BIST 9.725
DOLAR 35,22
EURO 36,80
ALTIN 2.979,05
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Arınç Gandi'ye 13 Haziran'ı hatırlattı

Gazeteci Ahmet Şık'ın basını yasaklanan İmamın Ordusu kitabıyla ilgili konuşan Devlet Bakanı Bülent Arınç, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi.

Abone ol

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Oda Tv baskını ve tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın basılmamış kitabına ilişkin açıklamalarda bulundu. Yargı kararları doğrultusunda yaşananların faturasının hükümete kesilmek istendiğini ifade eden Bülent Arınç, "Biz ülkeyi yöneten siyasetçiler olarak kitapların toplatılmasına, gazetecilerin gözaltına alınmasına, tutuklanmasına sevinmeyiz, rıza göstermeyiz. Bundan gerçekten üzülür ve endişe duyarız" dedi.

İsim vermeden CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu da eleştiren Arınç, kopartılan fırtınanın seçim öncesine denk gelmesinin, hükümete yönelik karalama kampanyalarının organize şekilde sürmesini de manidar olarak yorumladı.

Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ile Şanlıurfa Valiliği'nin organize ettiği, '20. Yerel Medya Eğitim Semineri' Şanlıurfa'da başladı. Seminere katılan Bülent Arınç ilk olarak, 'Türk Basını ve Şanlıurfa Yöresi' adlı fotoğraf sergisinin açılışını yaptı.

KILIÇDAROĞLU'NA YÜKLENDİ

Açılış konuşmalarının ardından kürsüye çıkan Devlet Bakanı Bülent Arınç, Ergenekon soruşturması kapsamında basılan Oda Tv, tutuklanan gazeteciler ve Ahmet Şık'ın kitabına ilişkin olarak da açıklamalarda bulundu. İsim vermeden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Son günlerde duruşması ve yargılaması devam eden Ergenekon örgütü ilgili olarak verilen yargı kararları sonucunda bir medya kuruluşunda aramalar yapıldığını, bazı gazetecilerin de bazı suçlamalar nedeniyle tutuklandığını biliyoruz. Türkiye'de bazı çevreler 'Nasıl olur da bir medya kuruluşuna baskın yapılır' diyerek ortalık ayağa kaldırmak istediler. Hatta bir siyasi parti lideri de o medya kuruluşunun sahibi hakkında methiyeler dizdi. Sonra ortaya başka ilişkiler, başka hesaplar, başka komplo hazırlıkları ve kimlerin bu oyun içerisinde yer aldığı da ortaya çıktı. Bunu bütün kamuoyu gördü. Bu ilişkilerin deşifre edilmesinden sonra hiçbiriniz tutuklandığı sırada hakkında Yalçınkaya benzetmesi yapan parti liderinin bu konuda bir açıklama yaptığını duydunuz mu? Şimdi başka bir hesap ve başka bir gürültü koparılmaktadır. Basılmamış kitaba baskın olur mu diye. Bütün bunların faturası da hükümete kesilmeye çalışılmaktadır. Biz bu ülkeyi yöneten siyasetçiler olarak elbette kitapların toplatılmasına, basın mensuplarının gözaltına alınmasına, tutuklanmasına sevinmeyiz, rıza göstermeyiz. Bundan gerçekten üzülürüz ve endişe duyarız. Ama ortada tamamen bir yargısal tasarruf vardır. Savcıların, hakimlerin kararına bağlı hatta itirazları toptan oybirliğiyle reddeden bir mahkeme kararı bulunmaktadır. Bize düşen hükümet olarak, ne başında ne sonunda hiçbir dahilimiz olmayan bu konuda yasama organı olarak da, yürütme organı olarak da söz söyleme imkanımızın olmadığını düşünüyoruz.

13 HAZİRAN'I HATIRLATTI

Olaya üzülmek başka şeydir, yargının kararına karşı çıkmak veya onu alkışlamak başka şeydir. Biz ne alkışlıyoruz, ne de bundan dolayı oh olsun diyecek durumda değiliz. Hakimlerin ve savcıların Anayasa'nın 9. maddesinde 'bağımsız yargı milletten aldığı egemenlik hakkını kullanır' diye yazdıktan sonra onlara talimat verecek bir durumda değiliz. Diliyoruz ki yargı; kısa bir süre içerisinde incelemesini tamamlasın ve bu konuyu dava haline getirsin ve süratli bir yargılama ile de sonucunu hep birlikte görelim. Kopartılan bu gürültülerin arkasında başka bir sebebin olduğu çok açıktır. Özellikle bu dönemlerde buna benzer dönemlerde benzer olayların yaşandığını biliyoruz. Türkiye 2 ay sonra genel seçimlere gidiyor. Bu fırtınaların seçim öncesinde kopartılması hükümete yönelik karalama kampanyalarının organize bir şekilde sürdürülmesi, batılı ülkelerde hükümeti şikayet edenlerin gruplar oluşturması oldukça manidardır. Ancak hiç kimse merak etmesin; bu psikolojik harekat 13 Haziran günü bıçakla kesilmiş gibi sona erecektir."