Zeytinciler yetkililere seslendi
Abone ol12 milyon verimli zeytin ağacı bulunan Balıkesir’in Edremit Körfezi’ndeki üreticiler, bazı sıkıntılarının olduğunu söyleyerek, yetkililerden...
12 milyon verimli zeytin ağacı bulunan Balıkesir’in Edremit
Körfezi’ndeki üreticiler, bazı sıkıntılarının olduğunu söyleyerek,
yetkililerden isteklerde bulundu.
Dünyanın en kaliteli ve ödüllü zeytinyağlarının üretildiği, 12
milyon zeytin ağacı zenginliğine sahip Edremit Körfezi’ndeki
üreticiler, zeytincilik sektörünün devam edebilmesi için
sıkıntılarının giderilmesi gerektiğini söyleyerek, isteklerini
anlattı. 3 binden fazla zeytin üreticisinin bağlı bulunduğu Edremit
Ziraat Odası (EZO), üreticilerin sorunlarını ve isteklerini dile
getirerek, yetkililere seslendi. EZO Başkan Vekili Ali Yılmaz
Diker, Edremit Körfezi’ndeki zeytin ve zeytinyağı üretiminde
yaşanan sıkıntılar nedeniyle üreticinin zor durumda olduğunu
vurguladı.
Üretici maliyetlerinin ürün kayıplarını tetiklediğini söyleyen Ali
Yılmaz Diker, “Küresel iklim değişikliklerinden dolayı zeytin
ağaçlarında yapılan zamansız ilaçlama ile birlikte daha bir çok
sorun düşük verim alınmasını ve üretici maliyetlerini
etkilemektedir. Üreticilerin girdi maliyetleri yüksek. Örneğin
mazot, gübre ve ilaç fiyatlarının yüksek olması. Bunlar, girdi
maliyetlerini yükseltiyor ve üreticiler, sürdürülebilir tarımdaki
bir takım gereklilikleri yerine getiremiyor. Üretici gübresini
atamazsa o sene muhakkak mahsul kayıpları yaşanacak. Girdi
maliyetlerinde fiyat artışlarının mutlaka kontrol edilmesi
gerekiyor. Tüm bunlara nazaran zeytinciliğimiz gelişiyor. 160
milyon ağaç sayısına ulaştık diyoruz. Yeni plantasyonlar kuruyoruz.
Ama bu bölgedeki hasat maliyetleri de çok yüksek. Buralarda 100
kilosunu 50-60 TL’ye mal ediyoruz. Ama yeni plantasyon sahalarda
10-15 TL’ye mal ediliyor. Bu bölgede makineli hasada göre yeniden
gözden geçirilmesi gerekiyor. Makineli hasat için bu bölgeye çok
daha fazla teşviklerin verilmesi gerekiyor. Bunun yanında budama
sistemlerinin eğitimleri yapılması gerekiyor. Bu ağaçlarının tepe
kesimlerinin yapılarak, makineli hasada geçerken, özellikle
ağaçlarda saçak oluşumlarının yapılması gerekiyor. Bu saçak
oluşumunun devamlılığı ise, büyük ve küçükbaş hayvanların zeytinlik
alanlardaki varlığına bağlı. Büyük ve küçükbaş hayvanların
kesinlikle bu sahalarda otlatılmaması gerekiyor. Yetkililere de
burada görevler düşüyor. Tüm bu sebepler dikkate alınmadığı
takdirde maalesef Edremit Körfezi’nde zeytinciliğimiz
gelişememektedir” dedi.
“İTHALATÇILAR İŞİN KOLAYINA KAÇARAK SEKTÖRE ZARAR VERİYOR”
İthalatçıların yurt dışından aldığı kalitesiz yağları ve zeytini
ülkemizde işleyerek, başka ülkelere satmalarından dolayı yerli
üreticilerin zarar gördüğünü anlatan Ali Yalmız Diker,
“İthalatçılar, her yıl aynı ürünü bulamadıklarını söylüyor. Çünkü
zeytinde bir yıl var yılı, bir yıl yok yılı oluyor. İthalatçı, işin
kolayına kaçarak Dahili İşleme Rejimi (DİR) istiyor. Yani kalitesiz
yağları, zeytini yurt dışından alarak, ülkemizde işleyip yurt
dışına satacağız diyorlar. Devletten bunu isteyeceğinize, özellikle
zeytin tarımı ile uğraşan üretici insanların geçim kaynaklarını
kolaylaştırma yoluna gitmeliler. Çünkü bu sayede üretici para
kazanacaktır ve bu paralar da zeytincilik tarımında kullanılacak ve
ürün artacaktır. İşin kolayına kaçıp, yurt dışından zeytin
getirmeye kalkarsan, hem kendi üreticine, hem de bakanlığın
harcadığı milyonlarca liraya zarar verirsin. Bu şekilde
Türkiye’deki zeytinciliği de yok edersin” diye konuştu.
