Zina tasarısını bırak, TCK'ya bak
Abone olZina tasarısı Türk Ceza Kanunu tasarısını gölgeledi. Artıları ve eksileri tartışılmadı. Oysa akademik çevrelerin eleştirileri yağmur gibi. İşte tasarının hukuki eksileri...
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Ümit Kocasakal, TBMM’de görüşülen yeni TCK tasarısında pek çok
konuda eksiklikler ve büyük teknik yanlışlıklar bulunduğunu
söyledi. NTV’nin ‘Yakın Plan’ programına katılarak Erdoğan Aktaş’ın
sorularını yanıtlayan Kocasakal, TCK’da değişikliklerin yapılırken,
ülkenin 80 yıllık hukuk birikimini, içtihad zenginliğini ortadan
kaldırmamak gerektiğini söyledi. Kocasakal ayrıca tasarıda zina
tartışmalarının ardında kaldığı için gündeme gelmeyen bazı
maddelerin yasalaşması halinde sorunlar yaşanacağını belirtti.
Erdoğan Aktaş: Sayın Kocasakal, bütününe de eleştiriler vardı, zina
konusuyla ilgili olarak her iki parti de uzlaşmış gibi görünüyor.
Fakat yeni hazırlanan TCK üzerine çok beylik laflar da söylendi.
İşte Türkiye’nin çevresini değiştiren bir reform ve benzeri şeyler
de söylendi. Bir bilim adamı olarak bunlara katılıyor musunuz?
Gerçekten bu anlamda yenilikçi adımlar atıldı mı? Ümit Kocasakal:
Ceza kanunu gibi son derece önemli, toplumun her kesimini
ilgilendiren bir kanunun, tıpkı hızlandırılmış tren gibi bu şekilde
hızlandırılmış bir vaziyette çıkarılması, tıpkı tren kazası gibi
çeşitli kazaları da beraberinde getirecektir, bu muhakkak. Burada
önemli bir şeyi daha söylemek istiyorum. Şimdi, Sayın Bakan da
çeşitli toplantılara katıldı. Bizim de katıldığımız bilimsel
toplantılardı. Orada da sayın bakan, bu yeni ceza kanununun Avrupa
Birliği’ne uyum kapsamında değerlendirildiğini ve bunun için hızla
çıkarılacağını belirtmişti. Şimdi bakınız dünyada hiçbir ülke böyle
bir yapıya gireceğiz diye, giriyoruz diye, böyle hızlı, çabuk bir
biçimde bir kanun yapmaz, bu birincisi. İkincisi, malum geçtiğimiz
günlerde Avrupa Birliği yetkililerinin zinayla ilgili açıklamaları
oldu. Şimdi burada da bazı yanlış anlamaları düzeltmek lazım.
Birincisi, Avrupa’da bu şekilde ortak bir ceza politikası tam
olarak yok. Yani, belli alanlarda var. Mesela, ki o onlar üçüncü
sütun diyorlar. Onun üzerine yükselen terörizm, kara para aklama,
organize suç, adli yardımlaşma, insan ticareti... Spesifik alanlar
var. Ama bunlar dışında Avrupa Birliği, bugün Avusturya’daki,
emniyeti suistimal suçuyla ilgili bir hususa müdahale etmez,
edemez. Dolayısıyla bunları da bilmek lazım. Örneğin Fransa’da
1994’te yürürlüğe giren kanunun hazırlık çalışmaları 1980’lerin
başında başlamıştır. İlk defa 1986’da ortaya proje olarak ortaya
çıkmıştır. Yani ne oluyor? Yaklaşık 14 sene devam etmiştir: Şimdi
bizde ne oldu? Anımsayalım. Belki de bilinmiyor ama.. Belki 10
seneyi aşkın bir süre içinde 3-4 tane değişik komisyonun, ki bunun
içinde çok değerli hocalarımız, bilim adamları vardı. Rahmetli
Dönmezer başkanlığında, muhtelif komisyonlar çalıştı. 500 maddeye
yakın bir kanun taslağı oluştu. Bu hükümet tasarısıydı. Sonra bir
anda ne olduysa, bu kanun, alt komisyona indi. Kısa bir süre içinde
bu 500 madde, 300 küsur maddeye indi. Ve bir reform veya devrim
paketi olarak önümüze konuldu. Yani, dolayısıyla bunun hazırlanma
süreci yanlıştı. Şu anda kabul edilmeye doğru giden süreç de
yanlış. Bakın, karşılıklı AKP bir şeyleri sindiriyor, sindiremiyor.
