Engin Ardıç, dün kendisini eleştiren Hıncal Uluç'a misillemede bulundu. Uluç'u genç bir kızla birlikte gezdiği için yeren Ardıç, bugünki yazısıyla Uluç'u çileden çıkaracak
Abone olEngin Ardıç, Hıncal Uluç'un "Kendisini sırtından vurduğunu" söylemesiyle çılgına dönmüş. Ve kalemi eline aldığı gibi Uluç'a vereceği cevabı yazmış. Ardıç'ın isimli yazısındaki cevabını okuyalım.
Fransız basını, başlıkta 'ironi' kullanmak istediği zaman, herkesçe bilinen ya da bilindiği varsayılan birtakım eserlere gönderme yapar... Örneğin, bir kart zamparanın çocuğu yaşında bir kızla gezdiğini anlatacaksa Marcel Proust'un ünlü roman dizisini çağrıştırır: 'Yitik Zaman Peşinde'...
Türk basını, hele spor basını da (iki ülke arasında varolan kültür uçurumunu unutmayalım), spor sayfaları en alt tabakaya seslendikleri için, özenir, bunu kendisi de yapmak ister ama hırtça yapar: 'Fener çayı demledi' derlerse bundan Rizespor'u yendiğini, 'horozu kesemedi' derlerse bundan Denizlispor'la berabere kaldığını anlayacaksınız! 'Kartal kanaryayı yoldu' cümlesi 'Beşiktaş Fener maçını kazandı' anlamına gelecektir.
Zaragoza maçı dolayısıyla bir gazetemiz gene heves etmiş, fakat bu kez, hiç beklenmedik şekilde, 'inceden' takılmış. Maç sabahı, hiçbir okurunun anlayamadığını tahmin ettiğim bir başlık atmış: 'No pasaran!'
'Geçemeyecekler' demek. İspanyolca. 'Geçmeyecekler' daha doğru bir tercüme olurdu, çünkü 'no podran pasar' demiyor...
İspanya İç Savaşı'nda, başkent Madrid'i General Franco'nun faşist ordusuna karşı üç yıla yakın kahramanca savunan cumhuriyetçilerin ünlü sloganıdır bu: No pasaran! Geçemeyecekler!... Arkasından da eklerlerdi: Pasaremos! ('Onlar değil biz geçeceğiz' anlamında.)
Fakat, faşistler sonunda başkente girdiklerinde, balkonlara çıkmış, yol kenarlarında sağ elini kaldırmış onları selamlayan halk ne diye bağırıyordu, bilir misiniz?... 'Han pasado!'... Geçtiler!
Basilio Martin Patino adlı usta yönetmenin, iç savaş sonrasında İspanya'nın yaşadığı acı ve koyu sefillik dönemini anlattığı muhteşem bir belgeseli vardır: 'Canciones Para Despues De Una Guerra'... Bir savaş sonrası için şarkılar... Patino orada, tıpkı bizim Nebil Özgentürk gibi, bir dönemin görüntülerini, üzerine o dönemin gözde şarkılarını bindirerek veriyor... Nebil de öyle yapar ya, Demokrat Parti'yi anlatacağı zaman örneğin, hemen Zeki Müren'in 'Manolya' şarkısını döşer arkasına...
Faşistlerin Madrid'e girişlerini anlattığı bölümde, tüylerimi diken diken eden bir şarkı... Celia Gamez adlı o tapon karı mı söylüyor yoksa anlı şanlı Imperio Argentina mı, şimdi pek çıkaramadım... Şarkının adı, 'Ya Hemos Pasado'... Geçtik bile!
Şarkıda uzun uzadıya lacivert gömlekli Falanjist parti militanları övüldükten, bunların ne kadar yakışıklı, ne kadar cici çocuklar oldukları anlatıldıktan, demokratik cumhuriyetin Prieto ve Dr. Negrin gibi 'vatan hainlerinin' elinde ne kötü bir rejim olduğu hatırlatıldıktan sonra, 'geçemezsiniz dediler ama geçtik' nakaratı geliyor...
Tabii ben olsam 'no pasaran dediniz bize, nasıl geçirdik size' şeklinde tercüme ederdim!
Karı durup durup 'no pasaran' diyor ve bir de orospu kahkahası atıyor arkasından... Utanç verici bir çirkinlik örneği.
Peki ben de bunu niçin yazdım?
İspanyolca bilmek zorunda olmayan spor sayfası okuruna malumat vermek için, bir. (Adımız öyle çıktı ya, malumatçı!)... Türk basınını Türk okurunun anlaması için Türkçe'ye çevirmek gerekebiliyor kimi zaman.
Bir de, dereyi görmeden paçaları sıvamamak gerektiğini hatırlatmak için, iki.
İspanyol basınını günü gününe izleyemiyorum, onun için bilemeyeceğim, fakat ya şimdi herifçioğulları çıkar da, Fener'in kendi sahasında Zaragoza'ya yenilmesi rezilliğinin üstüne 'ya hemos pasado' diye manşet atarlarsa ne olacak?
Al o başlığını gargara yap. O gazetenin yöneticisi bana bozulduysa da şunu söyleyeceğim, madem çok iyi İspanyolca biliyor: Si me quieres escribir, ya sabes mi paradero...
YAZI:Engin ARDIÇ