"Anchorman'liğin karizması çizildi.." Aksiyon Dergisi, bu başlığı attığı haberinde, bir dönem fırtına gibi esen Anchorman'ların, neden gözden düştüğünü analiz etti.
Abone olHer akşam haber saatinde izleyiciyle buluştular. Anchormanları özel kılan; karizmaları, gazetecilik deneyimleri, habere kattıkları ince yorumlar ve halkın sevgisini kazanmalarıydı. Fakat kanaldan kanala transferler, haber kanallarının artması anchormanlığın eski karizmasını kaybetmesine sebep oldu. “Efenim, iyi akşamlar!” sözleri ile başlardı, onun sunduğu haber bülteni. Ardı arkası kesilmeyen “tekrar” görüntülerine gürültülü efektler eşlik ederdi. Konuklar ya stüdyoda ağırlanır ya da telefonla bağlanırdı; “acı var mı acı?” diye en olmadık sorular sorulurdu kendilerine... Sonra bülten, “her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsanız” babından bir sloganla kapanırdı. Garip ses tonu, azarlamaları, meydan okumaları, başı ve sonu birbirine uymayan uzun cümleleriyle Reha Muhtar, nev’i şahsına münhasır bir “anchorman” olarak televizyonculuk tarihindeki yerini aldı. Bir zamanlar TRT adına “Atina’dan bildiren” Reha Muhtar, farklı tarzı ile Türk halkına kendini kabul ettirdi. Bir başka TRT kökenli haber spikeri Ali Kırca, kır saçları ve karizması ile Muhtar’dan farklı bir kulvarda ‘ciddi’ haberler sunan bir anchorman görüntüsü veriyordu. Kullandığı slogan da daha netti: “Hayatı paylaşmak için.” Ahmet Hakan ise olaylara ‘sol’ pencereden de bakabilen, haberi sorgulayarak sunan bir anchorman olarak hafızalara yer etti. Özellikle, 28 Şubat sürecinde ekrana taşıdığı habercilik anlayışı ile insanların gönlünü fethetti. Reha Muhtar, Ali Kırca, Ahmet Hakan derken bir de baktık ki yerel kanallar bile kendi anchorman’lerini yetiştirmeye başlamış. Haberi sunan bu kişilerle birlikte güldük, zaman zaman da onlarla beraber duygulandık, ağladık... Jestlerini, mimiklerini ezberledik. Ali Kırca’nın keyif aldığı haberleri sunarken saklamasını beceremediği ‘hin’ gülüşünün ne anlama geldiğini öğrendik. Ahmet Hakan’ın, “Burada duralım. Şimdi siz şöyle mi demek istiyorsunuz” tarzındaki ifadeleriyle zeka düzeyimizin hangi skalada arasında olduğunu keşfettik. Yetmedi, özel hayatlarını didik dedik ettik, haklarında bolca dedikodur çıkardık. Anchorman’lere nazar değdi Peki sonra ne oldu? Şimdi nerede bir dönemin karizmatik anchorman’leri? Galiba, her akşam ekranda görmeye alıştığımız anchormanlere nazar değdi. Baksanıza, televizyonların bir zamanlar vazgeçemediği anchormanler birer birer ortadan kayboluyor. Kimi görevinden ayrılmak zorunda kalıyor, kimi de iş yerini gönüllü terk ediyor. Önce Reha Muhtar çekildi ekrandan, sonra da Ahmet Hakan... Sıranın kimde olduğu ise belli değil. Avrupa Yayıncılar Birliği (EBU) tarafından geçen yıl yapılan bir araştırma, bu gidişatı biraz açıklar nitelikte. Araştırma sonuçları, internetin insan hayatına daha fazla girmesinin anchormanleri de tükettiğini ortaya koyuyor. Anchormanlerin karizmasını zedeleyen tek faktör internet değil elbette... 