BIST 9.657
DOLAR 34,59
EURO 36,28
ALTIN 2.987,31
HABER /  GÜNCEL

Ankara Garnizon Komutanı Gürak'ın ifadesi

Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında tanık sıfatıyla ifade verdi.

Abone ol

Kara Kuvvetleri Komutanlığı 4. Kolordu ve Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında mağdur sıfatıyla verdiği ifadede, darbecilerin kendisini Genelkurmay Başkanlığında derdest ettiğini söyledi.

Gürak, "Kolordu'dan gece zırhlı araçlar çıkmış, benim yerime Tümgeneral Osman Ünlü'nün atandığını, beni pasif bir görev olan GATA komutanlığına atadıklarını öğrendim. Kışlamda bulunan 28. Mekanize Tugay Komutanlığına yeni tugay komutanı olan Tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun atandığını, kendisinin tugaya gelerek tank ve zırhlı araçları şehre gönderme emrini verdiğini söylediler." ifadelerini kullandı.

Korgeneral Gürak, savcılıkta verdiği ifadede, olay günü Kolordu'da normal mesaisini yürütürken saat 18.30 sıralarında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın emir subayının makamdan kendisini telefonla aradığını anlattı.

Orgeneral Akar'ın telefonda kendisine, "Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığında bir tank dahi çalışmayacak. İkinci bir emre kadar tank hareketi olmayacak." dediğini aktaran Gürak, Akar'ın ayrıca, Kara Havacılık Komutanlığında hiçbir hava aracının uçmasına müsaade edilmemesini, havadaki vasıtaların da indirilmesini emrettiğini ve bu emirlerin tebliğ edilmesini istediğini belirtti.

Bunun üzerine, Mamak'ta bulunan Kolordu Karargahı binasından 1-2 dakika içinde hareket edip Etimesgut'a yola koyulduğu bilgisini veren Gürak, şöyle devam etti:

"Cuma akşamı olduğu için çok yoğun trafik vardı. Yolda, Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç'ı telefonla arayarak havada helikopter ya da uçak olup olmadığını sordum. Kendisi şu saat itibarıyla havada helikopter olmadığını, 5 adet T-182 eğitim uçağının da Temelli civarında eğitim uçuşunda olduğunu söyledi. Ben de kendisine eğitim uçuşunda olanları derhal havaalanına indirmesini söyledim. Kendisi bana bu uçakları Ankara Güvercinlik Ana Üssü'ne döndürmeyi teklif etti. Ben işin acil olduğunu düşünerek, uçakların Ankara'ya gelmeden bulundukları yer olan Temelli'deki küçük havaalanına indirilmesini emrettim. Etimesgut'a giderken yolda Zırhlı Birlikler Okul Komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'u arayarak, nerede olduğunu sordum. Bir düğüne gitmek üzere hazırlık yaptığını söyledi. Ben de kendisine bir konu hakkında görüşmek üzere Etimesgut'a geldiğimi ve makamında beni beklemesini söyledim. Konunun ne olduğunu sordu. Ben de 'Telefonda söylemeyeyim. Gelmek üzereyim' dedim."

İKİNCİ BİR EMRE KADAR TANK HAREKETİNE MÜSADE ETMEYİN

Gürak, saat 19.00 sıralarında Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Okulu'na ulaştığını belirterek, nizamiyeden itibaren komutanlık karargahına kadar anormal bir hareketlilikle karşılaşmadığını, komutanlık binası önünde Tümgeneral Erdoğan Akyol tarafından karşılandığını bildirdi.

Korgeneral Gürak, şu ifadeleri kullandı:

"Tümgeneral Akyol'a o an itibarıyla hareket eden tank olup olmadığını sordum. Varsa durdurulmasını emrettim. Kendisi bana, 'Her yıl bu dönemde böyle darbe olacak diye söylenti çıkıyor. Bu da bizi çok üzüyor. Bize güvenilmiyor mu? Bundan alınıyorum. Geçmiş yıllarda da bu şekilde bakılmıştı' dedi ve hiçbir tank hareketinin olmadığını, tankların garajlarında emniyet altında, her türlü tedbir alınarak durduğunu söyledi. Ben de gün içinde bir intikal yapıp yapmadıklarını sordum. Kayıtlarına bakıp, o gün Şereflikoçhisar'a tank atışları için 4 tank ve 4 zırhlı personel taşıyıcısının çekicilerle gönderildiğini, bunun rutin bir uygulama olduğunu, gerekli yol mesajlarının da ilgili makamlara iletildiğini bildirdi."

