BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Ankara'nın Şam'ı gözden çıkardığı an

Suriye konusunda "Ölen her Müslüman'ın kanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ellerindedir" diyen Kılıçdaroğlu haklı mı?

Abone ol

Oktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Salı günkü grup toplantısında Başbakan Erdoğan için "Kendisini ilk uyardığımızda Suriye'de dört ölü vardı, bugün ölen Suriyelilerin sayısı 200 bini aşmış durumda. Yazık, günah değil mi?" ifadelerini kullandı.Suriye'de ölenlerin vebalini Erdoğan'a yükleyen Kılıçdaroğlu'nun sözleri tartışma konusu oldu.

NEDEN AYAKLANDILAR?

Peki bu insanlar niçin ayaklandı? Emperyalist ülkelerin çıkarlarına mı alet olarak sokağa çıktılar? Yüzyıla yakın aynı kişiler veya belirli grupların hüküm sürdüğü Arap coğrafyasında insanca yaşama arzusu, temel hak ve özgürlüklerden yararlanma isteği, adalet, ifade özgürlüğü talepleri bastırıldı. Arap uyanışının en temel gerekçesi halkın kendini yöneten baskıcı rejimlere karşı kötü yönetildiklerinin ve ulusal gelirlerden kendilerine düşen payı alamaları olarak gösterildi. Tunus'ta başlayan uyanış dalga dalga diğer ülkelere yayıldı.

İSYAN BÖYLE BAŞLADI

Suriye'de olaylar ilk olarak 15 Mart 2011'de Dera’da başladı. Birkaç ilkokul öğrencisinin duvara yazdıkları "doktor (esad) sıra sana da gelecek’" sloganlarıyla gözaltına alınmaları ve işkence görmeleri ile devam etti. Dera’da seçkin eşraftan halk, çocuklarını almaya giderken askerler tarafından hakarete uğradı. Ve protesto eylemleri başladı. Gösterilerle başlayan süreç silahlı çatışmalara dönüştü.

DAVUTOĞLU ŞAM'DA KAN AKITAN ESAD İLE SAATLERCE GÖRÜŞTÜ

Erdoğan'a köprüler attıran ilk gelişme Hama'da yaşandı. Temmuz ayı sonunda Suriye ordusu tankları Hama'yı 10 gündür kuşatma altına aldı. Şam'a giden Davutoğlu Beşar Esad’la başbaşa ve heyetlerarası olmak üzere toplam 6.5 saat görüştü.  Davutoğlu'nun arabulucu rolünde Şam'a gitmesi ümit verse de sonrasında yaşananlar iki ülke arasında kırılma noktası olarak görüldü.

TARAFLAR İÇİN BAŞARI DİĞERİNİN YOK OLMASINA GÖRE AYARLI

O tarihlerde Türkiye, Esad'a "halkın taleplerine kulak vermesi" çağrısında bulunmaktan öte bir şey yapmıyordu. Muhaliflerin kendisinin kellesini almak istediğini söyleyen Esad'ın görüşmeyle ilgili Lübnan basınına sızan ifadesinde "Bizi uzlaştırmak için geldiyseniz bunu reddediyoruz. Savaş istiyorsanız, buyrun" dediği iddia edildi. İsyanın ilk aylarında Baas rejimi için muhalifler, "ezilmesi gereken piyonlar" muhalifler içinde Esad rejimi "yıkılması gereken diktatörlüğün kalesi" olarak görülüyordu. Taraflar arasında diyalog isyanın başladığı günden bu yana hiç olmadı aslında.

KIRILMA ANI AĞUSTOSTA

Görüşme sonrası tanklar 12 Ağustosta Hama'dan geri çekildi. Türkiye'nin Şam büyükelçisi Hama sokaklarında dolaştı. Davutoğlu, meslektaşlarıyla sabaha kadar konuştuğunu söyleyen Davutoğlu'nun mesajları daha serinkanlı ve uluslararası topluma yönelikti:

DAVUTOĞLU: SABAHA KADAR KONUŞTUM

"Uluslararası toplumda, Suriye’nin geleceğine dönük olarak katkı verici bir durumun oluşması ve bu noktadaki görüş farklılıklarının mümkün olduğunca giderilmesi. Eğer Suriye içinde Suriye halkının iradesi doğrultusunda adımlar atılmaya başlanır, akan kan durur ve bu yönde adımlar atılırsa, uluslararası toplum bu konudaki ilkeli tutumda tek ses halinde birleşebilirse bu süreç herkesin kaygılarını giderici tarzda ilerleyebilir. Ama yok Suriye’de tabii bütün bu uyarılara rağmen sivil kayıplar devam ederse, istediğimiz neticeye ulaşmak mümkün olmaz. Ümit ederiz önümüzdeki dönemlerde, günlerde daha olumlu gelişmelere şahit oluruz."

