Zirve Yayınevi Davası’nın 83. duruşması
Abone olMalatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren 3 misyonerin öldürülmesine ilişkin Zirve Yayınevi Davası’nın 83. duruşması başladı. <br/>Duruşmada ...
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren 3 misyonerin
öldürülmesine ilişkin Zirve Yayınevi Davası’nın 83. duruşması
başladı.
Duruşmada sanık Astsubay Abdullah Atılgan, 2 günden beri mahkeme
heyetine yaptığı ek savunmasına devam etti.
Sanık Astsubay Atılgan, gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın
Malatya’ya getirdiği belgeleri kendisinin göndermiş gibi
gösterdiğini belirterek, “İlker Çınar’ın teslim ettiği flaş
bellekteki Göç-Der ile ilgili belgelerin oluşturma ve son kaydetme
tarihleri çok dikkat çekicidir. Flaş bellekte çıkan Göç-Der ile
ilgili belgelerin tamamının oluşturma ve kaydetme tarihleri 16-18
Ekim 2010 tarihidir. Peki, bu belgenin oluşturma tarihi itibari ile
İlker Çınar’ın sözde Mehmet Ülger ve ekibi ile kimle irtibatı var?
Hiç kimseyle. Peki, Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe
vermeden iki gün önce ve gizli tanık olamadan yaklaşık iki ay önce
bu belgenin içine girilerek neler eklenilip neler çıkartılmıştır?
Bütün bu somut verileri hiçe sayarak İlker Çınar ve ekibi bu
GÖÇ-DER belgesini benim gönderdiğimi söyleyerek insanın aklıyla
dalga geçercesine açıkça yalan söyleyerek bana iftira
atmaktadırlar” dedi.
Atılgan, ifadesine şöyle devam etti:
“İlker Çınar bugüne kadar 14 defa ifade vermiş veya verdirilmiş
olmasına karşın şahsımın Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili çalışma
yaptığıma ilişkin, her türlü şüpheden uzak tek bir tane bile somut
delil sunamamıştır. İstanbul’da ifadem esnasında bana sorulan soru
aynen şu şekildedir. Soruldu; Haydar Baş grubu Kadiri Tarikatı’nın
kontrolünde faaliyet gösteren Meltem TV yetkilileri tarafından,
Fethullah Gülen grubu Nurcu kesimin dinler arası diyalog
girişimleri ile Hristiyanlığa hizmet ettiğini ispatlamak amacıyla
hazırlanan ’Hristiyanlığın Truva Atı’ adı ile üç adet CD’ye ilave
olarak, Mart 2005 ayı içerisinde iki adet yeni CD’nin daha el
altından kamuoyuna dağıtılmaya başlandığı ifadede edilmektedir.
Hristiyanlığın Truva Atı isimli bir çalışma ve dağıtımı yapılan
CD’ler hakkında bilginiz var mıdır? Bana sorulan bu soruda bu kadar
açıklık ve netlik varken, çok çok özür dileyerek söylüyorum, öküzün
altında buzağı aramaya ne gerek var? Yanlış hatırlamıyorsam o
dönemde bu görüntüler internette tıklama rekoru bile kırmıştı.
Şimdi internetten bütün dünyanın ulaşımına açık olan bu görüntüyü
nasıl olur da Abdullah Atılgan gönderdi veya dağıtımını bizzat
yapıyordu şeklinde söylenmesi de insanın aklıyla dalga geçmektir.
Şahsım adına, öncelikle şunu belirtmeyi bir borç biliyorum. Eğer
ben İlker Çınar’ın söylediği gibi bir istihbaratçı isem
istihbaratçılığıma lanet olsun. İşi gücü bırakıp, haber elemanından
bilgi almak yerine, ne var ne yok yememiş içmemiş her şeyi kayıtlı
haber elemanım olan İlker Çınar’a bizzat iletmişim. Bu durum bile
tek başına istihbaratın ruhuna ters olup, İlker Çınar’ın her zaman
olduğu gibi yalan söylediğini açık bir şekilde göstermektedir. Ben
hiçbir zaman Fethullah Gülen grubu ile ilgili, klasörler dolusu
çalışma yapıp hiçbir kimseyi de fişlemedim. Her zaman ast-üst
ilişkisi çerçevesinde amirlerim tarafından mevcut yasalar ile
hazırlanarak bana tebliğ edilen görev tanım formunda yazan görevler
çerçevesinde istihbarat faaliyeti yürüttüğümü samimi olarak
söyledim. Bu görev tanım formunu da ilk savunmamda sizlere
sunmuştum. Yani burada bana tebliğ edilen görev sadece Mersin İl
Jandarma Komutanlığı’na özgü hazırlanmış bir görev tanım formu
değildir. 81 ilde bulunan il jandarma komutanlıklarında aşırı sağ
faaliyetlerde görev yapan tüm görevli personele tebliğ edilen görev
tanım formudur. İlker Çınar, bu grupla ilgili klasörler dolusu
hazırladığım evraklarda sözde fişlediğim şahıslara ait isimlerden
birkaç tanesini beyana dayalı değil, belgesi ile birlikte ispat
etmese müfteridir. Yani benim imzamın bulunduğu ve Fethullahçı diye
fişlediğim kişileri ve haklarında yazdıklarımı sayın mahkemeye isim
isim belirtmesini istiyorum. Çünkü iddiasına göre klasörler dolusu
fişleme yapmışım, şayet bu iftirasını ispat edemezse kendisini
sayın mahkemenin huzurunda milli müfteri ve uluslararası sahtekar
olarak ilan etme hakkımın saklı olduğunu belirtmek isterim.
