Yazar Selim İleri, Alzheimer hastalığına yakalanan annesini tokatladığını yıllar sonra itiraf etti
Abone olMilliyet Gazetesi'nden Ümran Avcı'ya konuşan İleri, bir ömür boyu yaşayacağı vicdan azabının sebebini ve ayrıntılarını şöyle anlattı: BİR ÖMÜR VİCDAN AZABI 'Bu çirkin dünyada annemi çok özledim. Bu kitabı yeni insanlar okusun istiyorum. Onlar da annemi sevsinler istiyorum" diyor Selim İleri, annesi için yazdığı kitabında. Oysa Anneler Günü'nde, yazar Selim İleri'nin yüreği her zamankinden daha çok kavruluyor. Geçmişi geri getiremeyeceğini bilmek, pişmanlıkların işe yaramadığını görmek canını yakıyor. O hastalığı sırasında annesine vurmanın, sevgisini yeterince gösterememenin acısını yaşıyor. Annesi 55 yaşında Alzheimer hastalığına yakalandığında, Selim İleri 25'indeydi. Bir güz dönümü gecesinde yatağından kalkan Süheyla Hanım, bir daha kendi yatağını, yattığı odayı bulamadı. Hafıza kaybı başladı, kimseyi tanımaz oldu. Evinin yolunu unutup kaybolduğu bile oluyordu. İleri'nin anlattıklarına göre, bir çocuğun her şeyi bilmeden doğması gibi tüm yetilerini kaybederek öldü. Yaşamının son iki gününde yürüme, kımıldama yetisi bile bitmişti. İleri, annesini anlattığı "Annem İçin" kitabını 20 yıl önce yayımlamıştı ve bir daha da yayımlamayacaktı. Acısına dayanamıyordu çünkü. Ancak başka insanların da annesini sevmesini istedi. Yeni eklemeler yaptığı "Annem İçin" kitabı Doğan Kitap'tan bu nedenle çıktı. İleri'nin çektiği acıya teselli olur mu bilemiyorum ama kitap amacına ulaştı. Biz onun annesini çok sevdik. Tüm anneler gibi... İleri, kitabında "yazamadıklarım" dediği bölümde "Sana hastalığın sırasında el kaldırışım anne!" diyordu. Annesini anlattığı bu röportaj sırasında gözyaşları içinde bu olayı da ilk kez anlatmaya cesaret etti. Kitapta acınızı anlatabildiniz mi? Anlatamadım. Acınız daha öne geçiyor ve sizi bazı şeyleri yazmaktan engelliyor. Eliniz kolunuz bağlı, yok oluşa tanıklık ettiniz yani? Hastalık 7 - 8 yıl sürdü. "Anne" dediğiniz insan adeta sizin çocuğunuz konumuna geliyor. Bir çocuk her şeyi nasıl yavaş yavaş öğrenirse burada da tam tersi oluyor ve teker teker unutmaya başlıyor. Buna tanık olmak çok kolay bir şey değil. Kitabın ek bölümünde tek bir cümleyle annenize hastalığı sırasında el kaldırdığınızı yazmışsınız. Neden detay yok? Tek cümlede geçtim, çünkü cesaretim yoktu. Şimdi anlatmaya cesaretiniz var mı? O sıralar devamlı, hiç bitmeyen bir gıcık tutması, bir öksürük vardı. İlaç yeterli gelmiyordu. Hastalığın getirdiği ve sinir sistemindeki bozukluktan kaynaklanan bir şey. Uyku uyumanın imkânı yok. "Sus, yapma, öksürme" gibi şeyler. Sonunda aynı şey olunca öyle bir davranış. Yeterli sabrı gösterememek yüzünden, bugün bana çok azap veren bir tokat. İlk defa size açıklamış oldum. Birçok geceler alevli bir uyanışla kalkıp o anıyı yeniden yaşamak durumunda kalıyorum. Böylece o tokadı kendi yaşamınıza attınız. Kesinlikle. Ömür boyu yüreğimde kalacak bir şey. Ne yaptı anneniz? Ürktü, çok ürktü. Neden kendisine böyle bir şey yapıldığını anlayamadı. Bir şey söyleyemedi. Çünkü artık kendini ifade etme yetisini kaybetmişti. Hatırladığım kadarıyla can acısı sesi çıkardı. Döven bir anne değildi. Çok sevencendi ve iyi bir kalbi vardı. İnsanları kıramazdı, öfkesini dengeleyebilen bir insandı. Bunları da düşününce daha çok acı veriyor size. Öyle bir insana bunu neden yaptım diye düşünüyorsunuz. Tokat dışında en acı veren ne oldu? Konuşmayı hemen hemen tamamıyla unutmuş olduğu son dönemde artık yürümenin de azaldığı, hastalığın son bölümünde bir tek şeyi unutmamıştı. Nasıl oluyorsa bana dönüp "Mutlu musun, mesut musun?" diye sorardı. Bu hâlâ bende bir azap olarak kaldı. Pişmanlık var mı? Teyzemin bakımını üstlenmesinden sonra anneme haftada bir veya iki defa gidiyordum. Şimdi rüyalarımda sık sık annemi ölmemiş ve kendimi uzun süre ona gitmemiş görüyorum. Böyle kâbuslar görüyorum. Demek ki daha sık gitmem gerektiği konusunda içimde bir hüsran var. Yaşasaydı "Anneler Günü" için hiç sahip olamadığını yazdığınız parfüm mü hediye ederdiniz? Birçok kez bu duyguyu yaşadım. Birtakım istekleri olurdu ve annem daima onları ertelerdi. Bunlar arasında parfüm müydü alacağım şey bilemiyorum. Ancak, yetişme yıllarımda 4 - 5 kez teyzemlerle bir yerlere gidilmişti. Yıllar sonra kitap için akrabalardan fotoğraf ararken, annemin sırtında hep aynı elbise olduğunu fark ettim. Bu bana çok dokundu. Sanki yazlık bir elbise kumaşı hediye etmek isterdim. Annenizle birlikte elinizde hiç fotoğrafınız olmadığını söylediniz? Kaçış. Fotoğrafları yırtıyorum. Fotoğraftan nefret ediyorum. Fotoğrafta her şey geçip gitmesine rağmen varmış gibi duruyor. O ana geri dönemeyecek olmak beni rahatsız ediyor ve bu beni çıldırtıyor. Bu yüzden fotoğraftan nefret ediyorum.