Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi çalışmalarıyla ilgili olarak, “Nitelikli eğitimi okullarımız ve...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi çalışmalarıyla ilgili olarak, “Nitelikli eğitimi okullarımız vermeli artık ilave bir tedbire ihtiyaç kalmamalı. Bu suretle çocuklarımız ve onların aileleri bir takım masraflar yapmak külfetinden kurtulmalılar” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın sona ermesinin ardından basın toplantısı düzenleyen Arınç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun bugünkü toplantısının ardından TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in açıklamalarının sorulması üzerine Arınç, “Arkadaşlar bu hükümetin konusu değil. Doğrusu görüşülmüş bir konuda değil. Bu geç verilmiş bir karar bence. Sürecin sahibi Meclis Başkanı olduğuna göre bizim konuda söz yoktur. Ne sayın Başbakanımızın ne bizim. Çünkü Meclis’te kurulan komisyonun tabi başkanı odur. Süreci o başlatmıştır. İşe yaramıyorsa, bir somut sonuç ortaya çıkmıyorsa, bunu daha fazla sürdürmenin de hiçbir şekilde menfaati kalmamıştır. Suni teneffüsle yaşayan bir komisyonun artık bugün herhalde fişinin çekilmesi gündeme gelmiş olmalı. Zannediyorum Ekim 2011’de başlayan süreç üzerinden 2 yıldan fazla bir zaman geçti. Bir yılda bitirilmesi gerekiyordu. Bir yılda fazladan sürüncemede kaldı. Bu süreci başarısızlığa götüren en önemli unsur CHP’nin üç üyesinin şüphesiz Genel Başkandan habersiz olamaz komisyonu kilitlemesidir. Bu kilitleme sonucunda üçü bile birbiriyle anlaşamayan komisyon üyelerine sayın Genel Başkanları da hiçbir şekilde müdahale etmeyince adım atamaz hale gelmişlerdir. Daha üçte birince ancak bir anlaşma söz konusu olmuştur. O üçte birlik maddelerde yasamaya, yürütmeye, yargıya ait maddeler değil ortak temenni maddeleridir. ‘Bugün bakın ne kadar güzel hava.’ Bunda anlaşmamak için bir sebep yok. 24 derece sıcaklıkta her şeyin ışıl ışıl parladığı bir günde bunu anayasa maddesi yaparsanız farklı bir şey yazamazsınız. Ama iş sisteme geldiği zaman yargıya, yürütmeye geldiği zaman adım atmamışlardır. Hatta CHP’nin Süheyl Batum gibi üyeleri daha önce verilen kararları iptal ettirme yoluna gitmişlerdir. Kavga çıkarmışlardır. Birbirlerine düşmüşlerdir” dedi.
“TÜRKİYE ÇOK ŞEY KAYBETTİ BU SÜRECİ BEKLEMEKLE”
Böyle bir komisyondan bir menfaat beklemenin, bir gelecek beklemenin mümkün olmadığını dile getiren Arınç, “Duyduğum kadarıyla sayın Meclis Başkanı toplantıyı terk etmiştir ama sürecin bittiğini henüz ifade etmemiştir. Herhalde genel başkanlara bir mektup yazacak. Orada gerekçelerini sıralayarak bu komisyonun artık yaşamıyor olduğun bir şekilde duyuracaktır. Bence Türkiye çok şey kaybetti bu süreci beklemekle. Çok ümitliydik. Çok iyi niyetlerle bu komisyonu çalıştık. Arkadaşlarımızın önerileri çok ciddiydi ama günlük politik kavgaların dışına çıkamayanlar bize yeni bir anayasa yaptırmadılar. Bundan sonraki süreçte de yeni bir anayasa yapmanın hiçte kolay olmadığını düşünüyorum. Artık iş önümüzdeki 2015 seçimlerinde” diye konuştu.
