Çocuk doğururken ve cinsel ilişki sırasında salgılanan oksitosin hormonun anoreksiya nervoza gibi beslenme bozukluklarının tedavisinde kullanılabileceği bildirildi.
Abone olÇocuk doğururken ve cinsel ilişki sırasında salgılanan oksitosin hormonun anoreksiya nervoza gibi beslenme bozukluklarının tedavisinde kullanılabileceği bildirildi.
İngiliz ve Koreli bilim adamlarının yaptığı ufak çaplı araştırmalar, hastalara oksitosin hormonu verilmesinden sonra, yiyecek ve vücut görünüşü konusunda o kadar takıntılı olmadıklarını ortaya koydu.
Bu hormon, cinsel ilişki, doğum yapma ve emzirme gibi, insanın, bir başka insana duygusal ve fiziksel anlamda bağlandığı anda, doğal olarak salgılanıyor.
Daha önce bu hormonun, kimi psikiyatrik hastalıkların tedavisinde ve otistik insanların toplum içinde duydukları kaygıyı azaltmak için de kullanılması önerilmişti.
Avustralya'da dört hafta süreyle yapılan araştırmada, oksitosin hormonu verilen kişilerde kilo ve vücut şekli kaygılarının azaldığı gözlendi.
Bu konudaki araştırmaların ilki Psychoneuroendocrinology dergisinde yayımlandı. Araştırmada anoreksik 31 kişiyle, anoreksik olmayan 33 kişiye, burun spreyi, plasebo veya emzik aracılığıyla oksitosin hormonu verildi.
Daha sonra bu şahıslara yüksek ve düşük kalorili besinlerin ve değişik kilolardaki insanların fotoğrafları gösterildi.
Algılama farklılığı
Anoreksik insanların, daha önce, "şişman ve kötü vücutlu" diye niteledikleri kişilerin fotoğraflarına daha fazla odaklandıkları görüldü.
Ancak oksitosin hormonu aldıktan sonra anoreksik hastalar, yiyecek fotoğrafları ve vücut şişmanlığıyla daha az ilgilenir oldu.
PLOS ONE dergisinde yayımlanan ikinci araştırmadaysa, aynı insanlara, yüzlerinde öfke, tiksinti veya neşe gibi ifadeler taşıyan kişilerin fotoğrafları gösterildi.
Bu araştırmada anoreksik hastaların, oksitosin tedavisinden sonra, tiksinti ifadesi taşıyan ya da öfkeli yüzlere fazla odaklanmadıkları görüldü.
Her iki araştırmayı da yürüten King's College Psikiyatri Enstitüsü Beslenme bozuklukları uzmanı Prof. Janet Treasure, "Bu, az sayıda insanın katıldığı ve daha işin başlangıcında olan bir araştırma. Ama bu tedavinin olası yararları, son derece heyecan verici. Tedavi yollarını değiştirebilmemiz için, daha geniş çapta ve daha yaygın bir kitle üzerinde deneyler yapılması gerekli." dedi.
Prof. Treasure ile birlikte araştırmayı yürüten Seul Üniversitesi'nden Prof. Youl-Ri Kim de, "Araştırmamız, oksitosin hormonunun, hastanın bilinçaltının bir yansıması olarak yiyecek, vücut görünüşü ve tiksinti gibi olumsuz ifadeler taşıyan fotoğraflara odaklanma eğilimini azalttığını gösterdi. Halen anoreksiyanın tedavisinde etkili bir ilaç tedavisi bulunmuyor. Bu araştırma, akıl hastalıklarının tedavisinde oksitosin tedavisinin rolü hakkındaki çalışmalara bir yenisini eklemiş oldu. " dedi.
İngiltere'de yaklaşık her 150 genç kızdan biri anoreksik.
Beslenme bozuklukları üzerinde çalışan Beat adlı vakıf ise, bu bulgunun yaygın şekilde kullanılabilmesi için daha uzun zamana ihtiyaç duyulduğunu açıkladı.
Vakıf yetkilisi Leanne Thorndyke, "Beslenme bozuklukları karmaşıktır. Bir bireyde anoreksiyanın gelişmesi için pek çok unsurun bir araya gelmesi gerekir. Beslenme bozukluklarının biyolojik temellerinin anlaşılması için, daha çok çalışma yapılmalı. Bu araştırmanın anoreksiyanın tedavisi için yeni ve etkili yöntemler bulunmasına katkı sağlayacağını umuyoruz, ama henüz işin başındayız." dedi.