BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,31
ALTIN 2.926,51
HABER /  GÜNCEL

Arakan'ın sürülmüş ve bölünmüş Müslümanları

Birmanya'nın Arakan bölgesinde son aylarda yaşanan iç çatışmalarda 140 kişi öldü ve 100 bin kadar insan evlerinden kaçmak zorunda kaldı. Budistlerle Müslümanları tamamen birbirinden ayıran olaylar sonrası BBC'den Jonathan Head'ın Arakan izlenimleri:

Abone ol

Sömürgecilik döneminden bir İngiliz yetkili Sittwe'yi ya da o zamanki adıyla Aykab'ı bugün görebilseydi çoğu şeyi hiç yadırgamazdı.

Tozlu sokaklarda hala bisikletli çekçekler dolaşıyor. Harabeye dönmüş binalar başka bir çağdan kalma gibi.

Birmanya'nın batı sahilinde Bangladeş sınırındaki bu kente tepeden baktığınızda, altın yaldızlı bir kubbe dışında yalnızca hindistan cevizi ağaçları denizinde kaybolan teneke çatıları ve onun ötesindeki denizin pırıltısını görüyorsunuz.

Arakan, Birmanya'nın ikinci en yoksul eyaleti ve zaten Birmanya'nın kendisi de, dünyanın en az gelişmiş ülkelerinden biri.

Yaşanan toplumlararası şiddette yoksulluk, ihmal ve baskı kadar, tarihin acı sayfalarının anıları ve Birmanya'nın yeni ve bilinmezlerle dolu siyasi ortamının yarattığı karşılıklı korkuların da rolü var.

Sıkışmışlık ve korku

Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası yardım örgütleri Müslümanlarla Budistler arasında iki büyük dalga halinde yaşanan çatışmalarda yerinden olan 110 bin kişiye yardım ulaştırıyor ama gelen yardımlar yeterli olmaktan çok uzak.

Günü Sittwe'nin bir kaç kilometre dışındaki Teçaung köyünde geçirdim. Burası Budist çetelerin saldırısın uğramamış az sayıdakiRohingya köyünden biri. Zaten çok fakir olan köydeki tek doğru dürüst bina ahşap bir medrese. Orada da şu anda evlerinden kaçmış onlarca aile barınıyor.

Teçaung köyü şu anda, başka yerlerden, çoğunluğu da Sittwe'nin Haziran ayında yakılıp yıkılan mahallesi Nezih'den ve daha yakınlarda Ekim ayının 23 ve 24'ündeki saldırılarda yerle bir edilen Kyaukpyu'dan kaçmış 2.500 Müslümanı barındırıyor.

Burası resmen bir mülteci kampı olmadığı için hükümetten ya da uluslararası kuruluşlardan yardım gelmiyor. Çoğunlukla yurt dışında ya da güvenli yerlerde yaşayan Rohingyaların yolladığı gıda yardımları ile ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bağışlanan bir inekten yapılan bir kazan yemeğin her aileye ikişer kepçe usulüyle dağıtıldığını gördüm.

Medrese binasının içinde, acılı ailesi 45 yaşındaki Sura Katu'nun cenazesine ağıt yakıyor. Nezih'den Haziran'da kaçan Sura Katu bu sabah yüksek ateşten ölmüş.

Müslümanlar şu anda bunun gibi küçücük güvenli alanlara sıkışmış, canlarının korkusundan işe, alışverişe, hastaneye gidemez hale gelmişler.

Budist rahipler Sittwe'nin dükkan sahiplerine, alışverişe çıkacak cesareti bulan Müslümanlara mal satılmaması çağrısı yaptı. İki toplum artık birbirinden tamamiyle ayrılmış bulunuyor.

Arakan bölgesinde bu olaylarda yerinden olan ve yardıma ihtiyacı olan Budistler de var. Kimisi tapınaklarda, kimisi hükümetin kurduğu kamplarda kalıyor. Ama bu durumdaki Budistlerin sayısı Müslümanlardan çok daha az. Yardım örgütleri, yerinden olanların yüzde ondan azının Budist olduğunu söylüyor.

Sürekli ihmal

Evlerini terkedip kaçan Müslümanların anlattıkları, Ekim ayı süresince yaşananların planlı ve örgütlü saldırılar olduğunu ortaya koyuyor.

Müslüman mahallesi Kyaukpyu'nun nasıl yakılıp yıkıldığıyla ilgili tanıklıklar özellikle ilginç.

Bu mahalle sakinleri esasen Kaman Müslümanları adıyla bilinen, tüccar ya da tekne sahibi ve görece daha varlıklı bir kesim.