CHP, bir şeyleri sindiriyor, sindiremiyor. Koca bir ceza kanunu,
yani bir temel kanun, iki partinin karşılıklı bir şeyleri
sindirmesi üzerine inşa ediliyor. Erdoğan Aktaş: Özellikle öne
sürebileceğiniz, sizi rahatsız eden ya da aceleye getirildiğini
düşündüğünüz maddeler var mı? Ümit Kocasakal: O kadar çok ki.
Elbette ortada bir emek var. Bu emeği yadsımak söz konusu olamaz.
Tabi ki bu tasarıda da çok değerli bilimadamlarının katkısı oldu,
milletvekillerinin katkısı oldu. Ama teknik açıdan bakıldığında,
gerçekten çok eksiği olan ve üzerinde çalışılması gereken bir
kanun. İki tane örnek vereyim. Bakın, bir olası kast maddesi
getiriliyor. Ve bu devrim diye sunuluyor. Bu olası kast nedir?
Türkiye’de her zaman olduğu gibi olaylara bağlı olarak tartışmalar
ortaya çıkar. İşte Bağdat caddesinde malum hızdan dolayı kaza olur.
Efendim, oraya o kadar süratli girdiğine göre bunu istiyordu. Niye
bu kadar az cezayla kurtuluyor. Malumunuz yine maçlardan sonra
filan havaya ateş edilmesi sonucu insanlar ölüyor. Bu kadar az
cezayla kurtulunur mu? Ne oldu? Karşılığında olası kast,
gayrımuayyen kast dediğimiz birşey getirildi. Şimdi bu getirilen bu
düzenlemenin sonucunu söyleyeyim, teknik tartışmalara bir yana
bırakıyorum. Bu madde, toplumu şu an tatmin eder gibi görülebilir.
İşte bundan sonra insanlar daha dikkatli olacak, az cezayla
kurtulamayacak. Sonucunu söylüyorum. Bir tatil beldesine
otomobilimle yola çıktım. Gece 2 gibi uykum geldi. Gözlerim
kapanıyor. Fakat kendi kendime diyorum ki, yok canım herhalde kaza
yapmam... Aslında bir yere çekip uyumam lazım ama herhalde bir şey
olmaz, evelallah giderim diyorum, o sırada birine çarpıp
öldürüyorum. Yeni düzenlemeye göre, elimdeki son hale göre 20
yıldan 25 yıla kadar, içinize siner mi? Çünkü olası kastta
verdikleri örnek, bizim bugün aslında şuurlu taksir dediğimiz
şeydir. Yani kısacası tasarıyı hazırlayanlar, suç teşkil eden bir
neticeyi öngörmeyi istemekle eşit saymışlardır. Şimdi dolayısıyla
siz sade vatandaş, ben, sade vatandaş olarak bu şekilde birinin
ölümüne sebep olduğumda 25 seneye kadar hapis cezası alacağım. Ben
bunu sadece ortaya atıyorum, bir 115’inci madde var. İnanç, düşünce
ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme başlığını taşıyor.
Bunlar gözden kaçıyor çünkü. Hep zinaya ve cinsel suçlara
odaklandığımız için. Bakın diyor ki, bunun 2. fıkrası ki, numara
koymuşlar, Türk hukukunda böyle bir numaralama sistemi yok. Diyor
ki, dini ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya
tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla
engellenilmesi halinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası
verilir. Şimdi mevcut kanunumuzun 175’inci maddesinin benzeri gibi
gözüküyor. Ama enteresan bir şey var. Mevcut kanunda bireysel
anlamda bir dini özgürlüğün kullanılmasının engellenmesi suçken,
burada dini ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının
engellenmesi suç sayılıyor. Erdoğan Aktaş: Mekan ve zaman? Ümit
Kocasakal: Hayır yok. İnsanın aklına o kadar çok örnek geliyor ki,
şimdi burada zikretmeyelim. Şimdi bu madde acaba ne amaçla konuldu?
Mesela soruyorum. Sadece bir soru. Mesela özellikle kadın
derneklerinin hararetle desteklediği cinsel suçlarla ilgili bir
bölüm var. Bakalım, şimdi cinsel saldırıyı geçiyorum, çok teknik
şeylere girmeden, cinsel taciz diye bir şey getirildi. Bakın aynen
madde şöyle: Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi
hakkında üç aydan iki yıla, şikayet üzerine... Şimdi ben size
soruyorum. Cinsel amaçlı tacizden ne anlıyorsunuz? Şimdi bakın,
ceza hukukunda suçta ve cezada kanunilik prensibi uyarınca, suç
tanımı açık olacak. Öyle mayın gibi, yani mayın olarak düşünün ama
o mayının nerede olduğunu, kanun koyucusu da gösterecek ki,
basmayacaksınız. Çünkü bastığınız an uçacaksınız. Böyle bir
benzetme yapalım. Şimdi burada mayının nerede gizlendiği belli mi?
