BIST 9.368
DOLAR 34,54
EURO 36,18
ALTIN 2.964,83

Anlamayanlar için bir daha...

İstanbul'da yağan yağmur sonrası Ekrem İmamoğlu'nu eleştirmemiz, eleştiri konusu oldu.

İstanbul'da yağan yağmur sonrası Ekrem İmamoğlu'nu eleştirmemiz, eleştiri konusu oldu.

Vay efendim iki aylık belediye başkanı bu kadar acımasızca eleştirilir miymiş? Adam iki ayda İstanbul'un altyapısını mı çözecekmiş? 25 yıl yönettiği İstanbul'da altyapı ile hiçbir şey yapmayan AK Parti'ye saydırmamız gerekirken İmamoğlu'na saldırmamız hakkaniyet ölçülerine uymuyormuş da falan da filan…

İyi de biz Ekrem İmamoğlu'nu bu gerekçeler üzerinden eleştirmedik ki güzel kardeşim. Yani kimsenin, "Sen iki ayda İstanbul'un altyapı sorunu çözmedin" dediği yok ki...

Böyle bir beklentimiz de yok ayrıca...

Anlamadıysanız, niye eleştirdiğimizi tekrar anlatayım. 

"İstanbul'un kaybedecek bir tek saniyesi yok. Ben benden önceki yönetimin iki katı çalışacağım" dedi mi Ekrem İmamoğlu?

Dedi...

İki aylık süre içinde yaptığı iki çalışma oldu. Bunlardan birincisi belediyenin borçlanmasını Meclis'in onayına sunmak. İkincisi ise "İstanbul su, kanalizasyon ve mazgal temizliği ihalesini iptal etmek" oldu. 

Hemen akabinde, "Ben çok yoruldum" diyerek aldı iznini, turistik amaçlı gezilere başladı. Nevşehir'dir Ankara'dır Bodrum'dur derken, bir süre sonra İstanbul'a uğramaz oldu. İki aylık belediye başkanlığı döneminin neredeyse yarısını başka şehirlerde geçirdi. 

Buna bir itirazınız var mı?

Yok! 

Devam edelim o vakit.

Son iznini yaparken, yani Bodrum'dayken İstanbul'u feci bir yağmur vurdu. Ha, İmamoğlu yağmur yağacak diye İstanbul'dan ayrılmayacak diye bir kaide yok elbette. Nitekim, İstanbul'da daha önce de benzer sel felaketleri dönemin belediye başkanları şehir dışındayken yaşanmıştı.

Ama arada bir fark var.

Ekrem İmamoğlu tatile çıkmadan önce Meteoroloji İstanbul'u kuvvetli yağmurların vuracağını haber verdi. Sorumlu ve bilge bir belediye başkanı, böyle bir ortamda İstanbul'u terk etmezdi veya etmemeliydi.

Hadi terk etmesini de hoşgörüyle karşılayalım.

Tüm Türkiye İstanbul'da yaşanan sel felaketi haberine kilitlenmişken, İmamoğlu tatilini yarıda kesme gereği duymadı. 

Şöyle bir hatırlatmada bulunayım.

Ülke genelinde yaşanan bir felaket sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan pek çok kez resmi ziyaretlerini yarıda keserek Türkiye'ye acil dönüş yaptı. Bu durum Erdoğan'a has bir şey değil.

Dünyanın herhangi bir yerinde, yönetici pozisyonundaki kişiler, sorumluluk bölgelerinde yaşanan facialar sonrası ziyaretlerini ya da tatillerini yarıda kesme gereği hisseder. 

İstanbul'da bir facia yaşandı, bir kişi sel sularına kapılarak hayatını kaybetti, binlerce ev ve işyeri sular altında kaldı. Yollar çöktü, esnaf milyonlarca lira zarara uğradı.

Bu felaket sırasında koşup İstanbul'a gelmesi gereken belediye başkanına, kendi yardımcıları dahi 24 saat boyunca ulaşamıyorsa ve o belediye başkanı tatil keyfini bozma gereği duymuyorsa burada bir sıkıntı var demektir.

Diyeceksiniz ki bir gün sonra İstanbul'daydı...

Sosyal medyadan yükselen ağır eleştiriler sonrası gelme zahmetinde bulundu da ne oldu?

Kırmızı bir yelek giyinip medyaya şöyle bir göründü.

Sonra esnafa sözüm ona bir ziyaret yaptı. "Hımm demek bir kişi öldü. Vah vah çok üzüldüm. Sizlerin iş yerini de su bastı öyle mi? Tüh yazık olmuş. Hiç merak etmeyin, yanınızdayım" dedi ve hop tekrar tatile gitti.

Bakınız arkadaşlar!

Komşunuz sizi arayıp, "Evinizi su bastı. Ailenizden bir kişi içeride boğuldu" dediğinizde, istifinizi bozmadan tatile eder misiniz? Yıldırım gibi geri dönersiniz değil mi?

Peki evinize döndüğünüzde, her şeyin harap olduğunu ve ev hanenizden birinin öldüğünü görürseniz, "Ay üzüldüm" dedikten hemen sonra tatilinize kaldığınız yerden devam eder misiniz?

Bu örneği şundan dolayı veriyorum. Şehirler, kendisini yöneten belediye başkanının evi konumundadır da ondan. Bir belediye başkanı evinde yaşanan felaket sonrası tatiline eğlencesine devam edemez, etmemeli...

İmamoğlu işte bu gerekçelerle eleştiriliyor.

Ha, diyeceksiniz ki "Kendisi burada değildi ama ekibi iş başındaydı" Orada size katılırım. 

Zira dün yaşanan yeni yağmur sonrası gördük ki burada olmasıyla olmaması arasında hiç bir fark yok.

Bunu da şundan dolayı söylüyorum.

Su, kanalizasyon ve mazgal temizliği ihalesini iptal ettirdikten sonra aylardır yeni ihale yaptırmayan Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'unda gördük ki bundan böyle her yağmur yağışı sırasında benzer faciaları yaşayacağız.

Nitekim, dün yağan yağmur çok cılız olmasına rağmen İstanbul'un pek çok noktasını yine sel suları vurdu. Vurdu çünkü su, yerin altına inecek bir yol bulamıyor. Bulamıyor çünkü kanalizasyon ve mazgallar hala ağzına kadar pislik dolu...

E, bütün bu sebeplerden ve eksiklerden dolayı İmamoğlu'nu eleştirmeyeceksek kimi eleştirelim siz söyleyin?