Türkiye'nin dış politikası ve küresel gücü, London School of Economics and Political Science'da (LSE) düzenlenen bir konferansta masaya yatırıldı
Abone olLondon School of Economics and Political Science'a (LSE) bağlı LSE IDEAS adlı merkez tarafından hazırlanan 'Türkiye'nin Küresel Stratejileri' adlı rapor, dün akşam halka açık bir konferansla tanıtıldı.
Konferansa LSE Türkiye Araştırmaları Kürsüsü başkanı Profesor Doktor Şevket Pamuk ve İngiltere'nin dış politika alanındaki en önemli düşünce kuruluşu Chatham House'dan Türkiye uzmanı Fadi Hakura konuşmacı olarak katıldılar.
Pek çok akademisyen ve araştırmacının da dinleyici olarak katıldığı konferansta, Türkiye'nin "stratejik derinlik" olarak adlandırılan dış politika doktrini ve komşularıyla olan ilişkileri çeşitli yönlerden ele alındı.
Konuşmacılar öncelikle 12 Haziran seçimlerinde AKP'nin üçüncü dönem için yeniden iktidar olmasının Türkiye'nin uluslararası rolü üzerindeki olası etkilerini değerlendirdi.
Chatham House Türkiye uzmanı Fadi Hakura, Başbakan Erdoğan'ın 12 Haziran gecesi AKP merkezinde balkondan yaptığı konuşmaya dikkat çekerek bu konuşmanın Avrupa Birliği'ne veya genel anlamda Batı'ya hiçbir gönderme yapmadığına işaret etti.
Fadi Hakura, bu konuşmanın, yeni dönemde hükümetin dikkatini Orta Doğu üzerinde yoğunlaştıracağının ve AB ile ilişkilerin daha az öneme sahip olacağının bir işareti olarak değerlendirilebileceğini kaydetti.
Hakura, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinin durma noktasına geldiğini, reform sürecinin hızını kaybettiğini, Türkiye ile aynı dönemde, 2005 yılında adaylık statüsüne kavuşan Hırvatistan'ın, 2013'te AB'ye gireceğini hatırlattı.
Chatham House Türkiye uzmanı Fadi Hakura ayrıca, AKP'nin son seçim kampanyasında, reform sürecine atıfta bulunmamasının ve işssizlik, eğitim, sağlık hizmetleri gibi konulara değinmemesinin, Türkiye-AB ilişkilerini yavaşlatan konulardan birisi olduğunu vurguladı.
LSE'deki Çağdaş Türk Araştırmaları kürsüsünün başkanı Profesör Şevket Pamuk ise, Türkiye'nin dış politikasında, Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan konjonktüre kendisini uyarlama sürecinin devam ettiğini; ekonominin giderek daha da önem kazandığı günümüzde Türkiye'nin deneme ve yanılma yoluyla, hem avantajlarını hem de kısıtlamalarını farkettiğini ifade etti.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğin önümüzdeki 10 yıl içinde gerçekleşmesine iki konuşmacının da az ihtimal vermesi dikkat çekti.
Konuşmacılar, son dönemde sık sık gündeme gelen Türkiye'nin Ortadoğu'da "bölgesel lider" olması konusuna da özenle yaklaşılması gerektiğini, komşularla sorunsuz ilişki sürdürme politikasının çok önemli olduğunu, ancak Arap baharının, Türkiye'nin dış politika konusunda hala yol alması gerektiğini gösterdiğini belirttiler.