Orgeneral Akar'ın emrini Tümgeneral Akyol'a ilettiğini dile getiren Gürak, ikinci bir emre kadar hiçbir tank hareketine müsaade edilmemesini söylediğine değindi.

AKAR'A ETİMESGUT'TAN BİLGİ VERMİŞ

Gürak, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Buradan Sayın Genelkurmay Başkanı'nı telefonla arayarak Tümgeneral Erdoğan Akyol'a konuyu aktardığını, şu anda yanında olduğunu, ayrıca Tümgeneral Hakan Atınç'a da yolda ulaşarak havadaki uçakları Temelli Meydanı'na indirttiğini, birazdan da yanına gideceğini söyledim. Zırhlı Birlikler Okulu'ndan ayrılıp Güvercinlik'te bulunan Kara Havacılık Komutanlığına gitmek üzere yola çıktım.

Tümgeneral Erdoğan Akyol'un makamındayken Akyol, birinci amiri pozisyonunda olan Korgeneral Metin İyidil'e tekmil verdi ve telefonda bilgi sundu. Tank meselesinin gündeme geldiğini söyledi. Zırhlı Birlikler EDOK'a bağlı olduğu için Erdoğan Akyol, bu sefer EDOK Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu ile telefonla görüştü. Orgeneral Başoğlu telefona beni istedi. 'Konu nedir?' diye sordu. Ben de kendisine bu emrin Genelkurmay Başkanı tarafından verildiğini söyledim, o da 'tamam' dedi."

ATINÇ'IN EMİR SUBAYI VE TUĞGENERAL COŞKUN'DA BİR HEYECAN HİSSETTİM

Daha sonra Zırhlı Birlikler Okulu'ndan ayrıldığını ve saat 19.45 sıralarında Güvercinlik'teki Kara Havacılık Komutanlığına geçtiğini bildiren Gürak, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ile Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İnsan Uyar'ın da burada bulunduğunu aktardı.

Korgeneral Gürak, şunları anlattı:

"Park yerinde yeni envantere girecek olan CH-47 yük helikopteri hangarının önünde komutanlarımıza katıldım. Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç ve Kara Havacılık Okul Komutanı Tuğgeneral Ünsal Coşkun ile diğer subaylar da oradaydı. Helikopteri bize tanıttılar. O anda kışlada hiçbir hava hareketi ve olağanüstü bir durum yoktu. Kara Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral Salih Zeki Çolak, mesai saatleri dışında uçuş yetkisi ve kuralların nasıl olduğunu sordu. Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç da prosedür olarak müsaade edilmedikçe hiçbir hava aracının kalkışına izin verilmeyeceğini ifade etti. Bekleme nöbeti olarak bir Sikorsky helikopterinin ekibi ile hazır tutulduğunu anlattı. O gece için önceden planlı bir uçuşlarının olmadığını söyledi ve benim telefonda kendisine Genelkurmay Başkanımızın emirlerini ilettiğimi, bu emre göre de uçuş yapılmayacağını, uçuş yapan 5 uçağın da Temelli'ye indiğini bildirdi. Saat 21.15'e kadar birlikte oturduk, havacılıkla ilgili sohbet ettik. Komutanlar daha sonra oradan ayrıldı. Ben, Tümgeneral Hakan Atınç'ın odasına giderek çay içtim. 10 dakika kadar burada oturdum. O esnada Atınç'ın emir subayı ve Tuğgeneral Ünsal Coşkun'da bir heyecan hissettim. Bu ikisi dışarı çıkıp odaya girdiler. Ben 21.30 sıralarında oradan ayrıldım. Ben oradayken Temelli'ye indirilen 5 uçağın havalanmaması emriyle ilgili olarak Tümgeneral Hakan Atınç ile Orgeneral Salih Zeki Çolak arasında bir konuşma geçti. Atınç, Çolak'a müsaadede bulunurlarsa uçakları ertesi gün Güvercinlik'e getirmek istediğini söyledi. Orgeneral Çolak da olayı tam anlayamadan 'Tabii, olur' dedi ve gitti. Ben, Hakan Atınç'ın odasındayken kendisine Orgeneral Çolak ile konuşmalarını hatırlatarak Genelkurmay Başkanının emri doğrultusunda bu uçakların Temelli'den Güvercinlik'e getirilmemesi gerektiğini söyledim. O da 'tamam' dedi."

