Gördüğü tedavi sonrası uzun süre sessiz kalan oyuncu Arda Kural, yeni hayatı, yaşadıkları ve planlarıyla ilgili ilk kez ayrıntılı açıklamalarda bulundu.
Abone olBabasının kendilerini bırakıp gitmelerinin hayatının dönüm noktası olduğunu kaydeden Kural, yaklaşık 6 yıl kendisini ibadete adadığını ve 5 vakit namaz kıldığını söyledi.
23 YAŞINDA EVLENDİM
Hürriyet'ten İzzet Çapa'ya konuşan Arda Kural'ın açıklamalarının önemli başlıkları şöyle:
Bu hızlandırılmış hayatına bir de evlilik sıkıştırmışsın galiba?
- Evet, 23 yaşında çok kısa süren bir evliliğim oldu.
Bu kaosun arasında hiç çıkış noktan olmadı mı?
- Yaklaşık 6 yıllık bir dönem kendimi ibadete adadım.
Baba baskısıyla mı?
5 VAKİT NAMAZ KILDIM KUR'AN'I 2 KEZ OKUDUM
- Baskı değil ama etkilenmiş olabilirim. Önceleri bana uzak gelen babamın yaşam tarzı ve ibadet, benim için bir kurtuluş olabilir diye düşündüm. Beş vakit namaz kıldım. Kuran-ı Kerim'i iki kez okudum. Kuran bana göre insanın kullanma kılavuzudur.
Burayı biraz açar mısın?
- Sana şöyle bir örnek vereyim. Nasıl çamaşır makinesinin kullanma klavuzu varsa Kuran da insanın kendini kullanma kılavuzu ve yol göstericisidir. Etrafımdaki birçok insan Kuran'ı Arapça okuyor, "Anlayabildiniz mi?" dediğimde "Evet" diyorlar ama manasını bilmiyorlar. Zaten Kuran-ı Kerim kelime manasıyla soylu, asil ve cömert olmanın kitabı demektir.
BABAM TARİKAT ÜYESİYDİ
Peki babanla aynı tarikata mı mensuptun?
- Onların dini anlatımlarına yaklaşmak istedim ancak terimlere yabancıydım. O terimleri anlayabileceğim bir dile dönüştürmeye karar verdim ve bunu insanlara anlatabilmeyi amaç edindim.
Nasıl yani?
KUR'AN KUANTUM DAHİL TÜM SPİRİTÜEL DÜŞÜNCENİN TEMELİNDE VAR
- Kavramsal olarak... Bu konuda çok kafa yordum. Günlerce "Tasavvuf, sufizm, İslam felsefesi ve spiritüelizmin ortak noktaları olabilir mi?" diye düşündüm. Bütün bunlarla varoluşçuluk felsefeleri arasında benzerlikler olduğunu fark ettim. Kuran'ın ve İslam'ın kuantum dahil tüm spiritüel düşüncelerin temelinde yattığını keşfettim. Bu yüzden insanın varlığının ve yaşamının anlamını en doğru şekilde anlatmaya çalıştığım "Sahne" diye film bile yaptım.
*Spiritüalizm Kelime anlamı “ruhçuluk”tur. Ruhun maddeden ayrı bir cevher olarak varlığını kabul eden bütün mehzep, öğreti, akım, yol ve inanç sistemlerini kapsayan genel ad’dır. Fakat farklı kullanımları sonucu anlamı çeşitli esnemelere de uğramıştır. Mesela kimileri için spiritüalizm, “insanın kendisini tanıma yolu”dur ve bu yolda maddi-manevi bir farklılaşma söz konusu değildir.
Leonardo Di Caprio'ya benzetilmek konusunda ne diyeceksin?
- Yok ya, ben onu hiç önemsemedim.
Anladım sen önemsemedin de peki ya çevrendekiler?
- Hayatımdaki kadınlar dahil etrafımdaki insanların birçoğu hep dışıma bakıp durdular. Oysa benim isteğim içimdeki Arda'yla ilgilenilmesiydi. Çünkü fiziksel görüntümün altında kimsenin göremediği çok değişik değerler taşıyordum. Örneğin sahilde çakıl taşları topladım...
ÇAKIL TAŞLARINI GERÇEKTEN ALTIN ZANNETMİŞ Mİ
Şu altın zannettiğin çakıl taşlarından mı bahsediyorsun?
- Dur sana o olayı baştan anlatayım. Evet çakıl taşlarını topladım. Onlarla çok gösterişli takılar gerçekten yapılabilirdi, inan İzzet Abi. Hâlâ da baktığımda bir kadının boynunda görebiliyorum onları.
Bütün bunlar iyi hoş da çakıl taşlarını kuyumcuya neden götürdün?
- Sadece işi bilen birilerinden bu taşları nasıl takı haline getirebileceğimi öğrenmek istedim.
Film nerede koptu peki?
- Kelimeleri yanlış seçmişim galiba...
Anlamadım...
- Taşlara yanlışlıkla "mücevher" dedim olay bu hale geldi. Meğer "bijuteri" demem gerekiyormuş. Öyle desem belki de kimsenin umrunda olmayacaktı.
TAŞLARI ALTIN ZANNETMEDİM
Dedikleri gibi altın zannetmedin yani taşları...
- İnan o da nereden çıktı bilmiyorum. Güya annem öyle bir demeç vermiş. Bir sürü haber çıktı. Ama ben de çok direttim, "İş adamı olabilirim, hayatımda böyle şeyler üretebilirim" diye. O taşların altına metal plakalar koyup bir bijuteri dükkanı açsam çok güzel de olabilir diye hayaller kurmuştum. Ama galiba ben biraz duyarlı, duygusal kalmışım akli sorunlarım olduğu için.
Birden bire çıkmadı herhalde bu rahatsızlık...
- Birden bire değil aslında, geçmişi var İzzet abi... Hâlâ nasıl olduğunu anlayamadığım şeyler var. Kendimi kaybetmişim, duvarları yumruklamışım, hatta karakola düşmüşüm. Ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Annem olanları anlatırken "Bunları ben mi yaptım?" diye düşünüp kafayı yiyorum. Anlayacağın hastayım dememem imkansız, evet duygu durum bozukluklarım var ve bunu inkar edemem. Bu psikolojik sorunla yüzleşmekten de kaçmıyorum ve onu yenmeye çalışıyorum.
HASTALIĞIMA KOYULAN TEŞHİS
Konan teşhis ne peki?
- Psikonevroz, ama bu hayattan kopmak, hayal görmek anlamında değil... Bir şeyleri yanlış görüp paranoyaya kapılıyorsun ve kopup gidiyorsun.
Paranoya hâlâ devam ediyor mu sende?
- Vardı ama geçiyor şimdi.
Peki şizofren olduğun nereden çıktı?
- Başta şizofreniden şüphelenildi ama sonunda psikonevroz tanısı konuldu. Anlayacağın geçmişe dönüp baktığımda kıyısından dönmüşüm şizofreninin... Hastanede doktorlar bana hasta gözüyle baktığında "Hasta değilim, benim bildiklerimi sen bilmiyorsun, benim anladıklarımı sen anlamıyorsun" diyorum. Bu sefer de gülüyorlar adama.