Zico: Hedef önce gol atmak
Abone olFenerbahçe Teknik Direktörü Zico Randers maçı öncesi herşeyi dobra dobra konuştu
Zico, mütevazı kişiliği ve gülen yüzü ile karşımızda.
Alçakgönüllü olduğu kadar da iddialı. Duru bir teknik adam.
Futbolculuk kişiliğine denk gelen oyun anlayışı ile Fenerbahçe'ye
tüm eleştirilere rağmen ivme kazandırdığı da kesin. Gollü maçlar,
onun eseri. Açık sözlü ve kibirsiz. Yani neyse o duruyor
karşımızda. İnsan, sorularına politik yanıt almayınca daha inanır,
güvenir oluyor karşısındakine.
100. yılda takımdan, Zico'dan beklentiler büyük. Kısa sürede
Türkiye gerçeklerini öğrenmiş. Başaramazsa başına geleceklerin
farkında. Ama bu, onu ürkütmemiş. İnanıyor ve kazanacağını
söylüyor.
İşte olanca futbol kariyerine, ününe rağmen, kendini ispat etmeye
çalışan ve kendinden öncekilere asla öykünmeyen Arthur Zico ile
yaptığımız sohbet.
Türk futbolu ve Fenerbahçe dünya futbolunun neresinde
sizce?
Türk futbolu ve Fenerbahçe çok gelişmekte olan bir
yapıya sahip. Özellikle Fenerbahçe çok güçlü temel atmış, çok güçlü
bir kadro kurmuş. Yalnızca bir günde, bir saatte olacak şey değil
elbette. Uzun zaman alan şeyler bunlar. Doğru yoldayız, ancak biraz
sabıra ihtiyaç var. Eğer bu sabır gösterilirse, Avrupa'nın en büyük
kulüplerinden birisi olacak Fenerbahçe. İngiltere, Fransa, İspanya,
İtalya, Almanya kulüplerinden sonra geliyor Türk futbolu. Rusya
Ligi ile beraber bu liglerin arasında yer alacak bir ülke
olacak.
Yolumuz uzun
Fenerbahçe, UEFA Kupası'nı alacak iddialarına katılır
mısınız?
Fenerbahçe gibi bir kulübün bu kadar yatırım
yaptıktan sonra UEFA Şampiyonu olmayı istemesi son derece doğal.
Ama sadece yatırım yaptınız diye kupa garanti olamaz. Öyle olsaydı,
Real Madrid her sene tüm kupaları alırdı. Ama bu yatırımlarla
beraber uzun bir yolculuğa çıkacağımız kesindir. Yeni gelen
oyuncularla birlikte beklentiler de arttı. Ama futbol öyle bir
oyundur ki, zayıf takım güçlüyü yenebilir.
Şampiyonluk yarışında Fenerbahçe'yi kim zorlar?
Son yıllarda Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray
arasında geçmiş lig. Bugün de aynı şey yaşanacak. Futbolda önceden
tahmin yapmak imkansız. Ama Galatasaray ile Beşiktaş diğerlerinden
daha fazla yatırım yaptı. Futbolda saha dışı değil, saha içi
önemlidir. Bu nedenle tahmin yapmak zordur. Beşiktaş ile
Galatasaray bizi zorlar. Kayseri, Trabzon da iyi yatırım yaptılar
bu sene. Daha işin çok başındayız, şimdiden tahminde bulunmak doğru
olmaz.
Transferlerin tamamından bilginiz var mıydı? Gecikme,
planları alt üst etti mi acaba?
Tabii ki vardı. Ben yönetime bir liste vermiştim. Çok
da çabuk olmadı transferler. Büyük oyuncuların transfer edilmesi
öyle kolay değil. Kesinlikle katkısı olacak bu oyuncuların bize.
