CHP lideri Baykal'ın rejimin dinselleştirildiği iddialarının hatırlatılması üzerine Meclis Başkanı Bülent Arınç Baykal'a göndermede bulundu.
Abone olTBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Kim olursa olsun, nerede olursa olsun gerekirse görevden alınabilmeli, gerekirse hakkında meclis soruşturması açılabilmeli... Bu kadar açık, bu kadar cesur, bu kadar yürekliyiz. Darısı başkalarının başına'' dedi. Basın açıklamasından sonra bir gazetecinin, İçtüzük değişikliği ve milletvekillerinin parti değiştirmesiyle ilgili sorusunu yanıtlayan Arınç, ''Ben sade bir milletvekili olsam kürsüye çıkar bu konuda ne düşündüğümü ifade ederim. Ama bugünkü konumum siyasi partilerle bir tartışmayı, siyasi partilerin sözcüleri ile bir polemiğe girmeyi bana imkansız kılıyor'' diye konuştu. Anadolu Ajansı'na daha önce yaptığı açıklamada İçtüzük değişikliği ile ilgili görüşlerini kamuoyuna aktardığını hatırlatan Arınç, 2001 yılında yapılan içtüzük değişikliğine karşı çıktığını anlattı. İktidarların her rejimde olabileceğini ancak yalnızca muhalefetin olduğu rejimlerin demokratik rejimler olduğunu vurgulayan Arınç, muhalefetin en geniş anlamıyla söz hakkı olması gerektiğini söyledi. Dünya demokrasilerinde muhalefetin engelleme hakkının vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Arınç, 2001 yılındaki konuya ilişkin düşüncesini bugün de muhafaza ettiğini bildirdi. Arınç, tutanaklara geçmiş sözlerinin ölünceye kadar arkasında olacağını belirterek, bunların herhangi bir yerde yayınlanması veya tekrar edilmesinden gurur duyacağını ifade etti. Yapılan tek maddelik içtüzük değişikliği için CHP'nin aynı gün Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğunu hatırlatan Arınç, yapılan düzenlemenin ''kapsamlı kanunu tarif etmeye yönelik ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesine uygun bir düzenleme'' olduğunu kaydetti. Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği kararı herkesin merakla beklediğini söyledi. -PARTİ DEĞİŞTİRME- Bu dönemde 42 milletvekilinin parti değiştirdiğini hatırlatan Arınç, şöyle konuştu: ''Bunlar siyasetin saygınlığına zarar verir mi? Siyasetin saygınlığına zarar verebilir. Mutlak bir zarar söz konusu değildir. Nispi bir zarar söz konusudur. Ancak bu parti değiştirmeler ve istifalar başladığı zaman bir takım siyasetçiler 'bunları engelleyelim, parti değiştirenlerin milletvekilliği düşsün. Onun yerine yedektekini seçilsin gibi' projeler ortaya koydular. Tartışılabilir... Ama benim kişisel düşüncem, istifa bireysel bir haktır. Ne kadar yanlış kullanılırsa kullanılsın bu ne bir parlamenterin elinden alınabilir ne bir bürokratın elinden alınabilir. Seçimle gelmiş insanlar, hangi noktaya gelirse gelsin bir ihtiyaç doğmuştur, şahsi bir gerekçe söz konusudur, istifa ederler. İstifayı engellemek, önüne geçmek ve sonuçsuz kılmak bence çok yanlıştır. Siyasetin saygınlığına zarar vermiş olsa bile ben bu konuda bunun yarar ve zararının siyasetçi açısından önemli olduğunu düşünüyorum.'' -BAYKAL'IN ELEŞTİRİLERİ- Arınç, bir gazetecinin ''CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, rejimin dinselleştirildiğini söyledi ve halkı göreve çağırdı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki sorunu da şöyle cevapladı: ''Mani oluyor halimi takrire hicabım... Siz benden polemik yapmamı istiyorsunuz. Ben polemik yapacak bir noktada değilim. Ben Meclis Başkanıyım. Sayın Baykal'ın ne söylediğini, nerede nasıl konuştuğunu, nasıl bir benzetme yaptığını, ham-hum sözcüklerinin ne anlama geldiğini benim değerlendirmem, bu konuşma üzerine bir yorumda bulunmam ne yazık ki mümkün değil. Dolayısıyla polemik yapacağım günler de gelecektir. Bunların hepsini biriktirin, o gün geldiğinde sorarsınız. Ben de bunlara cevap veririm.'' Meclis'in son haftalarda süratli çalıştığı ve yasaların hızlı bir şekilde çıktığı ile ilgili eleştirileri de cevaplayan Arınç, Meclis'ten yasaların hızlı geçmesinin gayrı tabii bir olay olmadığını söyledi. İktidar ve muhalefetin işbirliği ile çok süratli çıkan kanunlar da bulunduğunu anlatan Arınç, birilerine ''ak'' birilerine ''kara'' demenin siyasetçi için tutarsız bir davranış olacağını kaydetti. Bir kanunun çıkması sürecinin sadece Genel Kurul'da oy vermekle sonuçlanmadığını hatırlatan Arınç, tasarı ve tekliflerin yasalaşması sürecini anlattı. TBMM Genel Kurulu'nun bir ''seremoni''den ibaret olduğunu ifade eden Arınç, milletvekillerinin her şeyden haberi bulunduğu için el kaldırdıklarını söyledi. Kanunların iyi incelenmeden çıktığı eleştirilerinin de doğru olmadığını vurgulayan Arınç, Meclis'i kutlayarak, ''Yoğun bir çalışma yaptı. O yoğunluk içinde biraz stresli oldular ama tatili de hak ettiler'' diye konuştu. -''HÜKÜMETE DESTEK''- Arınç, bir gazetecinin ''yasamanın başkanı olarak yürütmeye daha yakın bir çizgi izleyen konuşma yaptınız. Burada sanki bir tarafın başkanı gibi bir izlenim doğuyor. Bu konuya açıklık getirir misiniz?''sorunu cevaplarken de ''Eğer böyle bir şey varsa bırakın bu kadar olsun'' dedi. Hükümetin Meclis'in içinden çıktığını ve Meclis tarafından denetlendiğini hatırlatan Arınç, 2 soruşturma önergesi ve 4 binden fazla yazılı ve sözlü soru önergesiyle Hükümetin denetlendiğini anlattı. Denetimde bir eksikliğin söz konusu olmadığını ifade eden Arınç, bu denetim görevinin çok iyi şekilde yerine getirildiğini söyledi. Arınç, sürekli bardağın boş taraflarını göstererek, sürekli açık arayarak, sürekli kötülemeye çalışarak Meclis ve siyaset kurumunun yıpratılmaması gerektiğini vurguladı. Eylül ayından itibaren Meclis Başkanı'nın nasıl denetlenmesi gerektiği konusunu kamuoyunun gündemine getireceğini bildiren Arınç, gazetecilerden de bu konuda destek istedi. Arınç, seçilenlerin denetlenmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Kim olursa olsun, nerede olursa olsun gerekirse görevden alınabilmeli, gerekirse hakkında Meclis soruşturması açılabilmeli. Bu kadar açık, bu kadar cesur, bu kadar yürekliyiz. Darısı başkalarının başına'' diye konuştu. Arınç, daha sonra gazetecilere kokteyl verdi.