Engin Ardıç, son zamanlarda mantar gibi türeyen dizileri ele aldı. Ardıç, bu yapımları izlemediğini ve AB'nin bizden farksız olduğunu kaleme aldı...
Abone olEngin Ardıç, "Dizi dizi inciyim" isimli yazısında son zamanlarda hayatımızla iç içe giren diziler analiz yapıldı. Ardıç, bu dizileri asla izlemiyor.
Yazı : Burhan Ayeri
Kaynak :
Televizyonda bir sürü dandik dizi yayınlanıyor. Geçenlerde bunlardan birine emeği geçen bir arkadaş, 'bunlar televizyon dizisi olduklarından, bizatihi, 'özleri gereği' iyi olamazlar' dedi.
Bunlar bir mevsimde seksen beş kadardırlar, yetmişi 'tutmaz' ve kısa sürede kalkar. En 'babası' da iki sene sonra hatırlanmaz bile...
Bunları, televizyon eleştirmenleri 'işleri bu olduğundan', halk da 'akşamları başka işi olmadığından' oturur seyreder.
Ben seyretmem.
Yok, seyretmem deyip de gizlice seyreden ikiyüzlülerden değilim. Gerçekten seyretmem.
Çünkü beğeni düzeyim yüksektir. Ben halk değilim. Hiç kusuruma bakmayınız. Üstelik, her akşam kuş gibi evimde oturamayacağımdan, dizi ne kadar iyi olursa olsun, arada 'bölüm kaçırmak' hoş olmayacaktır. Dizi, her akşam evinde oturmak zorunda kalanın eğlencesidir. Aynı zamanda bedavadır. Harcadığınız elektrik parası önemli değildir. Televizyon aygıtının 'amortismanı' da ancak iktisatçıları ilgilendirir.
Vallahi ortalıkta bir Polat Alemdar'dır gidiyor, kimdir bilmiyorum. Anladığım kadarıyla 'Kurtlar Vadisi' adıyla izlenme rekorları kıran mafya dizisinin kahramanıymış.
Hiç üzülmeyin, Amerika da böyle, Avrupa da... Onların dizileri de ara sıra gözüme iliştikçe, Avrupa Birliği'ne giremesek bile, hiç olmazsa batıyla ayni basitlik, seviyesizlik ve dıngıllık düzeyine ulaştık diye teselli buluyorum.
Şimdi yaz geldi ya, çoğu tatile giriyor. 'Bir İstanbul Masalı' varmış, o da bitirilmiş.
Bu dizinin sonu için üç ayrı 'versiyon' hazırlanmış. Arkadaşlar ciddi ciddi 'hangi final daha iyi olurdu' konusunu tartışıyorlar.
Birinde Esma Turgut'la evleniyor, diğerinde Selim ölüyor, geçen akşam oynatılanda ise mutlu son gerçekleşiyor, Esma Selim'e kavuşuyormuş, her kimlerse onlar... Ancak umulan ilgiyi toplamamış. Arkadaşlar, 'Selim ölseydi ne biçim mendil ıslattırırdı, siz de reytingi de reklamı da parayı da götürürdünüz, enayilik etmişsiniz' diye eleştiriyorlar.
Elbette bana, sizin de hemen aklınıza gelmiştir, Doktor Kimble'ı hatırlattı... Kaçak doktor kaçıyor, Komiser Gerard kovalıyordu hani... Onun da üçlü sonu vardı, birinde doktor gerçekten karısının katili çıkıyor, birinde doktorun masum olduğu anlaşılıyor ve katil yakalanıyor, birinde de katilin Komiser Gerard'ın ta kendisi olduğu görülüyordu!
Uyanık yapımcılar akla gelen her çözümü hazırlamışlar ve çekmişlerdi, her ülke, 'kendi seyircisinin meşrebine göre' birini seçip oynatacaktı...
Elbette Türkiye gibi pırıl pırıl, tertemiz, dümdüzgün, yasalara saygılı sosyal bir hukuk devletinde, bir komiserin katil çıkması düşünülebilebilemezdi. Doktorun katil çıkmasına da Tabipler Odası çok bozulacağından, TRT yetkilileri orta yolu seçtiler.
Arkadaşlar, herhangi bir sanat eserinin üç farklı sonu olması, bizatihi onun kötü olduğunun en basit göstergesidir.
Düşünebiliyor musunuz, 'Suç ve Ceza'nın finallerinden birinde Raskolnikov gerçekten katil çıkıyor, birinde katilin o değil de sarhoş Marmeladov olduğu anlaşılıyor, birinde de Raskolnikov teslim olmuyor fakat Sonya'yla evlenip çoluk çocuğa karışıyor... 'Karamazov Kardeşler'in finallerinden birinde katil Smerdiyakov, birinde Dimitri, birinde İvan, birinde de Alyoşa!
Madame Bovary bir finalde intihar ediyor, bir finalde kocasıyla barışıyor, bir finalde 'dostuna' kaçıyor... Anna Karenina birinde intihar ediyor, birinde kocasına dönüyor, birinde boşanıp Vronski'yle evleniyor!
Olur mu ulan böyle rezillik? Televizyonda oluyor.
Olacaktır, çünkü biz Digitürk'ten, CNBC-E'den, Cine 5'ten ya da DVD oynatıcımızdan 'ecnebi film' seyrederiz ama 'yemek üstüne çay demleyip çekirdek çıtlayanların' başka eğlencesi yoktur. Televiyonun çapı halkın çapına uyar. Her ülkede... Fakat bizde hazin olan, koca bir yazılı basının da televizyonla aynı dalga boyuna gelmesi, bu dandik eğlencelerin gönüllü reklamını yapmasıdır.
Eh, patronun 'bir gazetesi bir de televizyon kanalı olduğu' sürece, haber niyetine, George ile Condoleezza görüşmesi yerine Selim ile Esma'nın aşkını okursunuz.