“DERSHANELERE ARTIK İHTİYAÇ KALMAMALI”
Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesiyle ilgili bir soru üzerine ise Arınç, şunları kaydetti:
“Deminki sözlerim sanki bir çerçeve çizmişti. İşi bütün boyutlarıyla birlikte tartışıldı. Biz bu konuda tarafgir hareket eden bir hükümet değiliz. Dershane gerçeğini biliyoruz. Binlerce öğrencimiz var, yüzlerce dershane var, öğretmenler var, çalışanlar var. Eğitime bir katkı olsun diye düşünülmüş çocuklarımıza sınavlarında yardımcı olsun diye düşünülmüş ve iyi düşünülmüş. Kanun içerisinde de yeri var. Ancak elimizdeki yazılı metinler zannediyorum 1996-2003 arasındaki 7. kalkınma planında, 8. kalkınma planında 9. kalkınma planında dershanelerin süreç içerisinde özel okullara dönüştürülmesi ve eğitime kalite kazandırılması planlanmış. Bu kalkınma programları Mecliste görüşüp kabul eder, birkaç tanesinde ben de bulundum. O zaman itirazlar yapılmamış ve bugünlere kadar gelinmiş. Daha sonra hükümetimiz döneminde iki sebeple bu dershanelerin bir şekilde özel okullara dönüştürülmesinin doğru olacağı kararlaştırılmış. Bir; bu hükümet 11 yıl içerisinde eğitime öyle güçlü bir güçlü destek verdi ki biz 7 yıldan beri Milli Savunma Bakanlığı bütçesi arkada Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini birinci sırada kabul eden bir hükümetiz. 7 katrilyondan 47 katrilyona kadar yatırımları çıkarmışız. Eğitime yüzde yüz destek kampanyasıyla da sadece kendi ilimi söyleyeyim Bursa’da bugüne kadar hayırseverlerin eğitime kazandırdığı okulların mali tutarı 325 milyon lira. Bu eğitim öğretim yılı 2013-2014, konuşmalar yapmak için bir dosya hazırlattım kendime. Bazı yerlerde açılışlara gittim kendi torunumu okula götürdüm. Şu anda anaokulundan başlayarak lise sona kadar 16 milyon öğrencimiz var. Bu müthiş bir rakam. Avrupa’nın 4 tane veya 5 tanesi ülkesini toplasan onların nüfusu kadar. 16 milyona yakın öğrenciye biz bugün 800 binden fazla öğretmenle 550 bin derslikle hizmet veriyoruz. Artık okullarımız çok fazla, sınıflarımız rahat ve geniş 30 öğrenciyi aşmamasına dikkat ediyoruz. Sadece hükümetimiz döneminde işe başlayan öğretmen sayısı 400 binden fazla. Tabletler vereceğiz akıllı tahtalar veriyoruz. Eğitim ekipmanlarını okul araç ve gereçlerini artırıyoruz. Eskiden dershanelere duyulan ihtiyaç eğitim sistemindeki aksaklıklar nedeniyle çocuklarımızın başarılı olamaması gerçeğiydi. Ama şimdi diyoruz ki eğitime bu kadar yatırım yaptık artık yüzlerce, binlerce öğretmenimiz var, derslerimiz var, özel okullarımız var dershanelere artık ihtiyaç kalmamalı. Nitelikli eğitimi okullarımız vermeli artık ilave bir tedbire ihtiyaç kalmamalı. Bu suretle çocuklarımız ve onların aileleri bir takım masraflar yapmak külfetinden kurtulmalılar.”
