BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Ardıç, Uluç ve Livaneli'yi hedef aldı

Zülfü Livaneli'nin istifasını kaleme alan Engin Ardıç, Hıncal Uluç'a da göndermelerde bulundu. Ardıç, Livaneli ve Uluç'u kendine özgü diliyle, kıyasıya eleştirdi.

Abone ol

Vatan gazesi yazar ve eski CHP millitvekili Zülfü Livaneli'nin istifasının VATAN'da geniş yer bulması, Engin Ardıç'ın aklına Hıncal Uluç'un aşk söylentilerinin SABAH'ta nasıl reklam edildiğini getirdi. Ardıç, yazısında olayı ele aldı.

Zülfü Livaneli dostumuz partisinden ayrılmış. Hıncal'ın 'aşkını' reklam edip para kazanan Sabah Gazetesi gibi, Zülfü'nün gazetesi Vatan da 'ahret kardeşi' Zafer'in emriyle bunu manşetten vermiş.

Benim başım kel mi? Serdar'a söyleyeceğim, en kısa zamanda uygun bir bahane bulup beni de birinci sayfaya manda gözü gibi çıkarsınlar... Artık Ayşe'yi mi götürürüm Fatma'yı mı, yoksa kızlara değil de partiye mi girer çıkarım bilemem. Gazetesi, Livaneli'nin istifasıyla 'CHP'nin sarsıldığını' iddia ediyor. Aah ah, gençliğimde ben de sarsardım SHP gibi bazı partileri... Onlar da bir günlermiş. Artık çaptan düştük.

Sarsıcı şarkıcı Livaneli de, 'partinin oligarşik bir yapıya dönüştüğünü ve solu da temsil etmediğini' söylüyor.

İsterseniz Türkçe'ye tercüme edelim, 'mefhum-u muhalif' yoluyla bu cümleden 'parti eskiden solu temsil ediyordu ve oligarşik yapıda değildi' anlamı çıkar.

Kargalar da gülmeye başlarlar...

Çünkü beyefendi o meclis koltuğuna 'Baykal'ın kontenjanından' ve vitrin süsü olarak değil, demokratik yollardan savaşa savaşa gelmiştir...

Tek parti diktasıyla memleketi yirmi yıl idare etmiş, çok partili dönemde beş yıl kadar da sandık oyunlarıyla, 'gizli oy, açık tasnif' değil tam tersine 'açık oy, gizli tasnif' yöntemiyle iktidarda durabilmiş parti, 'fevkalade iltifata mazhar olan' seçkin kişilerin 'açık bulunan bilmemne vilayeti mebusluğuna bunu lütfen kabul ederek' atandıkları parti, oligarşik değilmiş.

İnönü döneminde de, Ecevit döneminde de, hatta kendisiyle papaz olana kadar Baykal döneminde de, partide demokrasi varmış.

Takrir-i Sükun Kanunu'yla bütün sol partilerin çanına ot tıkayan, TKP'yi yasaklayan, Nazım Hikmet ve arkadaşlarını yıllarca haksız yere hapislerde çürüten partinin dönemi, sol parti dönemiymiş, Parti solu temsil edermiş.

Ellili yıllarda genel sekreterliğe getirdiği Kasım Gülek ile 'Amerikanvari atraksiyonlar' deneyen, vahşi muhalefet yapıp darbeye çanak tutan parti sol partiymiş. 'NATO'ya aldılar da girmedik mi?' diye ağlayan sol parti.

Altmışlı yıllarda Demirel'le anlaşarak seçimde 'milli bakiye' sistemini kaldıran, Türkiye İşçi Partisi'ni bir daha asla girememek üzere meclis dışına, sol muhalefeti de sokağa ve teröre iten parti, sol parti.

Oylar sosyalistlere kaymasın diye 'ortanın solu' gibi ne idüğü belirsiz bir ideoloji yaratıp buna kendisi de inanan parti bu...

Yetmişli yıllarda o uğursuz 12 Mart rejimine payanda olan, Erim, Melen ve Talu hükümetlerine bakan veren sol parti...

Otel odalarında sağ partilerden parayla adam çalarak hükümet kuran sol parti!

Gençler yakın tarih bilmiyorlar ya, salla gitsin. Ciddiye alacak birkaç salak mutlaka çıkacaktır.

Bunlar solculuğu şapka giymek, kravat takmak, tıraş olmak falan sanıyorlar. Bunlara sorarsanız 1950 yılında 'karşı devrim' olmuş. Halk serbest seçimde özgür oylarıyla karşı devrim yapmış. Canım, aslında 'cahil halk kandırılmış' tabii.

Peki ben şimdi 'yaşasın sol' diye bir slogan atsam ve fakat bunu sağdan sola 'ye, elif, şin, elif, sin, ye, nun, sat, vav ve lam' harfleriyle yazsam, bu sağcılık mı olur, solculuk mu?

Fakat Livaneli'nin iş ortağı ve Suslov gibi 'partinin ideologu' Bülent Tanla da, partiye iktidar programı olarak 'tek parti diktası altında kapitalizm', yani bal gibi faşizm olan 'Çin modelini' önerebiliyor... Bu da solculuk oluyor.

Kargaların gagalarına gülmekten ağrı girdi. Kargalar gülmekten yoruldular, bunlar saçmalamaktan yorulmadılar.

YAZI:Engin ARDIÇ
AKŞAM