Zihinlere suikast yapıldı

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

İnsanlar hayatları boyunca, diğer insanlardan kaynaklanan elem verici olaylarla karşılaşmaktadır. Her şeyi bilen, her şeye güç yetiren ve aynı zamanda adalet ve merhamet sahibi Hz. Allah’ın kötülüklere neden müsaade ettiği önceden beri ilim adamları, düşünürler ve kullar tarafından zaman zaman sorgulanmıştır.

Kötülük, kötü davranışlar sosyal medya ortamlarında insanların inançlarını sarsıcı etkilerde bulunmaktadır.

Kötülük problemi beraberinde şüphe ve güvensizlik duygusunu yeşertmektedir. Kötülük şüphesiz güncelliğini korumaya devam edecektir.


Din felsefesinde temelde tabii ve ahlaki kötülük şeklinde bakılırken, klasik kelamda adalet ve zulüm, iyilik ve kötülük, irade ve güç kavramları üzerinden bakılmaktadır.

Kötülüğün öznesi ile nesnesi arasındaki ilişki açısından bakmak ve daha çok kötülüğün oluşmasında insanın rolüne dikkat istiyorum.

Kötülük problemine dair şüphe ve soruların bir kısmının dini bilmemekten bir kısmının ise gelenek içerisinde din olarak algılanan yorumlardan kaynaklandığını düşünüyorum.

Var olan probleme Allah her şeyi bilen, mutlak irade ve kudret sahibi olduğu kadar bütün evreni iyilik amacıyla yaratan, adalet ve merhamet sahibi, insana sayısız lütuf ve nimetler veren bir varlık olarak düşünülmelidir. Bu tasavvuru destekleyen yeterince Kur’an ayeti de vardır.


Tabiat yasalarına uygun davranılmadığında; hastalıklar, yangınlar, depremler, seller, fırtınalar, volkan patlamaları, yağmurlar, şimşekler Hz. Allah’ın doğrudan insana zarar vermek için yarattığı hadiseler değildir. Bunların insana zarar vermesi çoğunlukla insanın tabiatla kurduğu olumsuz ilişkiden kaynaklanmaktadır. İnsanlar önlem alarak doğadan gelen zararlara engel olabilmektedir. Fakat havayı, suyu, ormanı kirleten, binalarını uygun yerlere ve sağlam olarak yapmayan insanoğlu aceleci bir tavırla kendisinin sebep olduğu kötülükleri Hz. Allah’a izafe etmektedir. Oysa saysız nimetler veren Hz. Allah insanı böyle bir dünyada imtihan etmek amacıyla yaratmıştır. İmtihanın gayesi ise insanın dünya ve ahiret mutluluğudur. Bu durumda Hz. Allah bütün iradesi iyilik yönündedir. Kötülük ise insana verilen özgür irade ve diğer imkânların kötülük için kullanılmasından kaynaklanmaktadır.

Dolayısıyla kötülük insanın tabiat ve diğer insanlarla ilişkisinden doğmaktadır. Bu noktada kader konusu da çoğunlukla yanlış anlaşılan bir husustur. Kader yüce Allah’ın tabiat ve insan yaşamının düzeni için koyduğu doğal ve ahlaki yasalardır. Kader bir imkânlar dünyasıdır ve asla bir kimseyi eyleme zorlamaz.

Bakıldığında, dünya tarihi boyunca kötülük yeryüzünden hiç eksik olmadı. Sapkınlıklar, cinayetler, savaşlar, sapıklıklar hep vardı. Fakat kötülüğün zihinlerde bu kadar meşrulaştığı, hatta işlenen günahlara göre ayetlerin yorumlandığı, şeytanın bu kadar şık ve çekici giyindiği, nezaketiyle insanları cezbettiği bir dönem hiç yaşanmadı…

Son yirmi yılda bu toplum narkoz almış gibi yaşadı.

Çocuklar ve ailesi arasındaki açı her geçen büyüdü.

Karı koca olundu, eş, yoldaş, sırdaş, arkadaş olunamadı.

Ana baba olup evladına kucak açan olunamadı.

Evli olundu, yuva kurulamadı.

İnsan doğuldu, insan kalınamadı.

Kötülüğün hikâyesi sessiz sessiz anlatılmaya utanılırken, kötülüğün destanı yazıldı. Zihinlere, kötülüğe meyilli, şeytani karakterler enjekte edildi.

Uyuşturucu kullanımı, cinsel şiddet, cinayet ve sapkınlık dolu hikâyeler yaşanmaya başlandı.

Yeni doğan bebeklerin hayatları üzerinden yapılan çeteleşme, 12 bebeğin ölümüne sebebiyet verme ve bu ülkenin şerefli savcılarını ailesi ile tehdit etme,

21 Ağustos’ta kaybolan, öldürülen melek Narin,

Van’da gencecik 21 yaşındaki Rojin,

2 yaşında tecavüz edilerek öldürülen Sıla bebek,

Antalya’ da bir yumrukla beyin kanaması geçiren ve beyin ölümü gerçekleşen çiçekçi,

Ankara’da ekmek teknesini korumaya çalışırken kalbine tornavida saplanarak öldürülen 23 yaşındaki Sefa,

Edirnekapı surlarından atılan İkbal. Öldürülen Ayşenur ve cani Semih Çelik.

Utanma duygusunu, vicdan, merhamet etkisiz hâle getirildi. Zihinlere suikast yapıldı. Suikast planında, sosyal medya araçları suç aleti olarak kullanıldı. Anormal olanlar normalleşti. Mahremiyete sahip çıkmak, mahremiyeti korumak cahillik sayıldı.

Kibir, öz güven ve bencillikle beraber servis edildi.

Öz güven zehirlenmesi yaşayan gençlik cinayet işleme cesaretini kendinde buldu. Öz güvene özgürlük eşlik edince “Sen seçmedin!” sloganıyla bütün değerler alt üst edildi. Aileni, cinsiyetini, milliyetini, dinini sen seçmedin” diyerek gençlerin zihinlerine bu tohumlar ekildi.