20 yıldır ekranlardan seslenen gazeteci Mehmed Ali Birand, başka faktörlere dikkat çekiyor. Medyada anchorman olarak bir tek Ali Kırca ve kendisinin kaldığını iddia eden Mehmet Ali Birand, yaprak dökümünü kanalların veya anchormanların yaklaşımlarındaki hatalara bağlıyor. Birand’a göre, televizyon kanalları haberlerin yönetimini tek bir kişiye bırakmak istemiyor. O zaman da iş çığrından çıkıyor. Anchormanlik zarar görüyor. Gazeteci Birand’ın dikkat çektiği bir başka konu ise anchormanlerin yaptıkları işin ne anlama geldiğini tam olarak bilmemeleri. Birand, onların sunuculukla haberi yönlendirmeyi birbirine karıştırdığını düşünüyor. O zaman da başarı yakalanamıyor. Birand, haber konusunda en önemli şeyin uzun solukluluk olduğuna da dikkat çekiyor. Reha Muhtar ise anchormanliğin kendisi için geçmişte kaldığını, şimdi yorum yapmak istemediğini söylüyor. Son dakikada stüdyoya giren anchormanler Medya eleştirmeni Ragıp Duran, Türk televizyonlarında haber bülteninden kısa bir süre önce gelip metni okuyarak stüdyoya giren çok anchorman bildiğini dile getiriyor. Duran, anchormanlere olan rağbetin azalmasını, haberle temasa girmemiş kişilerin vitrine çıkmasından kaynaklandığını düşünüyor. Ragıp Duran’a göre insanlar, haberlerin her halükarda iktidar yanlısı, özel çıkar gözeten, fasa fiso magazin konuları olduğunu biliyor ve içeriğin kendisine hizmet etmediğini anlıyor. Dolayısıyla, anchormanin adı sanı, kimliği ve kişiliği onlar için çok da önemli değil... İletişimci Prof. Dr. Şengül Özerkan, anchormani habercilik alanında uzun süre emek vermiş; kanalın haber bültenlerini düzenleyen, yöneten ve bir bölümünü ya da tamamını sunan, ayrıca en az bir haber / tartışma türünde program hazırlayan kişi olarak tanımlıyor. Prof. Dr. Özerkan, “Anchormanler eski önemini kaybetti mi sorusunun cevabı, ana haber bültenlerinde saklı” diyor. Özerkan’a göre, anchormanler arasında ezeli bir rekabetin doğması haber kalitesini düşürdü. Bunun sorumluluğu da sadece onlarda değil. Medyanın genel durumu da bunu etkiledi. “Ciddi haber izleyicilerinin bu rekabet nedeniyle tematik kanallara yöneldiği söylenebilir” diyen Prof. Dr. Özerkan, bir anchormanin haber stüdyosuna kazazedeyi çağırıp 15 dakika canlı yayın sohbeti yapmasını da yanlış buluyor. Amerika’da anchormanlerin habercilikte ün yapmış ‘star’lardan seçildiğini dile getiren Özerkan, “Bizde ise, bazı kanallarda, ilgi çekici özelliklere sahip, reytingi artıracak kişiler yüksek maaşla görevlendiriliyor” diye konuşuyor. Haberin kendisi ağırlık kazandı artık TRT’nin tecrübeli sunucularından Nermin Tuğuşlu, “Bir dönem seyirci yakalayabilmek için görsellik kullanıldı; fakat sonradan içerik derdi başladı. Şu anda anchormanlik çok fazla öne çıkmıyor. Çünkü insanlar haber izlemek için akşam 7’yi ya da 8’i beklemiyor artık” diyor. Haber kanalıyla diğerlerini ayırmak gerektiğini vurgulayan Tuğuşlu, özel kanalların gün boyu haberin içinde olmadıklarını, kendilerine ait alternatif gündemler oluşturduklarını belirterek, “Son yıllarda haberin bizzat kendisi ağırlık kazandı” diye konuşuyor. Kanal 7’den Akif Beki ise meslektaşlarıyla