BIST 9.728
DOLAR 35,22
EURO 36,76
ALTIN 2.971,78
HABER /  SAĞLIK

Anaokulu ve kreş 'okul korkusu'nu önlüyor

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Özalp Ekinci, kaygılı mizaç yapısına sahip çocuklarda okula uyum sürecinin zor olabileceğini belirtti.

Abone ol

Dr. Ekinci, "Okul korkusunu önlemenin en etkili yöntemi, çocuğun ilköğretim öncesinde kreş ve anaokul eğitimine kesintisiz olarak devam etmesidir." dedi.

 Ekinci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, her çocuğun mizacının, yeniliklere verdiği tepkilerin farklı olduğunu, bazı çocuklar yeni sosyal ortamlarda girişken davranıp kolayca uyum sağlayabilirken, bazılarının ise sosyal ortamlara geç ısındığını ifade etti.

Ailelerin okula yeni başlayan çocuklarını, kardeşleri ve diğer çocuklarla kıyaslamaktan kaçınması gerektiğine işaret eden Ekinci, ilköğretime uyum sürecinde ailelerin akademik başarı konusunda aceleci olmamasının önemini vurguladı.

Ekinci, "Birinci sınıftaki her çocuk aynı hızda öğrenmez, önemli olan temel okuma-yazma ve matematik becerilerinin yıl sonuna kadar kazanılmasıdır. Okula uyum sürecinde, çocuğun hem başarılarına hem başarısızlıklarına aşırı tepki verilmemelidir. Hızlı öğrenen çocukların aşırı övülmesi çocuğun motivasyonunu ve okul kurallarına uyumunu olumsuz etkiler. Aynı şekilde, yavaş öğrenen çocuklara da kırıcı ifadelerden kaçınılmalıdır." şeklinde konuştu.  

Çocuğun ders notunun yüksek ya da düşük olmasına ödül-ceza uygulanmaması gerektiğine dikkati çeken Ekinci, şu tavsiyelerde bulundu:

"İlköğretim döneminde temel hedef not değil, düzenli olarak ders çalışma alışkanlığının kazanılması olarak belirlenmelidir. Düzenli ders çalışmakta zorlanan çocuklarda pekiştirme yöntemleri faydalıdır. Her gün okulda ve evde sorumluluklarını yerine getiren çocuklara sembolik puanlar (yıldız, artı ve çıkartma) verilmeli, bir hafta boyunca belli sayıda puan kazanan çocuk yaşı ve gelişimine uygun bir ödülle ödüllendirilmelidir. Hedefe ulaşmayan çocuklara öncelikle ceza verilmemeli ancak o haftanın ödülünü kazanamadığı sakin bir dille ifade edilmelidir. Kaygılı mizaç yapısında olan çocuklarda okula uyum süreci zor olabilir. Okul korkusunu önlemenin en etkili yöntemi, çocuğun ilköğretim öncesinde kreş ve anaokul eğitimine kesintisiz olarak devam etmesidir. Aşırı koruyucu ebeveyn tutumları çocuğun bireyleşmesini zorlaştırır ve anneden ayrılmayla korkulara zemin hazırlar. Bu sebeple, ebeveynler aşırı koruyucu tutumlardan kaçınmalı ve çocuklarının yaşları ve gelişimlerine uygun şekilde akranlarıyla bireysel zaman geçirmesini desteklemelidir."

"BASAMAKLLI YOL İZLENMELİ"

 Doç. Dr. Özalp Ekinci, okula başlama öncesinde, çocuğun öğretmenle tanıştırılmasının ve okulu ziyaret etmesinin genel olarak faydalı olduğunu ancak öğretmenlerin anne rolünü üstlenmeye çalışmaması ve çocuğun okula uyum sürecinde kural ve sınırları ihmal etmemeleri gerektiğini söyledi.

Ailelerin çocuklarını okula uğurlarken aşırı duygusal tepkiler vermemesinin altını çizen Ekinci, okul korkusu olan bazı çocukların annelerinde, çocuklarından ayrılmayla ilgili kaygılar bulunabildiğini, bu sebeple annelere çocuklarını okula bırakırken sakin ve kontrollü davranmalarının hatırlatılmasının önemli olduğunu dile getirdi.

"Okul korkusuna yaklaşımda basamaklı bir yol izlenmeli, çocuğun tam uyumu konusunda aceleci olunmamalıdır. Hedef, her hafta çocuğun uyumunun kademeli olarak artırılması ve en geç bir ay içinde annesi olmadan okula tam gün devam etmesidir." diyen Ekinci, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Okul korkusu yaşayan çocukların mümkün olduğunca günü okulda tamamlamaları sağlanmalıdır. Yoğun uyum zorlukları olmadıkça çocuk eve götürülmemelidir. Okulda tamamlanan her gün, çocuğun uyumunu artıracaktır. Annesi olmadan okulda hiç kalamayan çocukların uyum sürecinde, ilk birkaç hafta anne okulda bulunabilir. Basamaklı bir plan dahilinde; ilk günlerde çocuğun sınıfına yakın bir yerde olan anne, sonrasında okulun kantini gibi daha uzak bir yere geçmeli, en sonunda ise okuldan tamamen ayrılmalıdır. Haftalık olarak hedeflenen kurala uyan çocuk, hem okulda öğretmeni hem de evde ailesi tarafından belli bir puan kazanarak ödüllendirilmelidir. Çocuğun kazandığı puanları gösteren bir karne hazırlanmalı ve ailenin tüm üyelerinin görebileceği bir yere asılmalıdır. Çocuk kazandığı puanları karneye kendisi yazmalıdır. Çocuk okula uyum sürecinde belli bir puana ulaşınca takdir edilmeli ve önceden seçilen haftalık bir ödülle ödüllendirilmelidir. Aşırı övgüler ve uygunsuz düzeyde büyük ödüller çocuğun motivasyonunu olumlu etkilemeyecek, aksine sürece uyumunu zorlaştıracaktır. Benzer şekilde 'yarın okula gidersen sana en sevdiğin ödülü alırım' şeklindeki günlük yaklaşımlar katkı sağlamayacaktır."

Özalp Ekinci, okula hiç gitmeyen ya da hedeflenen düzeyde okulda kalamayan çocuğun evde televizyon izleme, oyuncakla oynama ve parka gitme gibi ayrıcalıklarının kısıtlanması gerektiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ancak çocuğun uyumunu daha da zorlaştıran 'okula gitmezsen seni cezalandırırım' şeklinde ifade ve tehditlerden kaçınılmalıdır. Okul korkusunun ilk günlerinde hemen ilerleme olmayabilir. Ancak aile her sabah sabırla planı tekrar uygulamalıdır. Başarısızlıklar karşısında verilecek sert tepkiler çocukta umutsuzluk yaratabilir. Okul korkusu olan çocukların bir bölümünde kural ve sınırlara uyumla ilgili zorluklar da bulunmaktadır. Böyle çocuklarda, okul uyum sürecinde genel kural ve sınırlar ihmal edilmemelidir. Okulda ya da diğer ortamlarda annesinden hiç ayrı kalamayan, ayrılık durumlarında karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi bedensel belirtiler yaşayan, ayrılıkla ilgili kabuslar gören ve kendine, çevreye zarar verici davranışları olan olgular için mutlaka bir çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır."