Zülfü Livaneli'nin karnesi kırık
Abone olYenişafak yazarı Ahmet Kekeç, 'ezber bozucu' dediği Zülfü Livaneli'nin siyasi karnesini çıkardı. Kekeç'in değerlendirmesine göre Zülfü Livaneli sınıfta kaldı.
Yenişafak'ın renkli yazarlarından Ahmet Kekeç, önceleri
savunduğu Zülfü Livaneli'den ümidini kesti.
Ünlü müzisyen ve politikacı Livaneli'nin siyaset grafiğini
değerlendiren Kekeç'in karnesi şöyle:
Yazık... Hatta, ayıp!
Şaşırıyoruz. Zülfü Livaneli bizi şaşırtıyor. Üzülüyoruz.
Kendilerini solcu, sosyal demokrat, ilerici sıfatıyla taltif
edenlerin, arada sırada da olsa, Livaneli gibi ezber bozan,
şablonlara ve kalıplaşmış düşüncelere prim vermeyen aydınlara kulak
kesilmesi gerektiğini hep savundum.
Şu sıra CHP'den ihraç edilen milletvekillerinin dile getirdiği
"açılımcı" düşünceleri, ilk ondan duymuştuk. Hiçbir zaman klasik
bir solcu olmadı Livaneli. Muhalif bir tavrı vardı. Stalin'i ve Pol
Pot solculuğunu eleştiriyor, icabında Sovyetler deneyimini yerden
yere vuruyordu. Şüphesiz "devrimci" ve "ihyacı" bir gelenekten
geliyordu, ama daha çok İsmail Cem'e, daha doğrusu Kautsky'ye yakın
duran; şiddetini denetlemiş, hafiften liberalize olmuş bir
devrimcilik...
Partisini de eleştiriyordu.
Şu sözler mesela:
"Partinin (CHP'nin) kurtuluşu özgürlükçü, demokrat, Türkiye'de
bütün kesimlerin kardeşçe yaşamasını öneren ve AB'ye yönelen bir
yapıda. Katiyen sol değil. Solun ne anlam içerdiğini artık kimse
söyleyemez. Sol ne demek, hangi sol? Kamboçya'da bir milyon kişiyi
öldüren Pol Pot solu mu, Tony Blair gibi Irak'ta savaşan sol mu?
Sol'u bana kimse anlatamaz artık. Sol dedikten sonra soru
işaretleri başlıyor. CHP geçen süre içerisinde Kürt ve din
hareketlerine karşı Türk milliyetçiliği ve cumhuriyet refleksine
kaydı. AKP, AB'ye daha çok sahip çıktıkça, CHP de rejim koruma
refleksine daha çok giriyor."
Gerçi, sonradan eleştirdiğine eleştireceğine pişman olacak, "Hayır,
sözlerim çarpıtıldı" diyerek, kendisinden demeç alan gariban
muhabirin başını yakacaktı ama, basbayağı eleştirmişti işte.
Başörtüsü konusunda da açılımcı görüşleri vardı.
Nasıl ki Kürt meselesinde MHP birtakım adımlar attıysa, türban
konusunda da CHP adımlar atmalıydı. Çünkü atacağı adımda kimse
CHP'nin laikliğinden şüphe etmezdi...
Şunu çok iyi biliyoruz:
Livaneli, partideki "statükocu" ve duruma göre "mezhepçi
asabiyyeti" öne çıkaran yapıyla pek imtizaç edemiyor; kendisini,
bir türlü oluşmayan, oluşmasına izin verilmeyen, bundan sonra da
oluşmayacak liberal-sol çizgiye yakın görüyor.
Fakat, Livaneli görüşlerinden pek emin değil.
Rüzgara fazla açık.
Bir dönem liberal-sosyalist, bir dönem statükocu-kemalist olarak
çıkıyor karşımıza.
Şu sıra (özellikle ihraçlardan sonra), statükocu, içe kapanmacı,
milliyetçi modunda.
Herşeye kuşkuyla bakıyor.
Her şeyde bit yeniği arıyor.
Mesela, sık sık köşesinde "Türkiye'yi hızlandırılmış şeriat trenine
bindirmek isteyenlerin sinsi oyunları"ndan söz ediyor. Bunlar, laik
cumhuriyeti taşıyan ana kolonlara her gün bir saldırı
düzenliyorlarmış.
Nasıl yapıyorlar bu işi?
Önce kurumları halkın gözünden düşürüyorlar, sonra laik
üniversiteyi topa tutuyorlar. Hatta, ne suç işlediği hâlâ belli
olmayan Yargıtay Başkanı'nın telefonlarını dinleyip bunları ulu
orta basına veriyorlar.
Başka?
Bu saldırganlar öyle sinsi, öyle planlı ki, Avrupa Birliği'nin
istediği demokratikleşme sürecini, "laik cumhuriyeti yıpratma ve
yıkma manivelası" olarak kullanmaktan bile çekinmiyorlar.
Peki, "bu sinsi plana topyekûn karşı çıkması gereken aydınlık
kesimler" ne yapıyor? Ne yapacak? Gaflet içinde birbiriyle kavga
ediyor.
Türdeşlerinden farklı bir çizgide olduğunu vehmettiğimiz Livaneli
bunları yazıyor.
Demek ki, can sıkıcı bir gerçek olarak ortada duran
"MİT-Mafya-Yargı fotoğrafı", sinsi güçlerin bir manipülasyonu...
Demek ki AB'nin şart koştuğu demokratikleşme yasaları, sadece bir
"yıkım manivelası..."
Yazık!
Hatta, ayıp!
Şunu hep merak ederim: Bir insan, bu kadar kısa bir sürede, nasıl
böyle dönüşüp münkir bir çizgiye gelebilir? Bunun ahlakî, ontolojik
bir izahı var mıdır
Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak: Yenişafak