BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Araplar bizi nasıl tanıyor?

Arap dünyasında yaşlısı genci, ekran başında iki Türk dizisini izliyor. Bazı Arap entelektüeller dizinin imajını sorguluyor.

Abone ol

“Türk dizileri, kültürel ve sosyal yapı olarak sanılandan ve alışılandan farklı bir Türk ailesi sunuyor. Acaba hata Türk toplumuyla ilgili yanlış kanaatimizde mi saklı, yoksa dizilerde sunulan yanlış tabloda mı?”

Arap ve Körfez ülkelerindeki izleyicilerin genci yaşlısı, erkeği kadını, şu an MBC ekranlarında gösterimde olan iki Türk dizisini, ‘Kaybolan Yıllar’ (Ihlamurlar Altında) ve ‘Nur’u (Gümüş) izlemekle meşgul olduğu kadar, hiç bir şeyle meşgul olmamıştı. Her ne kadar oyuncuların kendileri, oyunu sergileyişleri ve dizilerin yönetmenliği, Türkiye’yi doğunun Meksika’sı haline getirecek kadar güzel olsa da, ben bu dizilere yüksek reyting getiren etkenleri ele alacak kadar drama yorumcusu değilim.

Daha çok dizilerin kültürel ve sosyolojik içeriğinden bahsetmek istiyorum. Türk dizileri, en azından Türk toplumuyla ilgili alışılmış veya kültürel olarak sanılandan farklılık arz eden bir Türk ailesinin soysal yapısını sunuyor. Acaba hata Türk toplumuyla ilgili yanlış kanaatimizde mi saklı, yoksa dizilerde sunulan yanlış tabloda mı?

İKİ DİZİ GAYRIMEŞRU CİNSEL İLİŞKİ ÜZERİNE KURULU

Adı geçen iki dizi çoğunlukla meşru olmayan cinsel ilişki ve evlilik kurumu dışı hamilelik etrafında dönüyor. Bu evlilik dışı hamilelik, babanın yemek masasında basit bir azarlamasıyla geçiştiriliyor. Azarlama nerdeyse çorba içimi süresiyle sınırlı kalıyor. Hatta ana yemek tabağına geçmeden önce, masum kız hamile kalmasına ve kendisini bu cenini korumasına iten sebepler hususunda babayı ikna ediyor. ‘Medeni’ baba, daha çocuğun babasının kim olduğu belirlenmeden, gelecek torununu kollama sözü vererek yemeğini yiyor!!. Peki araştırmacıların dediği üzere, doğulu adet ve geleneklerini sürdüren Türk toplumunun gerçek tablosu bu mu?

Türk toplumu, kültürel dinamiklerinden ödün verme noktasında en inatçı ve milliyetçi toplumlardan biri olarak bilinir. Askeri kurumun uyguladığı laik rejimin, 1923’ten bu yana Türkiye’yi yönetmesine rağmen, Türk toplumunun (uygulama ve kimlik Müslümanlığı tartışmalarını bir yana bırakırsak) yüzde 99’unun Müslüman olduğu gerçeğini değiştirmedi. AKP’nin iktidara gelmesi, başörtünün siyasi tartışmalara dönmesi ve artan Türk hacılarının sayısı, Kemal Atatürk’ün közün üzerine kül döktüğünü gösteriyor.

Bir ülke ve halk olarak Türkiye hakkındaki uzmanlığım sınırlı. Laik olan Türk arkadaşlardan birine, iki tablodan hangisinin doğru olduğunu sormuştum. Bana ‘Türk dizilerinde izlediklerinizin, genelleştirilmesi zor. Fakat sınırlı ölçüde doğru’ demişti.

TÜRKİYE AB İÇİN İMAJINI MI İYİLEŞTİRİYOR?

O halde Türk dizilerinin bu küçük tabloyu büyütmesine yol açan sebep ne? Bu sadece dramatik bir ihtiyaç mı, yoksa belirli bir grup için turizm pazarlaması mı? Yahut bizdeki Türk imajının lekelenmesi, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin kabulüne hazırlık bağlamında AB nezdindeki imajının iyileştirilmesi için mi?

AB, birliğe üye olarak kabulü için Türkiye’ye birçok şart koşuyor. Türkiye, üyelik için ödünler sunmaya ve şartları yerine getirmeye hazır, ancak Türk halkı Avrupa’nın kara kaşı için kendi adetlerini ve kavramlarını değiştirmeye hazır mı?

DANİMARKALI GAZETECİ BU DİZİLERİ GÖRSEYDİ...

AB üyeliğine kabul ve Avrupa’nın adetleriyle uyum sağlamak noktasında Türk kadını önemli rol oynuyor. Danimarkalı bir gazeteci iki toplum arasındaki sosyo-kültürel farklılığı şöyle gündeme getiriyor: ‘Türkiye’de aile toplumun çekirdeğini oluşturur ve bu durum aile reisine lider bir konum ve tahakküm kurma hakkı verir. Avrupa’da ise bu kabul edilemez. Çünkü aile değil, birey Avrupa toplumunun çekirdeğidir.’ Bu gazeteci ‘Ihlamurlar Altında’ ve ‘Gümüş’ dizilerinde, tüp bebeğe veya evlilik dışı ilişkiye hoşgörülü bakan aile reisinin tutumunu izleseydi, düşüncesi biraz değişebilirdi.

AB’nin sağlık kriterlerine uymadığı için, kokoreç gibi Türk yemekleri bile, Türkiye’nin AB üyeliğini tehdit ediyorsa; Türk kızlarının da davranışlarının Avrupalı kızların kuralları, adetleri ve özgürlükleriyle uyumlu olması gerekli.

Her halükarda AB üyeliği meselesinde halk referandumu gereklidir. Türk halkının Batı kabilesine üyelik için, doğulu adetlerinden ve geleneklerinden daha fazla ödün verip vermeyeceğini göreceğiz. Türk toplumu acaba bu ödünleri verecek mi, yoksa Türk dizisi sadece toplumun Osmanlı evlerinde göremediği isteklerini mi yansıtıyor?

* Londra’da Arapça yayımlanan El Hayat gazetesi, Suudi Arabistanlı yazar, 16 Temmuz 2008, Arapçadan çeviri: Halil Çelik