Ancak Türk oyuncularla bir uyum yakalamaları için biraz zamana
ihtiyacımız olacak. Sonrası kendiliğinden gelir zaten. Ayrıca bizim
sorunlarımız vardı. Anelka'nın durumu belli değildi. Luciano'nun
sakatlığından sonra dört-beş ay oynayamayacağını öğrendik. Zaman
geçti, bu sorunların çözümü ile uğraşırken. Aurelio'nun Türk
vatandaşlığına geçmesi de zaman aldı.
Şampiyonlar ligi ön eleme maçlarında bu oyuncularımız olsaydı durum
farklı olurdu. Sadece buna çok üzüldüm. Aslında güvendiğim diğer
oyuncular ile de Avrupa maçlarının karşılığını alacaktık, hakem
tarafından haksızlığa uğramasaydık. Serkan haksız kırmızı kart
görmeseydi. Futbolda bazı anlar vardır ki, maçın kaderini etkiler.
Tuncay gole giderken düşürüldü ve kırmızı kart verilmedi. Semih
ceza sahası içinde düşürüldü penaltı verilmedi. Sakarya maçında da
0-0 iken Tuncay'ın bir golü var. Nizami, verilmiyor, 1-0 öne geçmek
ile 1-0 geride kalmak arasında çok büyük fark var. Bir sonraki
pozisyonda iki metre ofsaytta olan bir oyuncunun kazandırdığı golle
yenik duruma düşüyoruz.
İki önemli hata bir maçın kaderini değiştirmek için yeterli
olabiliyor zaten. O kadar önemli hatalar ki, sonradan öğrendiğime
göre, orta hakem ile yan hakem, tam süresini bilmiyorum ama, altı
ile on hafta arası dinlendirme almışlar galiba. Sahi ne oldu o
hakemlere, ne ceza aldılar?
24 oyuncu yeter
Süresiz dinlendiriliyorlar. Bazı tekniği zayıf oyuncular milli
olsalar bile listenize giremedi, bazıları da takımdan ayrıldılar.
Deniz, Serkan, Önder gibi oyuncular takıma giremiyorlar, neden?
Teknik tabiki önemli şeylerden birisidir. Milli
takıma giden oyuncularımız ligin başından beri oynuyorlar. Rüştü,
Tuncay, Tümer, Can, hepsi oynuyor. Sadece Volkan oynamadı. Deniz'in
sürekliliği olamadı özel durumu nedeniyle. Can ve Önder'i tercih
ettim. Servet bu nedenle başka bir takıma gitti. Burada
oynamamaktansa kendisi için başka bir takımda oynaması daha iyi
değil midir? Lugano da gelince Servet beşinci sıraya düştü.
Bekleyeceğine oynasın istedim. Bir oyuncu oynamadığı zaman mutsuz
olur. Bu durum kendileri için de, bizim için hayırlı olacaktır.
Bir takımda 30-35 oyuncu olmaz. Servet ve Deniz benden önce de
oynamıyordu. Deniz sağ, sol bekler, orta saha, çeşitli yerlerde
oynadı. Mesela Can, ben tercih ettikten sonra direkt milli takımda
yer alıyor. Kafamdaki ideal rakam her pozisyon için iki oyuncu, üç
kalecidir. 23-24 oyuncu yeter. Yetenekli bir Olcan da var mesela.
Mahmut burada şans bulamadan bekleyeceğine kendini
geliştirebileceği bir yerde oynayabilir.
Kerim'in oynatılmasını kamuoyu taktir etmekle birlikte, defansif
özelliği bulunmadığı için eleştiriyor da.
Onu, oraya adapte etmeye çalışıyorum, iyi fiziği var. Güçlü ve iyi
nefesi var, hücuma çıkıyor oradan. Özel antrenmanlarla yetiştirmeye
çalışıyorum. Serkan'ın o mevkide sıkıntıları oldu. Önder'i de
düşünüyorum, ama Kerim'i o bölgeye adapte etmeye çalışıyorum. Uzun
zaman alması gereken konu aslında, ama bek oyuncusu için önemli
olan şey nefestir.
Kezman "Fenerbahçe, Avrupa'da bu kadar atak oynarsa çok
sıkıntı çekeriz" dedi. Bir gün Fenerbahçeyi katı savunma yaparken
görebilecek miyiz acaba?
Benim takımımda böyle bir anlayışı görmeniz çok zor.
Mümkün değil. Benim anlayışıma göre kazanmak istiyorsanız,
öncelikle gol atmalısınız. Yediğimiz gollere bakarsanız hepsi duran
toplardan, tıpkı bizim attıklarımız gibi. Herkes delice hücum
yaptığı, yerde kaldığı için yediğimiz goller değil. Duran toplardan
yedik.
Kiev maçında eşleşmeyi yanlış yapınca yedik, dört savunma
oyuncusunun arasına bir forvet girdi, ikinciyi yedik. Bu dengeyi
iyi kurmamız lazım. Mantıklı atak yapacaksınız. Savunma güvenliğini
elden bırakıp, atak yapma taraftarı değilim. Herkes hücuma çıktığı
için gol yiyiyor değiliz.
Marş hoşuma gitti
Türkiye'de gördüğünüz ya da yaşadığınız en çok neye
şaşırdınız?
Maçlardan önce milli marşın çalınması ve bir ağızdan okunması çok
hoşuma gitti. Takımlar sahada futbol oynamaya çalışıyorlar. Atak
oynanması hoşuma gidiyor. Bir de Rizespor'un, maçımızda sahaya bir
pankart ile çıkması hoşuma gitmişti. Bize Kiev maçında başarı
dileyen bir pankarttı.
Ülkemizde yiyeceklerimizden içeceklerimize kadar nelerden
hoşlanıyor Zico?
Yemeklerle sorunum yok. Rakı yerine şarap veya birayı
tercih ederim, ben sevmedim o içkiyi. Bir de çayı çok
seviyorum.
Türk medyasının yorumlarını nasıl buluyorsunuz?
Açık sözlü bir insanım. Bana sorulunca, açıkca yanıt
veririm. Tek hoşuma gitmeyen şey, ağzımdan çıkanların olduğu gibi
yansıtılmaması. Türk medyasının, Brezilya, İtalyan basınından pek
farkı yok. İnsanların habere ulaşma olanağı yokken, kafalarından
bir şeyler uydurmaları normaldir. Ama ben bu kadar açıkken, olanı
biteni söylerken, farklı yansıtılması hoşuma gitmez doğrusu.
Herkese farklı bir şey söylemem zaten.
Ya hakemlerimiz?
Hakemler sahaya ellerinden gelenlerin en iyisini
yapmaya çıkıyorlar. Bunun bilincinde olmaları gerekir. Daha önce
İtalya, Almanya ve Brezilya'da gördük, başka amaçlarla sahaya çıkan
hakemleri. Umarım burada öyle bir şey olmaz ve ellerinden geleni
yaparlar hakemleriniz.
Aurelio'nun yerinde olsaydınız, Türk Milli Takımı'na
katılır mıydınız?
Marco futbola neredeyse burada başladı diyebiliriz.
Burada seviliyor ve çok da iyi oynuyor. Brezilya'ya çok uzaktı.
Japonya'da iken Marco Aurelio var biliyordum, ama nasıldır doğrusu
onu bilmiyordum. Burada kendisini tanıma imkanı buldum.
Bu birçok oyuncu için geçerli zaten. Türk futbolunun Güney
Amerika'da bir tanıtımı yok. Kendi internet sitemde haberler
yazdığımda, insanlar burada olana bitene şaşırıyorlar. Mesela
özellikle Alex muhteşem oyuncu. Ama insanlar düşünüyorlar ki, Alex
iyi bir oyuncu olsaydı, İtalya'da oynardı, Almanya'da oynardı.