aynı görüşte değil. “Mesleğin gözden düştüğünü sanmıyorum” diyen Beki, anchormanin mutfakta bulunduğu için haberi içselleştirerek sunduğunu, dolayısıyla habere kattığı tek yorumun ‘içselleştirmek’ olduğunu söylüyor. “Bu, izleyici için her zaman tercih sebebidir. Anchorman ekrana yabancılaştırmaz, aksine olayın içine çeker, yaşatır” diyen Beki, işini ne kadar iyi yaparsa yapsın tüm TV yıldızları gibi anchormenlerin de zamanla izleyicide bir yorgunluk meydana getireceği yorumunu yapıyor. Beki’ye göre, yaşananlar —kötü örnekler hariç— ilk kuşağın artık eskidiği anlamına geliyor, mesleğin ölmesi değil. TV eleştirmenlerinden veryansın Milliyet gazetesi televizyon eleştirmeni Sina Koloğlu, meselenin Türk insanının her şeyi çabuk tüketmesiyle ilgili olduğu kanaatinde. “Yabancı kanallarda yayınlanan ve yıllarca sürdürülebilen programları hemen tüketiyoruz. ‘Anchormanler de bu tüketimde yerini aldı” diyor. Koloğlu’na göre, özel kanallar zaman içinde kendi ana haber sunucularını çıkarttı. Örneğin, Ali Kırca gibi TRT ekolünden yetişmeyen fakat özel kanal mahreçli isimlerin en iyileri Defne Samyeli ve Jülide Ateş. Koloğlu, “Abartısıyla meşhur Reha Muhtar’dan sonra bu iş bitti denilse de devam etti” diyor. Akşam Gazetesi TV eleştirmeni Burhan Ayeri ise, “Türkiye’de anchormanlik vardı. Uğur Dündar, Ali Kırca, Aydoğan Kılınç gibi başarılı isimler çıktı. Kuruluşundan bu yana TRT’de de anchormanlik vardı aslında. Fakat haber kanalları artınca bunların havası kaçtı. Tek tabancalık devirleri sona erdi” diyor. Ayeri, ‘anchormanlerin rahatlığa erişip halktan koptuklarının ve tatlı hayat yaşamaya başladıkları’nın üstünde duruyor. Eleştirmene göre, ikinci tip sunucular var; “Bunların da Türkçe bilmemeleri, milletle alay eder gibi konuşmaları topluma bir ekolmüş gibi sunuldu. Zaten onlardan sonra kültürsüz, bilgisiz insanlar çoğaldı. Anchorman denilenlerin çoğunu yerel televizyonlara bile zor çıkarırsınız” diyor. Ayeri, Ali Kırca’nın da haber kanallarıyla rekabet karşısında ‘rahata erenlerden’ olduğunu söylüyor. Beğendiği isimler ise Özge Özsağman ve Defne Samyeli. Deneyimli bir isim dediği Serap Ezgü’nün, niçin kadın programlarına yönlendirilmiş olduğunu merak ediyor. En fazla 28 Şubat’ta ekranlardaydılar Yeni Asya Gazetesi TV eleştirmeni Davut Şahin, anchormanlerin bir zamanlar parlatıldığını düşünüyor. “Daha doğrusu, bir vazifeleri vardı, onu deruhte ettiler ve şimdi inişte değiller. Bir nevi ‘beklemeye’ alındılar. Belli bir zaman sonra vitrine çıkartılmak üzere bekletiliyorlar” diyor. Eleştirmen, Anchormanların en fazla ekranlarda göründüğü dönemin 28 Şubat olduğunu söylüyor: “O dönem belli bir düşünceye sevk etmek için canla başla bütün inandırıcılıklarını kullanarak, milleti etkilemeye çalıştılar. Başarılı oldular da.” Şahin’e göre, medya patronlarının eylemi futbol transferlerinden farksız. “Transfer paralarıyla son altı ay içinde işten çıkarılan medya mensupları en azından bir yıl daha istihdam edilebilir” diyor. Davut Şahin, anchorman transferlerinin reytingleri alaşağı ettiği görüşünde.