BIST 9.660
DOLAR 34,60
EURO 36,31
ALTIN 2.929,45
HABER /  GÜNCEL

Ankara-Kopenhag Hattı'nda ilişkiler

Eşi de Danimarkalı bir gazeteci olan Ayşe Karabat, ilişkilerin seyrini anlatıyor.

Abone ol

Türkiye-Danimarka ilişkileri yalnızca gazeteci olduğum için değil, bir Danimarkalı meslektaşımla evli olduğum için de ilgimi çekmiştir, ne de olsa işin ucunda aile hayatım var.

Egemen Bağış'a göre Danimarka da Türkiye'yle ilişkileri geliştirme niyetinde

Eşimle arkadaşlığımız Danimarka hükümetinin Türkiye hükümetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikayet ettiği dönemde 1990'ların sonuna doğru başladı. Danimarka eskiden Türkiye vatandaşı olan bir vatandaşının Türkiye de ailesini ziyaret ederken gözaltına alındığını ve işkenceye uğradığı iddiasıyla davayı açmıştı. Konuyla ilgili bir haber hazırlamak için Kopenhag'a gittiğimde nişanlandık, dava, dostane çözüm önerisiyle bittiğinde evlenmiştik.

Türkiye'nin Avrupa Birliği serüveninde Kopenhag Kriterleri'ne uyup uyumayacağı tartışılırken, babam eşime bizim kültürümüzde ailenin önemini anlatırken sık sık şaka yollu Ankara Kriterleri'nden dem vuruyordu. Bütün evliliğimiz boyunca farklı kültürlerden geliyor olmanın sıkıntılarını yaşadık, aynı kelimelere aynı anlamları yüklemediğimizi fark ettik tıpkı Danimarkalı ve Türk yetkililer gibi. Ama karikatür krizi çıktığında bizim hissettiğimiz üzüntü aynıydı.

Devlet Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış'ın üç günlük Kopenhag ziyaretini biraz da aile hayatımın gözlüğünden izledim doğrusu. Bir çok arkadaşımın yaşadığı Kopenhag'ta Noel hazırlıkları devam ederken bulunmak iye geldi, keyifli eski bir çok anı canlandı zihnimde. Ama gezinin tek duygusalı ben değildim. Bağış da iki yıldan beri baş müzakereci olmasına rağmen Roj TV'ye verdiği destek ve karikatür krizi yüzünden Danimarka'yı ziyaret etmediğini anımsatarak, "Duygusal davranmışız, bu geziyi erteleyerek meydanı boş bırakmışız, o boşluk da başkaları tarafından doğru olmayan argümanlarla doldurulmuş," diye konuştu ama ekledi: "Danimarka da da ilişkilere geliştirmek için bir istek var. Ne de olsa tango iki kişiyi gerektiriyor".

Danimarka’da en çok imrendiğim konulardan biri de Türkiye ortalamasını çok çok aşan kişi başı milli gelir ve rahat çalışma koşulları olmuştur. Ama son zamanlar da Danimarkalı dostlarım konomik anlamda durgunluktan, ağırlaşan çalışma koşullarından şikayet ediyorlar. Bağış da ziyareti sırasında ekonomik ilişkilerinin altını çizdi. Türkiye'nin hızla büyüdüğünü, dinamik bir nüfusa sahip olduğunu, büyük bir Pazar olduğunu vurguladı ve her iki ülkenin şirketlerinin birlikte üçüncü ülkelerin pazarlarına açılabileceğini söyledi. Bu bizim ailemiz için yeni bir durum değil, evliliğimizin büyük bir bölümü üçüncü ülkelerde geçti. Ama Bağış'ın ekonomik krizi kast ederek yarı şaka yarı ciddi söylediği "Dayan Avrupa, Türkiye seni kurtarmaya geliyor" noktasına ne kadar yakın olduğumuz konusunda şüphelerim var.

Evliliğimiz boyunca yapmak isteyip de yapamadığımız bir şey vardı, birlikte Türk filmleri seyretmek. Her ikimiz de birbirimizin ana dilini bilmiyoruz, çok az türk filmi altyazıyla çıkıyor. Film izlerken anında çeviri yapmaya çalışmak da hiç pratik değil. Ama Bağış’ın ziyareti sırasında son dönemde yapılmış Türk filmlerinin gösterildiği kültür haftasının da açılışı vardı. Birlikte rahat rahat en azından bazı türk filmlerini seyredebileceğimizi bilmek doğrusu keyifli bir duygu. Umarım Türk filmleri haftası daha sık yapılır.

Bağış, Danimarka'nın da Türkiye ile ilişkileri geliştirmek de istekli olduğunu söylerken Şubat ayında Danimarka Dışişleri Bakanı Lene Espersen'in Ankara'ya geleceğini söyledi. Belki o da gelirken, tıpkı eş kontenjanından benim Bağış'ın gezisine dahil edilmem gibi, eşimi kendi gezisine dahil eder. Ne de olsa iki ülke ilişkileri geliştikçe bizim pratik sorunlarımıza çözüm bulmak kolaylaşacak. Ama asıl iki toplum yaklaştıkça, ülkeler arası ilişkiler kolaylaşacak.