Türk futbolu hakkında bilgileri yok. Gelişmemiş kısır bir futbol
olduğunu zannediyorlar. Az haber gidince insanların gözünde
buradaki futbol, oyuncular küçülüyor. İyi bir oyuncu dünyanın her
yerinde oynayabilir. Futbolun tanıtılması lazım. Belçika, Rusya
futbolunun, Fransa liglerinin sonuçlarını veren televizyon
kanalları var, ama Türkiye ligini kimse vermiyor.
İşi bırakırım
Parreira, Türkiye ve Alex'i çok iyi bilmesine rağmen, almadı onu
milli takıma.
Parreira, Dünya Kupası'nda bir tercih yaptı. Ben olsam, Alex'i
alırdım. Her hocanın görüşüdür, saygı duymak lazım.
Alex, Fenerbahçe'de takımdan kesilemeyecek bir oyuncu
mu?
İstatistiklerine bakarsanız Alex'in her şeyini
görürsünüz. Çok yetenekli. Ondan maksimum yararlanmak gerekir.
Bunun altında bir şey aramamak lazım. Yetenekli oyuncu da, markaj
altında olabilir, ama her an herşeyi de yapabilir.
100. yılda UEFA ve Türkiye şampiyonluğu gelmezse ne
yaparsınız?
Herhalde işime devam etmem. Fenerbahçe herhangi bir
turnuvaya, kazanma ihtimali dışında başka bir düşünce ile
başlamaması lazım, bu kadar olanağa, bu kadroya, bu taraftara
rağmen. Kazanmak için başlamalı. Kazanmanın garantisi olmaz. Ama
Başkan, çok iyi yatırım yaptı, çok iyi oyuncular aldı, ben de
bunları kullanmaya çalışacağım.
'Lazaroni üzücü'
"Lazaroni konusunda çok üzgünüm. Eminim yapmak
istediği şeyler vardı. Çok erken oldu bu ayrılık. Üzüldüm.
Avrupa'da böyle bir şey olması mümkün değil, ama Brezilya'da çok
sık karşılaştığımız bir şeydir bu. Burada da böyle olmasına biraz
şaşırdım doğrusu. 15 yıldır Japonya'daydım, ama böyle bir şey
görmedim orada. Ya bir sene ya da altı ay beklenir böyle bir
durumda.
'Rakipler zorlu'
Gerets ile jübile maçlarında, bazı organizasyonlarda
beraber futbol oynadık. Tigana ile ise karşı karşıya çok oynadık.
Fransa-Brezilya maçlarında karşılaştık. İkisi de futbolu bilen,
teknik ve takımlarını oynatan oyunculardı. Tigana ile ayrıca
İnamoto'nun durumunu görmek için onun takımında oynarken
görüşmüştüm. Gerets'e de çok teşekkür ediyorum. Benim jübile maçıma
geldiği için.
'Kasıt yoktu'
Antalya maçında Lugano'nun elle pasında kasıt yok.
Top Lugano'nun eline çarpıyor. Kasıt olsaydı, ben böyle bir
galibiyete karşı çıkardım. Birçok kereler şut çekilir, ele çarpar.
Elini uzatıp topu kesmesi, topa kasıtlı müdahale yapmaya çalışmak
gerekir ki kasıt olsun. O pozisyonda böyle bir şey yoktu.
Rahatım.
'İnamoto çok iyi'
Denizli'deki maçını izlemedim, ama İnamoto çok iyi
bir futbolcudur. Benim takımımda da banko oynayan bir futbolcuydu.
Ama en iyi zamanında ayağı kırıldı. Altı ay sahalardan uzak kaldı.
Onun yerine koyduğum oyuncu çok iyi oynayınca yedek kaldı. Ben,
döndükten sonra da her zaman onu oyuna koyardım. Çok iyi bir
profesyoneldir kendisi.
Haber: Yusuf Kobal
Kaynak:www.milliyet.com.tr