Araplara satılan Kıbrıslı Türk kızları
"biz bu kızları sattık!"tarih boyunca türlü kavgaların merkezinde olan kıbrıs ve kıbrıs halklarının tarihi gerilimle, acılarla yazılmış sanki. coğrafi durumu nedeniyle her daim önemini koruyan ada uzun yıllar osmanlı yönetimde kaldı. osmanlı’nın ardından ingiliz sömürgesi haline gelen kıbrıs, 1974...
"Biz bu kızları sattık!"
Tarih boyunca türlü kavgaların merkezinde olan Kıbrıs ve Kıbrıs halklarının tarihi gerilimle, acılarla yazılmış sanki. Coğrafi durumu nedeniyle her daim önemini koruyan ada uzun yıllar Osmanlı yönetimde kaldı. Osmanlı’nın ardından İngiliz sömürgesi haline gelen Kıbrıs, 1974 yılında Türkiye’nin müdahalesiyle ikiye bölündü. Adanın bu inişli çıkışlı hali kaçınılmaz olarak insanlarının yaşamlarına da yansıdı. Küçük adanın insanları, izlerini hep taşıyacakları trajediler yaşadılar. Adalılar yaşananların bazılarını kuşaktan kuşağa aktardı ama bazılarını da unutmayı tercih etti.
Araplara satılan Kıbrıslı Türk kızları unutulanlar arasında! Kıbrıslıların bile bilmediği bir hikâye bu. 1920 ile 1950 yılları arasında kayıtlara göre yaklaşık 4 bin Türk kızı Filistinli Araplara aileleri tarafından satıldı. Bu kızların çoğunun hayatı ızdırap içinde geçti, başlarına gelmeyen kalmadı. Bazıları geri dönmeyi başardı. Ama tabir uygunsa yüzü gülen olmadı. İçlerinde iyi evlilikler yapanlar da oldu. Ama onlar da memleket, aile hasretiyle yaşadılar ve küskün gittiler. Onların küskünlükleri çocuklarına hatta torunlarına da geçti. Hepsi Kıbrıs’ta yaşayan ailelerinin kendilerini unuttuğunu düşünüyor, kendilerini yalnız hissediyorlar.
Emekli edebiyat öğretmeni, yazar Neriman Cahit tüm toplumun ısrarla unutmaya çalıştığı bu kızların ve trajedilerinin peşine düştü. Bu uğurda Ürdün’e kadar gitti ve Araplara verilen Kıbrıslı kızları ve torunlarını buldu. Yaptığı araştırmaları ve röportajları “Araplara Satılan Kızlarımız” adlı bir kitapta topladı. Kitap Kıbrıs gündemine bomba gibi düştü.
Ve ardı ardına yeni hikâyeler gelmeye başladı. Bu süreci Neriman Hanım şöyle anlatıyor: “Ben yıllardır bu kızları merak ediyordum. Öğretmenlik yaptığım köylerde, çalıştığım kadın örgütlerinde hep izlerini sürmeye çalıştım. Fakat müthiş bir suskunluk vardı. Bu kızlar, 11-12 yaşında henüz sek sek oynarken aileleri tarafından para karşılığı taliplileri hiç araştırılmadan, neyin nesi oldukları bilinmeden Araplarla evlendiriliyordu. Dr. Haşmet Gürkan’ın araştırmacı yönü çok güçlüdür. Bir yazısında bu kızlardan bahsediyordu. Hep ona sorular sorardım. Bir gün bana: Sen bu işin peşini bırakmayacaksın. Ama lütfen meselenin adını doğru koy; ‘Biz bu kızları sattık’ dedi.”