Anadolu pop-rockın tarihi yazıldı
Erol Büyükburç'tan Barış Manço'ya, Cem Karaca'dan Haluk Levent'e birçok sanatçı hakkında ayrıntılı bilgilerin de yer aldığı çalışma.
Abone olTürkiye'de müzikle ilgilenenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Fakat bu artışa karşılık, müzik tarihimizle ilgili araştırma yapanların sayısı neredeyse yok denecek kadar az. Yine de müzik geçmişimizi gelecek kuşaklara aktaracak önemli çalışmalar yapılıyor. Cumhur Canbazoğlu da, halk ve Türk sanat müziğinin çok sesli hale getirilmesinde bir dönemeç olan Anadolu pop/rock'ın tarihini yazdı.
"" (Pan Yayıncılık) kitabı, yakın müzik tarihimize ışık tutuyor. Erol Büyükburç'tan Barış Manço'ya, Cem Karaca'dan Haluk Levent'e birçok sanatçı hakkında ayrıntılı bilgilerin de yer aldığı çalışma, başlangıcından günümüze bu müzik türünü inceliyor. Aptülika'nın çizimleriyle renklenen ve müzikseverler için başvuru kitabı niteliğinde olan eseri Cumhur Canbazoğlu ile konuştuk.
Bir avuç kentsoylu gencin, Modalı Barış Manço ile Bakırköylü Cem Karaca'nın yüzünü Anadolu'ya çevirmesine, binlerce yıllık kültürü, geleneği evrensele taşıma çabasından etkilendiği için böyle bir çalışma yapmaya karar vermiş Canbazoğlu. "Müzik yazıları kaleme alırken özellikle bizim sanatçılarla, akımlarla ilgili güvenilir kaynak sıkıntısı çektim. Fikret Kızılok'u yitirmiştik mesela; doğum tarihinin 1945 mi 1946 mı olduğunu ancak ailesinin bilgisine başvurarak öğrenebildik." diyen yazar, kitabı yazmayı o gün kafasına koymuş.
Bazı zorluklar da yaşamış haliyle. O günlerin gazete ve dergilerinden bilgi çıkarmakta zorlanmamış, fakat magazin ağırlıklı bu haberlerden istediği verimi alamamış. Yazar, yaşadığı asıl zorluğu da; "Adeta tırnakla kazıyarak kitabı oluştururken bulduklarımı doğrulatmak için dönemin yıldızlarına başvurmam da pek yarar sağlamadı. Çünkü, çoğunlukla kendileri de neler yaptıklarını anımsayamıyordu." sözleriyle anlatıyor.
Anadolu Pop'un İlk Adımları ve Anadolu Pop/Rock bölümlerinde yer alanlar, bu türün kurucu isimleri. Asıl yorum gerektiren bölüm ise 'Anadolu Pop/Rock'ta 2. Perde' olmuş. "90'ların ikinci yarısında etnik tatlara gönül verip bunlarla elektronik ufuklara yelken açanlar da, eline gitarı alıp türkü söyleyen de kenarından köşesinden bu türü denedi." diyen Canbazoğlu, bu işin peşinden gittiğini açıkça söyleyenleri almış kitaba.
POP-ROCK, TRT'DEN AĞIR DARBE YEDİ
Bu türün müziğimizdeki yerini sorduğumuzda Canbazoğlu, Anadolu pop/rock'ın, TRT denetiminden ağır darbe yediğini söyleyerek sözlerine başlıyor. Yabancı müzikleri bire bir taklitten öteye geçemeyen aranjmancılara karşı kesin galibiyet elde edilecekken bu fırsatın da elden kaçtığını anlatıyor. Doksanların ikinci yarısında ortaya çıkan Anadolu pop/rock'ın ise geniş kitlelerden kabul görse de fazla bir yenilik getiremediğini vurguluyor. Türün günümüzdeki durumunu ise; "90'ların ortalarından başlayarak Anadolu pop/rock'a meyledenlerin sayısı çoğaldı, ama nicelik artsa da nitelik yerinde saydı. Türkülerin hoyratça kullanılması can sıktı, baştan savma işler çoğaldı.
Şimdi taşlar biraz yerine oturmaya başladı. Gelecek için iyimserim. Gençlerin bu toprakların müziğine heveslenmeleri, türü 21. yüzyıla taşımaya çalışmaları beni heyecanlandırıyor." sözleriyle anlatıyor. Günümüz Türk müziğini de değerlendiren Canbazoğlu, beste açısından denizin bittiğinin söylenebileceğine dikkat çekiyor.
"Herkes albüm yapıp daha fazla para kazanmanın peşinde. Bu kadar besteyi nereden bulacak? Komşu ülkelerin hepsinden 'esinlene esinlene' bu kaynakları da kurutmuşsun. Dolayısıyla pazar birbirinin benzeri basit şarkıyla dolunca, geçmişe dönüp melodi zengini, duygu dolu şarkılara bel bağlamaktan başka çare kalmadı. Yıllardır doğru dürüst yaz şarkısı çıkmıyor. İnsanlar da kaliteli müziği, duygularını daha iyi yansıtan ezgileri ve sözleri geçmişin şarkılarında arıyor artık." diyen yazar, bu durumun da nostalji tutkusundan çok, iyi müzik talebinden kaynaklandığı görüşünde.
'Müzik araştırmacıları el üstünde tutulmalı'
Eldeki kaynakların önemli bölümünün Osmanlıca olması çalışmaları aksatıyor. Hem Osmanlıca bileceksiniz, hem müzikte uzman olacaksınız ve de araştırmacı yanınız gelişmiş olacak. Bu üç özelliği taşıyan az insan var. İş birkaç kişinin eline bakıyor ve de ağır aksak gidiyor. Kültür-sanat tarihimize sahip çıkmak, bir devlet politikası olmadığından bu araştırmacıları el üstünde tutmak lazım. (Ali Pektaş)