BIST 9.673
DOLAR 35,25
EURO 36,77
ALTIN 2.960,98
HABER /  GÜNCEL

Anayasa'dan sabit ücrete gerekçe

Anayasa Mahkemesi, Van ve Bursa'da GSM Abonelerinden sabit ücret alınma hükmünün iptalini reddetmişti

Abone ol

Anayasa Mahkemesi'nin, cep telefonlarından sabit ücret alınmasını öngören yasa hükmünün iptal isteminin reddine ilişkin gerekçeli kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi, Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun GSM abonelerinden (cep telefonu) sabit ücret alınmasını öngören hükmün iptal istemini reddetmişti. Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararında, itiraz konusu düzenlemenin bir iş veya hizmetin karşılığı olarak alınan ücret çeşitleri arasında yer alan ''sabit ücret''in mobil telefon hatlarının hiç konuşma yapmadan gelen aramaları yanıtlaması, sürekli olarak baz istasyonları aracılığıyla kontrol edilmesi ve çalışır durumda olmasının sağlanması amacıyla yapılan işletme maliyeti karşılığında bir tarifeye ve abonelik sözleşmesine dayanılarak alındığının anlaşıldığı belirtildi. Kararda, ''Kaldı ki yasakoyucu, bir iş veya hizmetin karşılığı olarak alınan ücret çeşitleri içinde sabit ücreti sayarken bunu zorunlu olarak alınan ücret kalemi olarak tanımlamamış, yapılacak abonelik sözleşmelerine konulması konusunda emredici bir kural getirmemiştir'' denildi. İtiraz konusu sabit ücretin abone tarafından ödenmesinin Anayasa'nın 5. maddesinde temel amaç ve görevleri belirtilen sosyal hukuk devleti ve adalet ilkelerine aykırılık oluşturmayacağı, kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkını zedelemeyeceği vurgulanan kararda, Anayasa'nın 22. maddesindeki haberleşme hürriyetini de engellemeyeceği kaydedildi. Düzenlemenin reddine farklı gerekçeyle katılan üye Prof. Dr. Fazıl Sağlam, çoğunluk kararında sabit ücretin bir iş ya da hizmetin karşılığı olduğunu varsayan gerekçenin, uygulamada henüz kesinlik kazanmamış bulunduğunu belirtti. Sağlam, mahkemeleri bağlayıcı nitelik taşımayan teknik bir görüşe, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının yargı organlarını bağlayıcı etkisi nedeniyle süreklilik kazandırılabileceğine işaret etti. Sağlam, bu konunun idari ve adli yargının denetim alanı içinde olması gerektiğine dikkati çekti.