5 KİŞİLİK ÖZEL KUVVETLER EKİBİ ÜZERİME GELDİ

Kara Havacılık Komutanlığından ayrılıp Dışişleri Bakanlığı civarına geldiği sırada, Temelli'deki 5 uçağın Güvercinlik'e dönmesi konusunu komutanlığa iletmek üzerek Orgeneral İhsan Uyar'ın makamını aradığını ifade eden Gürak, "Emir astsubayı, Orgeneral Uyar'ın komutanlıkta olmadığını söyledi. Ben de 'Konutta mı?' diye sordum. Nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Ben de 'tamam' dedim." ifadelerini kullandı.

Gürak, bu esnada, Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar'ın kendisini cep telefonundan aradığını ve "Genelkurmay'da patlamalar oluyor, silah sesleri duyuluyor." dediğini ve bilgisi olup olmadığını sorduğunu kaydetti.

Kılıçlar'a, kendisinin de bu konuda bilgisi bulunmadığı, yolda olduğunu ve derhal Genelkurmay'a gideceğini söylediğini dile getiren Gürak, şu bilgileri verdi:

"Daha önce 17 Şubat'ta Merasim Sokak ve 13 Mart'ta Kızılay'da meydana gelen patlamalarda Garnizon Komutanı olmam nedeniyle olayların hemen arkasından olay bölgesine gittim. Aynı şekilde bu olay nedeniyle de Genelkurmay'a gittim. Saat 22.00 sıralarında Genelkurmay'a vardığımda kapıların kapatıldığını, kuvvetli bir ışıkla dışarının aydınlatıldığını gördüm. Forsu bulunan makam aracım için kapılar açılmadı. Aracımdan indim. O esnada megafondan 'Durma, vururuz. Aracınıza binip gidin' diye bağırıldı. Buna rağmen aracımdan indim ve ellerimi de kaldırarak 'Ben Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak'ım. Ne oluyor, ona bakmaya geldim' dedim. 'Durmayın, binin arabanıza' diye tekrar tekrar bağırdılar. Buna rağmen yaya giriş kapısını açtım. Kapıyı açtığımda yolda yatan sivil giyimli bir erkek cesedi gördüm. Nizamiye binasına yöneldim. Nöbetçiler rutin Genelkurmay nöbetçileri görünümündeydi. Bir Kurmay Binbaşı mevzide eğitim elbisesi olmayan günlük üniformayla tüfekle duruyordu. Mevzi almıştı.

Nizamiye binasına girdiğimde telefonla İl Emniyet Müdürü'nü aradım. Nizamiyeden içeri girdiğimi, olayı öğrenmeye çalıştığımı söyledim. Ben askerlere 'Çocuklar sakin, ne oluyor anlatın' diye sorduğumda kimi 'İçeride bir suikast var', kimi 'Dışarıdan teröristler girdi, çatışma sürüyor', kimi de 'Tatbikat var' diye cevap verdi. O esnada 5 kişilik Özel Kuvvetler personeli düşmanca bir tavırla binaya girerek üzerime yürüdü. Bana 'Sen kimsin? Nereden girdin?' diye kabaca sordular. Ben, 'Rütbelerimi görmüyor musun? Garnizon komutanıyım. Ne oluyor burada?' diye sordum. Biri 'Sizi tanıyorum' diyerek yakama yapıştı. 'Korgeneral morgeneral dinlemem. Oturun burada' diyerek beni bir sandalyeye oturttu. Ben, 'Ne oluyor, ne yapılıyor burada?' dediğimde, 4-5 kişi silahlarını bana doğrultup bağırarak 'Kes sesini, ses çıkarma' dediler. 'Ne biçim askersiniz. Benim Korgeneral olduğumu görmüyor musunuz? Buraya Garnizon Komutanı olmam hasebiyle geldim' dediğimde, 'Sen artık Garnizon Komutanı değilsin. Çok konuşuyorsun' diyerek beni ayağa kaldırdılar. 4 kişi yumruklarla bana saldırdı ve beni yere indirdiler. Kendilerine mukavemet etmeye çalıştım. Bana böyle muamele ettiklerine göre Türk askeri olamayacaklarını söyledim ve 'Her ne yapıyorsanız bunun hesabını mutlaka vereceksiniz' dedim."