Diğer Rohingyalardan farklı olarak hükümet tarafından vatandaşlık hakları verilmiş olan Kamanlar, saldırıya uğrayacaklarını hiç düşünmemişler.

Fakat silahlı Budist çetelerin dört bir taraftan mahalleye saldırdığını, tek tek bütün binaları yaktıklarını ve bütün bunları yaparken polis ve askerlerden yardım aldıklarını anlatıyorlar.

Kimileri bu olaylar sırasında aldıkları kurşun yaralarını gösteriyor. Birçok kişiden güvenlik kuvvetlerinin yardım çağrılarına hiç bir yanıt vermediğini dinledim.

Arakan Budistleri ise farklı şeyler anlatıyor. Internet üzerinden veya kulaktan kulağa yaygınlaşan, Müslümanlar tarafından işlenen tüyler ürpertici insanlık suçları hikayelerinden, parçalanmış ceset fotoğraflarından söz ediyorlar.

'Bize benzesinler'

Ama onlarınki çok daha uzun bir hikaye aslında. Merkezi hükümet tarafından sürekli olarak ihmal edilmişliğin hikayesi.

Ayrıca onlara bakarsanız, Müslüman nüfusun, kendilerini yutma tehdidi içeren kontrolsüz artışı. Aşırı İslamcı fikirlerin, özellikle de Suudi Arabistan'da yaşamış bazı genç Rohingyalar arasında yaygınlaşmasınden endişe ettiklerini söylüyorlar.

Sittwe'deki Şwe Zedi manastırından Budist rahip Aşin Ariya Vunsa artık iki toplumun birlikte yaşayamayacağı kanaatinde. "Müslümanlar çok kadınla evleniyor ve çok çocuk yapıyorlar, Budist kadınları da taciz ediyorlar. Ayrıca kadınlarının okumasına izin vermiyorlar" diyor.

"Vatandaşlık hakkı kazanmış ve kimliklerini almış olanlar kalabilir" diyor, "Ama bize benzemeleri lazım, kültürümüzü öğrenmeleri lazım". Aşin Ariya Vunsa, vatandaşlık hakkı olmayanların ise, kamplarda tutulmaları gerektiğini düşünüyor.

Bu kategoriye giren onbinlerce Müslüman var Birmanya'da. Bir çok BudistRohingya dilindeki adını bilmiyor, onun yerine bu insanların Bangladeş'den gelen yasadışı göçmenler olduğu yolundaki resmi görüşü yansıtan "Bangladeşli Müslümanlar" kavramını kullanıyorlar.

Ülkede şu anda vatandaşlık hakları olmayan 800 bin civarında Müslüman var. Resmi ayrımcılık, Budistlerin de bu insanları sürme ve tecrit etme kampanyalarına meşruiyet kazandırıyor.

Ayrılık zihinlerde

Tanınmış birRohingya politikacı olan ve hayatının 11 yılını siyasi sebeplerle hapishanede geçiren Kyaw Hia Aung, bu görüşleri aktardığımda, acı acı gülümsüyor.

Arakan'da doğmuş ve meslek hayatının önemli bir bölümünü avukatlık yaparak geçirmiş. Şimdi, 73 yaşında ve devletten emekli maaşı var. Bana babasının 1934 yılında şimdiki Arakan bölgesinde bir İngiliz okulunun müdüründen aldığı belgeyi gösteriyor.

Ama Kyaw Hia Aung, resmen hala yasadışı göçmen sayılıyor. Haziran ayındaki olaylar sırasında Fransız Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü adına çalışırken, yeniden tutuklanmış.

Birmanya'nın askeri yöneticilerinin uyguladığı onlarca yıllık tecrit ve süreğen adaletsizlik politikası, Arakan eyaletinde önyargı ve hoşnutsuzluğun iyice demlenerek zehirli bir güvensizlik ve yalan yanlış bilgi ortamına dönüşmesine sebep olmuş.

Bazı Arakan Müslümanları, bunun köklerini, Japon ordusunun ilerleyişi ve İngilizlerin çekilmesi sırasında yaşanan 1942 katliamlarında arıyor. O dönemde Budistler genel olarak Japon yanlısı güçleri desteklemiş, Rohingyalar ise İngilizlerden yana tavır almıştı.

Bazıları ise daha da gerilere, taa 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar yaşayan güçlü ve bağımsız Arakan Budist krallığının muhteşem tarihine bağlıyor bugünü.

Kısacası bugün Arakan'da Müslüman ve Budistler yalnızca fiziken değil, zihinsel olarak da, köklü bir şekilde birbirlerinden ayrılmış görünüyorlar.