“DERSHANELER BİR İHTİYAÇ OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR”
Geçen yıl 4+4+4 yeni bir eğitim sistemine geçtiklerini ifade eden Arınç, “Bu yeni eğitim sistemi ciddi bir şekilde uygulanırsa, ki uygulanacaktır mutlaka, yeni seçmeli dersler, yeni ders programlarıyla öğrencilerimiz arasındaki kat sayı farklılıklarını da kaldırarak eşit ve rekabetçi bir noktaya gelmişsek dershaneler bir ihtiyaç olmaktan çıkmıştır diye düşünüyoruz. Bizim asıl teşvik etmek istediğimiz bir zamanlar kanunu çıkarıp da sayın Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilen konu şudur; özel okulların teşvik edilmesi, eğitimde bir özel bir anlayışın devletin kamu yükünü de üstünden alarak daha kaliteli bir eğitim vermesi konusuydu. Orda da binlerce okulumuz var, on binlerce öğrencimiz var. Dolayısıyla bu dershaneler ellerindeki birikimlerini öğretmen, eleman, öğrenci bir okula dönüştürmek suretiyle artık devletin destekleyeceği bir alanda bir eğitim faaliyeti yapabilirle. Bu bizce doğru bir karardır, hükümetimizin kararı da budur. Ama bunun uygulanması noktasında dershanelere zarar vermemeliyiz, öğrencileri mağdur etmemeliyiz. Dershanelerde çalışanların şikayetleri talepleri varsa dikkat etmeliyiz ve evet ben özel okula dönüşmek istiyorum ama devlet olarak bana ne sağlayacaksın diye sorulduğunda arsa teşvikinden vergi teşvikine kadar hatta kontenjanları boş kalırsa devlet adına o kontenjanlara masraf verilmesine kadar bir sürü tedbir almamız lazım. Bunlar yeterince anlaşılamadığı için veya biz anlatamadığımız için bugün basında da kamuoyunda da pekçok insan bir endişe içerisinde. Bu endişelerde haksız değiller. En azından bir kısmında. Bir kısmında da taraflı maksatlı bir kampanya da yürütülüyor olabilir. Ama bu dershanelerde benim de çocuklarım okudu hatta ben özel bir öğretmene ders verdirirken daha sonra Maltepe Dershaneleri diye bir dershaneye gönderdim. Zarar görmedim fayda gördüm. Bütün Türkiye içerisindeki dershanelerin de kendi alanlarında başarılı olduğunu söyleyebilirim. Ama bir masraf gerektiriyor. Çocuklar okuldan farlı olarak niçin bir dershaneye gitme ihtiyacı duysunlar. Buda bizim için önemli. Çocuk okulda işini bitiriyor ondan sonra dershaneye gidiyor. Yani çocuklarımızı yarış atı gibi dershaneden dershaneye sınavdan sınava sürüklenmekten bu noktadan kurtarmamız lazım” şeklinde konuştu.
“BİZ DOĞRU OLANI YAPTIK”
Arınç, eğitimin devletin birinci işi olduğunu ve bugün çok güzel bir görüşme yaptıklarını belirterek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın hazırladığı taslak üzerinde bütün bakanların kendi önerilerini dile getirdiğini söyledi, Arınç, “Biz doğru olanı yaptık. Başbakanımız Milli Eğitim Bakanımıza talimat verdi, bu konuda kim ne söylüyorsa görüşeceksiniz kimin ne talebi varsa hükümet olarak karşılayıp karşılayamayacağımıza bakacaksınız ondan sona bir mutabakatla veya en azından kamuoyuna projemiz budur, teklimiz budur diye net olarak çıkma imkanı bulacağız. Bu konu Türkiye’nin lehinedir, öğrencilerimizin lehinedir, eğitim sisteminin lehinedir. İnşallah bunu zaman içinde gerçekleştirme fırsatı bulacağız. Bu konuda ben eleştirilerde bulunan herkesin eleştirilerine saygı duyuyorum. Kendi içlerinden bu maksatlı, hükümeti yıpratmak amacıyla hareket edenleri de çıkarmaları gerektiğini düşünüyorum. Biz hükümetimizle öğrencimiz ve velimiz arasında başka birisine ihtiyaç duymuyoruz” dedi.
“KIRMIZI HALI UYGULAMASINI KALDIRIYORUZ”
Başbakanlık Merkez Bina’daki halının renklerinin değiştirildiği ve turkuaz renginin niçin seçildiği yönündeki bir soruya da Bakan Arınç, şu cevap verdi:
“Halıdan sorumlu Başbakan Yardımcısı mıyım ben? Bir anlamı var. Ben de bu gün görünce bu neyin nesidir dedim. Sonra aklıma geldi. Yakında yayınlanacak bir kararnamemiz var. Bu kararnamede resim karşılamalardaki kırmızı halı uygulamasını kaldırıyoruz. Bu şekilcilikten ibaret bir konudur. Farklı yerleri belki ayrık tutmak amacıyla kararnamenin bunları da dikkate alarak hazırlanması kaydedildi. Çünkü bu kırmızı halı meselesi çok yerli yersiz de kullanılıyor. Artık buna gerek olmadığı düşüncesindeyiz ve turkuaz rengi bizim özel bir rengimizdir. Gayet güzelde seçilmiş. Kırmızıya alıştığınız için hepiniz niye bu farklı renk olduğu diye her şeyin bir ilki var. Bizde bugün turkuazdan başladık.”