DURUMUN VAHAMETİNİ ANLADIM

Söz konusu askerlerin daha da hiddetlendiğini ve üzerine çullanıp kendisini yere yıktığını aktaran Metin Gürak, "Konuşmamam gerektiğini yoksa beni vuracaklarını söylediler. Beklerken alçaktan uçak sesleri gelmeye başladı. Durumun vahametini anladım." dedi.

Gürak, gözlerinin komandoların kullandığı bandana ile kapatıldığını, ellerinin arkadan plastik kelepçeyle sıkıca kelepçelendiğini ve bir odaya atıldığını belirtti.

Odada sesler duyduğunu ve orada birden fazla kişi olduklarını anladığını bildiren Gürak, "Odada bize çok kötü muamele edip bağırıp çağırdılar. Biri sıkıyönetim ilan edildiğini, herkesin alındığını ve Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığını söyledi. Orada bir müddet kaldıktan sonra helikopter sesi gelmeye başladı. Bizi helikopterle bir yere götüreceklerini söylediler." diye konuştu.

Yaklaşık 15 dakikalık bir uçuştan sonra bir yere indiklerini ifade eden Gürak, şunları söyledi:

"Uçak seslerini duyunca oranın Akıncı olduğunu anladım. Gözlerimiz bağlıydı. Ayaklarımızı da bağlayıp bir odaya koydular. Beni tek başıma bir odaya koydular. Başımda birinin bekleyip beklemediğini anlayamadım. Üzerinde çarşaf olmayan tek kişilik bir yatağa beni koydular ve kıpırdamamamı söylediler. Üzerime kapıyı kilitlediler. Gün ağardıktan sonra birisi gelip arkada olan el bağımı öne aldı. Öne alınca rahatladım. O vaziyette bulunduğum yerde saat 17.45'e kadar bekledim. Bu saate kadar beni rehin tuttular. Gözlerimdeki bandanayı açmamıştım. Bulunduğum yere birisi geldi. Bana 'Kurtuldunuz' dedi. Bandanayı açtı. El ve ayaklarımdaki kelepçeyi çıkardı, sarıldı. Bu kişi TAİ'nin güvenlik müdürü olan benim devre arkadaşım Emekli Topçu Albay Sefa Eman ve diğer askeri personeldi. Bana üsse operasyon yapıldığını, darbecilerin bir kısmının kaçtığını, bir kısmının da etkisiz hale getirildiğini söyledi. Dışarı çıktığımda derdest edilmiş aralarında Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in de bulunduğu birçok kişi gördüm. Birbirimize sarıldık. Bir araçla oradan şehre doğru bizi getirdiler. 

Buradan Kara Kuvvetleri Komutanlığına geldim. Komutanımız Orgeneral Çolak'a 'Beni derdest ettiler' dedim. Kendisi bana aynı şekilde derdest edildiğini söyledi. Birliğime gitmek için izin istedim. Mamak'a geldiğimde nizamiye önünde biriken vatandaşlarla kucaklaştım. Vatandaşlar beni kapıya kadar coşkuyla getirdiler. Odama geçtim. Kolordu'da neler yaşandığını öğrenmeye çalıştım. Kolordu'dan gece zırhlı araçlar çıkmış, benim yerime Tümgeneral Osman Ünlü'nün atandığını, beni pasif bir görev olan GATA komutanlığına atadıklarını öğrendim. Kışlamda bulunan 28. Mekanize Tugay Komutanlığına yeni tugay komutanı olan Tuğgeneral Ali Kalyoncu'nun atandığını, kendisinin tugaya gelerek tank ve zırhlı araçları şehre gönderme emrini verdiğini söylediler. Görevimin başına dönerek kalan işleri yapmaya başlayıp devam ettim."

Korgeneral Gürak, ifadesinde yapılan eylemin vatana ihanet olduğunu, olay günü darp ve tehdit edildiğini belirterek, sorumlulardan şikayetçi olduğunu söyledi ve en ağır şekilde cezalandırılmalarını istedi.