BBC muhabiri Kevin Connolly, sokak protestolarının ayaklanmaya dönüşmediği Cezayir'de, muhalefetin neden zayıf kaldığını araştırdı.
Abone olArap Baharı'nın ilk kısmı, modern hayatın 24 saatlik haber döngüsünü doldurmayı ve böylece tarihte çok az olayın yapabildiğini başarmıştı.
Ocak başında tahmin edilemez olan, Şubat sonunda durdurulamaz hale gelmişti. Tunus ve Mısır'daki devrimlerin bölgedeki rejimleri sarsan bir şok dalgası yarattığı düşünülüyordu.
Ancak o zamandan beri, süreç yavaşlamışa benziyor.
Libya ve Suriye'de yaşananlar hükümetlerin kendi vatandaşlarına karşı güç kullanmaya hazır olduklarını, bunun değişimin hızını düşürebileceği ve hatta tersine çevirebileceğini gösterdi.
Yemen'deki karmaşık ve muğlak iktidar mücadelesi, Orta Doğu'yu etkisi altına alan bir demokratikleşme dalgası fikrinin çok naif olduğunun ek bir kanıtı oldu.
Doğu Avrupa'da 1990'ların başında yaşanan yaratıcı yıkımla karşılaştırmalar yapıldı.
Ancak bu karşılaştırmaların gözardı ettiği önemli bir nokta vardı: Doğu Avrupa bir süper gücün (Sovyetler Birliği) askeri işgali altındaydı ve aynı ideolojinin esiriydi.
Değişim, ikisi de gittiğinde mümkün oldu.
Ve gerçek şu ki, otoriter Arap ülkelerinin her birinin otoriterliği kendine özgü.
Muhalefetin hızını kesmek
Arap Baharı'nın sınırlarını keşfetmek üzere Cezayir'e gittim.
Burada, Ocak ayında kısa süreli olarak protestolar yaşanmış, ancak huzursuzluk kıvılcımları isyan ateşine dönüşmemişti.
Cezayir İletişim Bakanı Nacer Mehal'e göre cevap çok basit.
"Cezayir Mısır ya da Tunus değil" diyor kısaca.
"1988'lerden başlayarak değişim sürecimizi yaşadık. Cezayirlilerin bu hükümetten korktuklarını düşünmüyorum" diyor Mehal.
Ciğerlerine derin bir nefes çekiyor ve "Pencerelerimiz açık" diye de ekliyor.
Eski bir gazeteci olan Mehal'in kolayca iletişim kurabilen kişiliği, Cezayir'de iktidarı elinde bulunduran sivil kılıklı komutanlar için olumlu bir özellik.
Tahmin edilebileceği gibi, Mehal ülkenin göreceli istikrarından bahsederken, yakın geçmişin daha tatsız gerçeklerinden söz etmiyor.
Bu yakın geçmişin en belirleyici anı, 1991 yılında ordunun desteklediği hükümetin, ilk turun İslamcı partinin önde çıkacağını gösterdiği seçim sonuçlarını tersine çevirmesi olmuştu.
Takip eden iç savaş 200 bin kişi ölümü ve toplumun derin yaralar almasıyla sonuçlandı.
Dünya üzerinde üniformalı güvenlik güçlerinin bu kadar yüksek profilli olduğu az ülke vardır.
Ülkedeki yoğun trafik, sık sık polisin kontrol noktaları nedeniyle tamamen kilitleniyor.
Bazı muhalefet üyeleri de, tereddütlü de olsa, ülkede yıllarca süren şiddetin, çoğu Cezayirli için istikrar isteğini, değişim taleplerinin önüne çıkarabileceğini söylüyor.
Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'nın hükümetinin Arap Baharı'na tepkisi de ilginçti.
Protestolara polisin müdahalesi ağırdı ancak bir yandan da değişim taleplerinin hızını kesecek uygulamalar devreye kondu.
Medyada ince değişiklikler
Şikayetlerin ekonomik boyutunu törpülemek için sübvansiyonlar ve maaşlarda değişiklik yapmak her zaman mümkün.
Resmi yayın kuruluşlarında da gereken ince değişiklikler yapılabilir.
Bu sınırlı değişikliklerin bir örneği de, yeni anayasaya göre, cumhurbaşkanını belli şekillerde eleştirmenin hala para cezasına tabi olması ancak artık hapisle cezalandırılmaması.
Devlet televizyonu için çalışan gazeteciler de, muhalefetin haberlerini yapma konusunda biraz daha özgür olduklarını ifade etti.
Bunlar çok büyük değişiklikler gibi gelmeyebilir, ancak cumhurbaşkanının yandan taradığı saçlarının uçtuğu fotoğrafları kullanmamak üzere uyarılan editörlerin ülkesinde gene de bir anlam taşıyorlar.
Cezayir'de geçirdiğimiz haftanın sonunda muhalefetin düzenlediği bir gösteriye katıldık.
32 gösterici, 175 üniformalı polis ve arkasında üniformasız destek kuvvetleri vardı.
Bir genç gösterici "Bir gün burası Tahrir Meydanı'ndan da büyük olacak, ama bugün değil" dedi ve ekledi: "Cezayir'e demokrasi gelene kadar, her hafta burada olacağız."