ERDOĞAN: İNANMIYORUM

AK Parti iktidarınin Şam yönetimi ile bağları koparması sonbaharda oldu. Ağustos ayındaki bu kırılmanın etkisi 2011 eylülünde Mısır'a giden Erdoğan'ın konuşmasına böyle yansıdı: "Doğru konuşmadı ve Suriye halkı şu anda Esad'a inanmıyor ben de inanmıyorum."

ARAP BİRLİĞİ BARIŞ PLANI DA ÇÖKTÜ

Daha sonraki günlerde geri dönen tanklar, başta Hama olmak üzere ülkenin birçok yerinde ölüm saçmaya devam etti. Esad'ın Kasım ayında Arap Birliği'nin Barış Planı'nı kabul etmesi umutları yeşertti. Gözlemciler, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ülkesinde barış planını uygulamaya koyup koymadığını denetlemekle yükümlüydüler.

BAZI TUTUKLULAR KADIN PARFÜMÜ KOKUYOR

Süreç yine sancılı oldu, Aralık ayında çalışmalarına başlayan gözlemciler ülkede diken üstündeydi. Misyonun amacının ne olduğu tam olarak anlaşılamadı.gözlemciler arasında görüş ayrılığı su yüzüne çıkmakla kalmayıh demeçlere de yansıdı. Cezayirli gözlemci Enver Malik, "Ziyaretlerimizden önce tutuklular değiştiriliyor. Bazı tutuklular kadın parfümü kokuyordu. Hiçbiri şikayetçi olmadı. Her şey bir mizansen, bir tiyatro" diyordu.

ŞAM'IN OTORİTESİNDEN TAVİZ VERMEDİĞİ İDDİASI

Şam'ın herhangi bir taviz vermemesine rağmen, Arap Birliği ile işbirliği yapar gibi görünüp bazı yüzeysel reformlarla otoritesini koruyacağını düşüncesi diplomasi çevrelerinde ağır bastı. Baas rejiminin iktidarı değl bırakmaya paylaşmaya dahi niyeti yoktu oysa. Nitekim çatışmaların önü alınamadı, rahat çalıyşamayan gözlemciler, 2012 ocak ayında ülkeyi terketti.

ANNAN BANIŞ PLANI DA OLMADI

Arap Birliği'nin çalışmasından sonra bu kez Suriye için Kofi Annan Barış Planı, devreye sokuldu. Plan kimilerince "Esad'a nefes aldıracak" diye yorumlandı. Çin ve Rusya'nın soluksuz desteklediği plana Ankara da şartlı tam destek verdi. Uluslararası yazılı bir plana her iki taraf da uymadı. Ateşkes başlarda işlese de sonradan Mayıs 2012'de bozuldu.

ÜLEK ÇIKARLARI MI VİCDAN MUHASEBESİ Mİ?

Gelinen nokta Suriye için tam bir trajedi. Ölü ve yaralı sayısını tam olarak kestirmek mümkün değil. Şiddet sarmalı içinde taraflar kör döğüşü içinde. Kan banyosu içinde yüzen Suriye için Davutoğlu, yine o günlerde "o günlerde uykularım kaçıyor, kabuslar görüyorum" diyordu. Ülke çıkarları ve yüreği arasında sıkışanlar için Suriye trajik bir örnek olarak karşımızda.

HÜKÜMET SORUMLU MU?

İşte bu tartışmalar altında Kılıçdaroğlu hükümeti Suriye'deki yangına körükle gitmekle suçladı. Kılıçdaroğlu CHP'nin 2012 şubatında Türkiye'de uluslarası konferans düzenlemesini talep etti. Oysa ne Arap Birliği ne de Şam'ın arkasında olan Çin ve Rusya'nın desteklediği BM Suriye temsilcisi Kofi Annan planı sonuç vermedi.

İsyanın başlamasından 2012 mayıs ayında Annan'ın Suriye planının çökmesine kadar Ankara diplomatik çalışmaların içinde oldu, ya da destek verdi. Ancak şartların çok hızlı değiştiği Suriye'de Ankara'nın akan kanı durdurması mümkün değildi.