Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, dershanelerin kapatılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu yönündeki değerlendirmelere katılmadığını, bunun teş...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, dershanelerin kapatılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu yönündeki değerlendirmelere katılmadığını, bunun teşebbüs hürriyeti ve toplu sözleşme hürriyeti çerçevesinde değil, eğitim ve öğretim hürriyeti kapsamında değerlendirilecek bir konu olduğunu söyledi.
Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen temel atma törenine katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, dershanelerin kapatılmasına yönelik çalışmaları değerlendirdi. Bozdağ, dershanelerle ilgili çalışmaların bir dönüşüm projesi olduğunu belirterek, “Türkiye’nin eğitim sistemi içerisinde, hepimiz evlatlarımızın dershanelere gitmesi ve oraya bağımlı hale gelmesinden rahatsızız. İstiyoruz ki sistemimiz daha iyi olsun ve insanlarımız dershaneye gitmeden üniversiteye girebilmenin yollarını bulsun. Bugüne kadar hükümet olarak biz dershaneye ihtiyacı azaltmak için çok ciddi adımlar attık. Türkiye’deki fen liseleri sayısının 2002 ile 2013 arasındaki artışına baktığınızda bunu göreceksiniz. Anadolu liselerinin, Anadolu öğretmen liselerinin sayılarını ve diğer kaliteli okulların sayılarını biz dönemimizde çok artırdık, derslik sayılarını çok iyileştirdik, öğretmen sayılarını çok artırdık. Yaptığımız bütün bu çalışmalar eğitimde kaliteyi artırma, öğrencilerimizin dershaneye olan ihtiyaçlarını azaltmak adı altında yaptığımız çalışmalardır. Eğitim etüt merkezlerine SODES programları çerçevesinde verdiğimiz desteklerde bu maksatla yapılan çalışmalardır. Geldiğimiz noktada Türkiye orta öğretimden yüksek öğrenime geçişte dershanenin olmadığı bir yapıya doğru çevrilmek zorunda, bir değişimi yaşamak zorundadır” dedi.
Esasında dershanelerin bugünün gündemi olmadığını, Türkiye’nin 1980’li yıllardan beri değişimi, dönüşümü gündemde olan Milli Eğitim Şura Kararlarına konu olan, kalkınma planlarına konu olan bir husus olduğunu ifade eden Başbakan Yardımcısı Bozdağ, “Sanki bugün Türkiye’nin gündemine getirilmiş veya Türkiye gündeminde tartışılan bazı konularla ilgili olarak gündeme getirilmiş bir konu gibi takdim edilmesi fevkalade yanlıştır. 1988’de AK Parti diye bir parti yoktu. 1996’da 7. Kalkınma Planı hazırlanırken AK Parti diye bir parti yoktu. Daha önce milli eğitim şuralarında AK Parti diye bir parti yoktu. Bizim dönemimizde hazırlanan kalkınma planında da hakeza bu konu var. Yine milli eğitimin strateji belgesinde bu konu var. AK Parti’nin programında da bu konuda dönüşüm iradesini ortaya koyan hususlar var. Bu konunun uzunca bir zamandır Türkiye’nin gündeminde olduğu, AK Parti’nin gündemine de yeni girmediği bellidir. 2003’ten beri AK Parti olarak biz bu konuyu gündemimizde tutuyoruz. Programımızda bu konuya işaret eden düzenlemeler var ve bu çerçevede adımlarımızı atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz, 2008’den sonra da yoğunluklu olarak Türkiye’nin gündeminde, ondan sonraki süreçlerde yapılmış taslak çalışmaları var, hazırlıklar var, birtakım adımlar atıldı ve bugün gelinen nokta da bu adımların sonucudur. O nedenle bunu sabahtan akşama gündeme getirilmiş veya Türkiye’nin gündemindeki bazı olaylarla irtibatlandırılmış bir konu gibi takdim etmek fevkalade yanlıştır. Bu Türkiye’nin eğitim sisteminde dershaneye dönük çarpık bir yapıyı ortadan kaldırmak amacıyla yapılan bir dönüşüm projesidir. Bir değişim projesidir” diye konuştu.
"DERSHANELERİN KAPATILMASI, TEŞEBBÜS HÜRRİYETİNE MÜDAHALE DEĞİLDİR"
Dershanelerin kapatılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu yönünde yapılan değerlendirmelere katılmadığına değinen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Çünkü bu konuyla ilgilenen bazı dostlarımız çalışma ve toplu sözleşme hürriyeti çerçevesinde değerlendiriyor. Teşebbüs hürriyeti ve toplu sözleşme hürriyeti çerçevesinde değerlendiriyorlar. Doğrudur, teşebbüs ve toplu sözleşme hürriyeti ile ilgili bir boyutu elbette vardır, dershaneyi kuran ve işletenler bakımından ama bunun esas boyutu eğitim ve öğretim hürriyeti ile ilgilidir. Bu konu sadece çalışma ve teşebbüs hürriyeti bakımından ele alınacak bir konu değildir, bu, eğitim ve öğretim hürriyeti kapsamında Anayasa’nın 42. Maddesi kapsamında değerlendirilecek bir konudur. Özel bir hükümdür. Anayasa’nın 42. özel hüküm olduğu zaman bir başka hükümle onu ortadan kaldıran bir yaklaşımı ortaya koymak yanlış olur. Eğitim ve öğretimle ilgili düzenlemelerin kanunla yapılabileceğine amirdir. Anayasa’da tabii bu konularda bir düzenleme yapıldığında eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi kapsamında yapılabilecek bir düzenleme olacaktır. Dolayısıyla bu düzenlemenin etkilediği başka kişiler de olacaktır” ifadelerini kullandı.
(İHA)