Züccaciye dükkanına giren İsrail

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

Gazze’de yaşanan katliamın yetmiş ikinci gününde…

Kadim Filistin davasını, İsrail’in 1948’de kurulmasıyla artan çatışma ve savaşları,

Filistinli örgütler ile bölgesel aktörlerin hamleleri,

7 Ekim’de Filistinli direniş gruplarının Hamas’ın saldırıları,

Bu saldırılar karşısında İsrail’in güvenlik zafiyeti yaşadığı iddiaları,

Netanyahu’nun “Savaştayız” ifadesiyle İsrail Devleti’nin başlattığı “Katliam ve Terör ” hamleleri,

İsrail-Filistin savaşının yakın ve orta vadede doğuracağı etkiler…

Gibi gibi konu başlıkları 72 gündür tüm dünya da konuşuluyor. Hatta Birleşik Krallıklar, Fransa ve Amerika bile ilk başta Hamas’ın saldırısına karşı İsrail’in tanzik etkisi yapıp geri çekileceğini ama geçen süre içinde İsrail’in bu yaptığının işgal olduğunu ifade ettiler. İsrail; Filistin halkını yok etmekle kalmıyor şehrin hafızasını silerek ilerliyor. Tıpkı züccaciye dükkanına giren fil gibi, yıkıp geçiyor.

Bu bir savaş değil terör.

Gazze'den çok vahim ve acı haberler gelmeye devam ediyor. Silahsız siviller bombaların ve silahlı saldırıların hedefi oluyor. Çocuklar, hasta veya engelli insanlar, yaşlılar, kadınlar silahsız sivil halk acımasızca öldürülüyor. Yapılanlar savaşın ötesine geçti. Yaşanan insani dram bir an önce kontrol altına alınmalı, aksi takdirde intikamla yetişen bir nesil olacak. O nesilde çıkıp yapılan bu katliamın misillemesini yapacak.

Krizden çatışmaya evrilen durumun yatıştırılması aynı zamanda çözüm için her iki tarafında memnun olacağı adımların süratle atılması gerekiyor. Aksi takdirde insani dramlar artarak devam edecek. Hayatlara son verme hali bir döngüye dönüşecek.

Sorunun çözümünde öncelikle duygularla hareket etme halini bir kenara bırakılıp, akil yöntem, söylem ve araçlar kullanmak gerekiyor. Böyle bir tercih için meseleyi çözme kapasitesi olan, sorunun öznesi olmayan, dışarıdan bakan göz olması önemli bir unsur.

Ukrayna saldırısı sonrası Rusya ile Batı arasında "açık kapı" olma politikası Türkiye’nin dış politikasının potansiyelini ortaya koymakta. O nedenle Türkiye böyle bir dış politika açılımı yaparken Filistin’de yaşanan gerilimin sonlandırılmasına ve kalıcı bir sükunet döneminin kurgulanmasında katkı sağlayan samimi duruşuyla züccaciye dükkanındaki İsrail’i çıkarmalı.

Batılı devletler ve ABD, Türkiye önyargısından sıyrılıp, çıkarlarından vaz geçip barış adına harekete geçmeli. Erdoğan merkezli başarı hikayesini kabul etmeliler.

Sorunun doğrudan tarafı olan İsrail, Türkiye’nin bölgede güvenlik ve istikrara katkı sağlayabileceğinin farkında. Ancak İsrail iç siyasetindeki muhafazakarlaşma ve Amerikan garantörlerine duyulan aşırı güven maalesef kısıtlayıcı etki gösteriyor.

Soykırıma varan felaket, İran ile güdümündeki silahlı grupların barış sürecine engel olmasıyla karşılaşabilir. Bunu da göz ardı etmemek gerekir.

Kör düğüm olmuş İsrail-Filistin meselesi için Türkiye’nin "arabulucu" veya "garantör" misyonları daha hızlı hareket etmeli.

Hamas’ın elindeki rehinelerin salıverilmesi ve İsrail’in saldırılarını durdurması için teşvik edici yaklaşılmalı. Barış için cesur davranılmalı, yoksa masum onca canın yok oluşu devam edecek. Züccaciye dükkanında ki fil çıkarılmazsa .hiçbir şey sağlam kalmayacak.