Anne sütü,bebeğin normal büyüme ve gelişmesi için en önemli besin maddesi.Yararlarını ise saymakla bitmez
Abone olÇocuğun yeterli beslenmesi için tek tabii gıdanın anne sütü olduğu ifade edilerken, anne sütü alan çocukta hastalıkların daha az görüldüğü bildiriliyor. Anne sütünün temiz, mikropsuz, hazmedilmesi kolay, ısınmış ve kullanılmaya daima hazır halde olduğu ve antikorlar (mikrop öldürücü maddeler) ihtiva ettiği kaydediliyor. Şayet miktarı yeterliyse, 6 ay bebeğe başka bir ek gıda vermek gerekmediği de hatırlatılıyor. Emzirme sırasında bebek-anne yakınlığı ve bağlılığının ise yıllarca, hatta ömür boyu sürecek sevgi bağını geliştirdiği vurgulanıyor. Acıbadem Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sevin Ergin Özdeniz, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, anne sütü miktarı ve içeriğinin, bebeğin fizyolojik özelliklerine göre değişen en besleyici, en uygun besin olduğuna dikkat çekerek, "Başta sindirim ve solunum sistemi olmak üzere çok sayıda organ sisteminin büyüme ve gelişmesini düzenleyen büyüme faktörleri içerir. Bebeği enfeksiyonlara ve alerjik reaksiyonlara karşı korur. Anne sütü ile beslenen bebekler daha az sıklıkla grip, orta kulak iltihabı gibi enfeksiyonlara yakalanır. Aşıların koruyuculuk özelliğini artırır" dedi. EN EKONOMİK VE SAĞLIKLI BESLENME Anne sütünün sağlığa olumlu etkilerinin, çocuk ileri yaşlara eriştiğinde de devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Sevim Ergin Özdeniz, "Anne sütü ile beslenme, ileri yaşlarda kişiyi obezite, kalp hastalıkları, hipertansiyon ve kanserlerden korur. Anne sütü, sadece en ideal besleyici değil, aynı zamanda bebeğin en ekonomik beslenme yoludur. Aileye hiçbir ek mali yük getirmeden, bebeğin doğumdan sonraki ilk 6 aylık döneminde tüm besin ihtiyacını karşılar. Ayrıca gelecek yıllarda bebekleri hastalıklara karşı koruduğu için genel sağlık harcamalarında azalma sağlar. Emziren annelerde, doğum sonrası kanamalar azalır, yumurtalık ve meme kanserine daha az rastlanır. Bebek ve anne arasında güçlü duygusal bağ oluşmasını sağlar" diye konuştu. BİBERONA HAYIR Prof. Dr. Özdeniz, bebeği olabildiğince erken, ilk yarım saat, en geç ilk 2 saat içinde memeye tutmanın çok ideal olarak kabul edildiğini belirterek, "Zaten bu amaçla, son senelerde, bebek doğar doğmaz annesinin odasına alınıyor. Böylece anne ve bebeğin arasında duygusal bir bağ oluşturularak bir an evvel emzirilmesi sağlanıyor. Ancak şunu unutmamak gerekiyor ki, bebeğe yeni doğan döneminde bir kez bile olsa biberonla anne sütü vermek doğru değil. Biberon ve anne memesi tutuşları farklı. Bu nedenle bebekte, meme başlığı şaşkınlığı oluyor, anne memesini reddedebiliyor. Bebeğin emme refleksinin gelişmesi ve annenin sütünün azalmaması için biberon tercih edilmemeli. Ayrıca ilk 6 ayda ek besinler ve hatta rezene çayı gibi bitkisel çaylar bebeğe verilmemeli. Su dahil hiçbir şey vermeksizin tam emzirme sağlanmalı. Emzirme, 6 aydan sonra ek besinlerle birlikte 2 yaşa dek sürdürülebilir" dedi. Emmenin doğal bir refleks, ancak emzirmenin teknik bir olay olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sevim Ergin Özdeniz, "Oysa tekniği öğrenmek çok zor değil. Hamilelik döneminde bile doktorlar ve hastaneler anne adaylarına yardımcı oluyorlar. Bu konuyla ilgili araştırmalar, emzirme hazırlığının doğum öncesinde başlaması halinde, doğum sonrasında annelerin çok daha sağlıklı şekilde bebeklerini emzirebildiklerini gösteriyor. Önemli diğer bir nokta da anne adayı ve annelerin, emzirebilecekleri yönünde yüreklendirilmeleridir" diye konuştu.