“BİZDEN BİR TARİH BEKLEMEYİN”
Dershanelerle ilgili taslağın yasalaşmasına ilişkin bir takvim olup olmadığı sorulması üzerine ise Arınç, “Hiçbir süre tahdidi yok. Sayın Bakanımız çalışmalarını bitirir, bakanlar kuruluna takdim eder. Herkes yeterli görürse Sayın Başbakanımızın talimatıyla yasal düzenleme yapılacaksa Meclis’e gönderilir. İdari düzenleme bir yapılacaksa da ilgili bakanlık yapar. Bizden tarih beklemeyin. Daha önce duyduğunuz tarihleri de çok dikkate almayın” diye konuştu.
“İNŞALLAH GÜZEL OLACAK”
Arınç, “Dershanelerle birlikte etüt merkezlerinin de kapatılacağı doğru mu? Dershanelerin Milli Eğitim Bakanlığı dışında faaliyet göstermesi mümkün mü?" yönündeki bir soruya ise şunları söyledi:
“Dershanelerle ilgili bir konunun görüşüldüğü gerçektir. Ancak dershaneler için düşündüğümüzü ne okuma salonları için ne etüt merkezleri için düşünüyoruz. Bir; özel okullara dönüştürülmesi konusunda teşviklerimiz olacak. Bu eskiden beri var. En azından 2008’den beri bu konu görüşülüyor. Sayın Başbakanımız bu konuya takip edenlere de açık yüreklilikle bunu söyledi. Belki açık liselere açık ortaokullara dönüşecek bir sistem. Bütün bunlar en ince detaylara kadar görüşüldü, konuşuldu. Yüreğinizi soğutun. Başkası söyleyince dikkate almayınca ben söyleyince... İnşallah güzel bir sonuç olacak.”
“BUNU BİR YERDE BİRİSİNİN SÖYLEMESİ GEREKİYORDU”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’daki konuşmasında kullandığı “Kürdistan” sözünü kullandığının hatırlatılması üzerine Arınç, “Bizden başka herkes bunu söyler. Neden söyler; Irak anayasasında da kendi anayasalarında hükümetlerinde de isimleri budur. Siz bunu söylemezseniz, söylememiş olursunuz. Ama söylerseniz yeni bir şey icat etmezsiniz. O ülkenin, o sistemin, o rejimin adı bu. Bunu bir yerde birisinin söylemesi gerekiyordu. Bütün bunlar çok çirkin şeyler değil. Bir ülkenin, bir sistemin ismini söylüyorsunuz. Bizim ülkemizde bunları söyleyenlerde coğrafi bir bölge olarak bu ismi konuşurlar. Yoksa bizim yapımızda, anayasamızda, idaresi sistemimizde böyle bir şey yok. Yani Birinci Meclis zamanında böyle şeyler vardı. Bu konuyu tartışmaya açabilirsiniz. Ama bugünkü anayasamızda bunların konuşulması mümkün değil. Üniter devlet yapımız içerisinde birisi ‘Kürdistan’ diyorsa Türkiye’de toprakları içerisinde coğrafi bir alanı eski ismiyle anıyor demektir. Bizim nazarımızda kıymeti bu kadardır. Mesut Barzani’ye hitap ederken bunun konuşulmuş olması bence yanlış değil. Çünkü kendileri kendi isimlerini böyle koymuştur. Türkiye’de herkes AK Parti diyor ama birileri AKP demeye çalışıyorlar. Bizim tüzüğümüzde AK Parti diyor. Sende bana ismimle hitap etmek zorundasın. Sen AKP dersen bende sana başka bir şey derim. Ama o zamanda olmaz” dedi.
Dershanelerle ilgili kamuoyu yoklamalarında çıkan sonuçların kararda etkili olup olmayacağı veya dikkate alınıp alınmayacağının sorulması üzerine ise Arınç, “Bu konu enine boyuna konuyla ilgili olan herkesle görüşülür, hükümet siyasi bir karar verir dedim. Anketler böyleymiş onlar da bir veridir dikkate alınabilir” şeklinde konuştu.