Nedir, yani cinsel amaçlı taciz. Mesela akşam yemeğine çıkma
teklifi olabilir mi, bilemiyorum. Şöyle bir insana bakarken,
bıyığını burma, olabilir mi? Olabilir. Yani, bu tanıma göre
olabilir. Yani halbuki bakın, mevcut sistemimizde bu son derece
açık bir vaziyette düzenlenmişti, yani söz atma, sarkıntılık, ırza
geçmez. Bununla birlikte, evet, belki dediğim gibi kadın dernekleri
bunu hararetle destekliyor ama peki bunu hararetle
destekleyenlerin, mesela erkek kardeşleri, böylesi bir muğlak bir
maddeden dolayı cinsel taciz suçlamasıyla hakim önüne çıktığında ne
denecek acaba? Bunlar düşünülüyor mu? Bir de sloganlar var, beni
çok rahatsız ediyor, son zamanlarda. Yani zina tartışmasının içine
girmeden söylüyorum ama mesela şimdi slogan atıldı. Nedir o?
Devletin, yatak odasında ne işi var? Doğru, çok güzel. Ama devamı
önemli. Devlet, ahlakın bekçisi olmaz. Ve Avrupa Birliği
yetkilileri bir açıklama yaptı: Avrupa’da devlet ahlakın bekçisi
olmaz. Peki, olmaz da nasıl oluyor da Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, genel ahlakın korunmasının ana sebebi. Yani,
gerektiğinde devlet, genel ahlakı korur. Yani, sloganlara
hapsediliyor bir takım şeyler. Maalesef beni açıkçası bir hukukçu
olarak rahatsız eden bir husus; böylesine teknik özellikleri olan
maddelerin, kanunun fazlasıyla popülarize edilerek tartışılması.
Yani, o teknik özelliklerin bir yana bırakılarak bir takım
söylemlerle tartışılması. Bakın, iki gün önce bir gazete başlık
atmış. Diyor ki, bundan sonra aç olduğu için hırsızlık yapana ceza
yok. Şimdi siz bundan ne anlıyorsunuz? Şimdiki kanunda oysa var.
Ama değil. Şimdi kanunda da, 49.maddede bu fiil zaruret halidir ve
ceza verilmez. Dün bir gazetede gördüm. Yargıtay, bir içtihad
verdi, defalarca söz atma, sarkıntılık olarak... Bu içtihad,
yaklaşık 15-20 senedir zaten olan bir içtihad. Yani, demek
istediğim böylesine önemli, temel bir kanun. Bir hızlandırılmış
tren gibi hızlı ve acele bir biçimde getiriliyor. Dolayısıyla sonu
iyi gözükmüyor. İki, son derece büyük teknik yanlışlar var. Üç,
daha henüz tartışılması gereken bir kanun. Dört, Avrupa Birliği’ne
girme adına ceza kanununu tamamiyle değiştiren bir başka ülke,
acaba biliniyor mu? Ki Türkiye, bir takım şeylerden yeni çıkmış,
tamamiyle de böyle geri kalmış üçüncü dünya ülkesi var. Erdoğan
Aktaş: Ama zaten TCK değişime ihtiyaç duymuyor muydu? Ümit
Kocasakal: Elbette ama bunu yaparken birincisi, gerçekten uzun bir
zaman lazım. Yani, İtalya’da neredeyse 25-30 yıldan bu yana bu tür
düşünceler, hazırlıklar var ve devam ediyor. Bakın bu değişikliği
yaparken de taşları oynatmanın, ülkenin 80 yıllık hukuk birikimini,
içtihad zenginliğini, doktrin zenginliğini ortadan kaldırmanın
anlamı yok. İki tane örnek vereyim. Çok önemli iki değişiklik
yapılmış. Teşebbüste tam ve eksik teşebbüs ayrımı kaldırılıyor.
İştirakteki sistem tamamen kaldırılıyor. Hiçbir gereği yokken bu
yapılıyor. Yani, şimdiki mevcut kanunda örneğin teşebbüste tam ve
eksik teşebbüs ayrımı var. Birisi daha fazla cezayı gerektiriyor,
biri daha az. Şimdi bu ayırım kalkıyor. Aynı kategori içinde
değerlendiriliyor, deyim yerindeyse. Şimdi bütün bu hususlar, bence
gözetilmeli. Bu iş öyle aceleye gelecek bir iş değil. Pirincin
taşını ayıklamak var ya, bu kanun çıkarsa ayıklayacak o kadar çok
taş var ki, çuvalları hazırlamak lazım. Ben, bunu söylemek
isterim.