Engin Ardıç, Cumhuriyet gazetesinin okurlarına seslendi. Ardıç, Cumhuriyet'teki eksikleri ve çelişkili gördüğü noktaları köşesine taşıdı.
Abone ol Engin Ardıç, başlıklı yazısında Cumhuriyet'in az da olsa olan okur kitlesini uyarma gereği duydu.YAZI: Engin ARDIÇ
KAYNAK:
Bir gazetenin sahipleri, okurları değildir. Bu bir aldatmacadır.Gazete, okurun para verip satın aldığı (ya da Internet'ten beleş okuduğu) bir maldır. Ancak ekmek, süt, yarısı dana yarısı koyun yağsız kıyma gibi bir tüketim malı değil, bir iletişim aracıdır (okuyup bitirince bir anlamda 'tüketilir', o da ayrı).
Okur, 'malı' beğenip beğenmediğini okumayı sürdürmek ya da bir daha dönüp bakmamak şeklinde ortaya koyar. Makarna ya da deterjan alırken de başka türlü davranmaz zaten.
Okuruna 'bu gazetenin sahibi sizlersiniz' ayakları koşarsan, sonuçlarına da, yani okurdan fırça yemeye de katlanacaksın!
Nitekim, bazı Cumhuriyet okurları da, İlhan Selçuk'a kazan kaldırmışlar. Elbette onlara hiç aldırmadan kendi bildiğini okuyacak ama hiç ağzını da açamayacak, okur hem velinimet hem de patron orada! Öyle kandırılmış.
Bazı okurlar, yayınladıkları bildiride, gazetenin adının son zamanlarda 'kimi uyuşturucu kaçakçıları, kumarhaneciler, kaşarlanmış sendika ağaları, hortumcular ve arazi mafyası' ile birlikte anılır olmasından rahatsızlık duyduklarını belirtiyorlar.
Nazlı Ilıcak, Fercan Aykutlu, Günay Çapan, Turgay Ciner, Mustafa Özbek gibi birtakım isimler veriyorlar ama, bu çok değerli kişileri elbette tenzih ettiğimize göre, Allah Allah, acaba gerçekte kimlerdir kastedilenler yahu?
Ayrıca, gazete yazarlarından Toktamış Ateş'e 'Abdurrahman Dilipak ve Adnan Hoca gibi kişilerle' yakınlık kurduğu için, Oral Çalışlar'a 'yurt savunması için savaşmayı maceracılık saydığı' için karşı çıkıyorlar.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesine de karşı olan bu okurlar, gazetelerini de öyle bildikleri için, yöneticilerden İlhan Selçuk, Alev Coşkun, Taner Berksoy gibi isimlerin 'Türkiye-AB Vakfı'nın danışma kurulunda' niçin bulunduklarına da bir anlam verememişler!
Bu itişme kakışma bizi ilgilendirmez, fakat hem kahkahayla güldüm, hem de aklıma, rahmetli Nezih Demirkent'in taa 1983 yılında bir yazıişleri toplantısında bize söylediği bir söz geldi: 'Çocuklar, Cumhuriyet Gazetesi'ni iyi tanıyın!'...
'Solcu' bilinen gazete Cumhuriyet, işçisine en düşük ücreti veren, çalışanını en çok sömüren gazetedir.
Bu çelişki, 'burada çalışmak bir onurdur' gibi pohpohlamalarla, ya da 'devrime kadar idare et' gibi uyutmalarla örtbas edilir. Yutan zavallı yutar. Dayanan dayanır, dayanamayan kaçmaya bakar.
Cumhuriyet, sosyalist gibi görünmesine rağmen, sosyalist değil, 'asker ve sivil aydınların diktası altında devletçi ekonomi uygulamasını' savunan, 'Baasçı' bir gazetedir. Bu, bir zamanlar Cemal Abdünnasır'ın, sonraları Saddam Hüseyin'in politikalarıyla büyük benzerlikler gösterir. Yani, Arap milliyetçilerinin Baas Partisi'yle.
Okur kitlesini de esas olarak emekli ve 'İsmet Paşacı' memurlar, ilkokul öğretmenleri ve üniversite öğrencileri oluştururlar. İçlerinde gazeteyi 'satranç problemi çözmek' için alanlar da vardır.
Bu gazete İkinci Dünya Savaşı'nda açık seçik Almanya'yı desteklemiş olduğu için de, 'tarihte bugün' gibi bazı köşeleri 1924 yılından başlar, 1939'a gelir, döner döner başa gider, bir türlü eli ve dili varıp da savaş yıllarına gelemez!
Ey devrimci Cumhuriyet okuru! Madem bu kadar bilinçlisin, madem gazetenin 'sahibi' sensin, İlhan Selçuk'tan şu geçenlerde yazdığı 'milliyetçilik ve ülkücülük solculuktur' cümlesinin hesabını da soruver bir zahmet!
Yoksa patron olarak müdürünü haklı mı buluyorsun bu konuda?