Misyonerlik veya Fethullah Gülen grubu ile ilgili detaylı araştırma
yaptığımı iddia edenler, iddia ettikleri bu araştırmayı, kimlerin
yaptığını sağda solda aramalarına gerek yoktur. İddianamenin ek
klasörlerinden 43. klasörde bulunan ve Başbakanlığın talimatı ve
genelgesi ile il valisinin başkanlığında her ay düzenli olarak
toplanan il emniyet komisyon toplantı tutanaklarına baktıklarında
bu gruplarla ilgili araştırma yapılıp yapılmadığı açıkça
görülecektir.”
"2010 yılında kaldırılan Başbakanlığın genelgesine rağmen eğer
misyonerliği ve Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerini araştırdık
diye burada suçlanıyor isek bu toplantı tutanakları ile de Abdullah
Atılgan’ın hiçbir bağlantısı ve bilgisi bulunmamaktadır. Ama ne
hikmetse bu gruplarla ilgili çalışma yaptığı il emniyet komisyon
toplantı tutanaklarında belli olan diğer istihbarat birimleri
görevlilerden bir tanesi bu dava kapsamında bu suçlama ile
yargılanmamaktır. Çünkü, bu toplantıya ilin cumhuriyet başsavcısı
bizzat katılmaktadır. Ortada bir suç olsaydı herhalde müdahale eder
gereğini yapardı" diyen Atılgan, şunları kaydetti:
"Dedim ya kimse kimseyi kandırmasın. Amaç suçluyu bulmak değil suç
ve suçlu üretmek olduğu gibi bugüne kadar namusu ve şerefiyle
çalışmış biz Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin
itibarsızlaştırılmasıdır. Ayrıca şu soruyu da burada haklı olarak
sormak istiyorum; iddianamenin yaklaşık 40 bin sayfalık ekinde
Abdullah Atılgan’ın Fethullah Gülen grubu ile misyonerleri ilişkili
gibi gösterdiğine dair tek bir belge, dijital veri veya bir not yok
iken, bu yalancılar; Fethullah Gülen grubu ile misyonerlik arasında
ne tür bir ilişki veya benzerlik varmış da bu iki kesimi müşterek
fişlediğimi iddia edilmiştir? Ben aralarında bir benzerlik olduğunu
bilmiyorum. Ancak İlker Çınar bunu biliyorsa bunu da sayın
mahkemeye ayrıntılı olarak anlatmalı ve ispat etmelidir. Bu tür
iddiaların 2012 yılındaki ifadelerinde İlker Çınar’a ayrıntılı ve
ısrarlı bir şekilde yönlendirmeli olarak söylettirilmesinin
arkasında şahsımın bu gruplara karşı hedef gösterilmesi
yatmaktadır. Evimde ve işyerimde yapılan aramalarda bahsedildiği
gibi Fethullah Gülen grubu ile ilgili çalışma yaptığıma dair hiçbir
belge veya dokümana el konulmamıştır. El konulan belgelerin tamamı
arama tutanaklarında bulunmakta olup, resmi kayıtlardır. El konulan
bu resmi kayıtlarda Fethullah Gülen grubuna mensup kişilerin
fişlendiğini gösterir tek bir delil bulunmamaktadır. Eğer benim
imzamı taşıyan ve bu gruba yönelik yapmış olduğum çalışmalara ait
bir delil veya belge var ise bunun iddia makamı ve İlker Çınar
tarafından sayın heyete ibraz edilmesini istiyorum." Mahkeme
duruşmaya ara verdi.
(İHA)