“ELDE ETTİĞİMİZ YAĞLARI MUHAFAZA EDEMİYORUZ VE ÜRÜNÜMÜZ
BOZULUYOR”
Zeytin üretiminde, fabrikaların çoğalması yönünde devlet teşvikleri
almaktan dolayı memnun olduklarını söyleyen EZO Başkan Vekili
Diker, fabrika teşviklerine artık son verilip, üretilen
zeytinyağlarında saklama-depolama kapları konusunda teşviklere
başlanması gerektiğine dikkat çekerek, “Dünyanın en güzel
zeytinyağını ülkemizde Edremit Körfezi olarak biz üretiyoruz. Şu
anda Edremit Körfezi’nde 12 milyon meyve veren zeytin ağacı var.
Zeytinyağı fabrikalarının kurulmasını teşvik ediyoruz. Çok güzel
oldu. Her taraf zeytinyağı fabrikalarıyla doldu. Ama yeterinden
fazla kuruldu bu fabrikalar. Artık bu teşviklerin kesilmesi
gerekiyor. Toplanan zeytinler eskiden çuvallarla taşınıyordu. Ama
artık kasalar ile taşınmaya başlandı. Son sistem makinelerde
zeytinimizi yıkıyor, yaprağından ve taşından ayırıyoruz. El
değmeden en güzel yağları elde ediyoruz. Buraya kadar her şey çok
güzel. Fakat bundan sonra dikkat edilmesi gereken bir nokta var. bu
en güzel, yani sızma denilen elde ettiğimiz yağlarımızı üretici,
imkanları olmadığından dolayı krom çelik tanklar yerine plastik.
Yada sac kaplarda saklıyor. Bu da, kısa sürede zeytinyağının
nefasetinde değişik bozulmalara yol açıyor. Zeytin üreticilerine
yüzde 50 hibeler ile çelik kaplı tankların hibelerini uygulamamız
lazım. Bunların hibe desteklerini almadığımız sürece ne kadar
dünyanın en güzel zeytinyağını üretirsen üret, bunları muhafaza
edemediğin zaman, hem üreticin maddi yönden kaybeder, hem ülke bu
değerli ürünü, saklayamadığından dolayı değerini kaybetmiş olur.
Biz 3 yıldan beri hem Tarım Bakanlığı’na, hem de Ulusal Zeytin ve
Zeytinyağı Komisyonu (UZZK) raporlarında bu durumu bildiriyoruz ve
ısrarla saklama kapları konusunda yüzde 50 hibe isteğimizi
anlatıyoruz. Maalesef 3 yıldan beri bu sözümüzü dinletemedik”
şeklinde konuştu.
“ZEYTİN AĞAÇLARININ UÇAKLA İLAÇLANMASINA YENİDEN BAŞLANMALI”
2 yıldır Edremit Körfezi’nde devletin uçakla ilaçlama yapmamasından
ve yeni sistem olan kısmi dal ilaçlama sistemde de bilgi
yetersizliği olması nedeniyle zeytin sineğiyle mücadelede zayıf
kalındığını söyleyen Ali Yılmaz Diker, uçakla ilaçlamaya dönüş
yapılmasını istediklerini bildirdi. Diker, “Bu sene zeytinde yok
yılı olmasına rağmen bölgede zeytin sineği çok yüksek miktardadır.
Bu da zeytin üreticisine kaliteli zeytinyağı üretme sıkıntısı
yaşatıyor. Sadece yağ değil, dane zeytinde de çok büyük kayıplar
görülmekte. 2 yıl öncesine kadar bölgemizde uçakla ilaçlama vardı.
Ancak bakanlık, gerek çevrecilerin, gerekse tatilcilerin baskısıyla
uçakla mücadeleyi durdurdu. Onun yerine, İlçe Tarım
Müdürlüklerince, bakanlığın da hibeleriyle kısmi dal ilaçlaması
öneriliyor. Ancak bunun gerekli alt yapısı, eğitimleri üreticiye
verilmediğinden dolayı 2 yıldır kısmi dal ilaçlaması maalesef
bölgede başarılı olamadı. Geçen yıl zeytin sineği azdı ve zeytinde
var yılıydı ve üretici bunun zararlarını pek anlayamadı. Ama bu yıl
durum farklı. Bu sene ürün kayıpları yaşattı. Özellikle Edincik
bölgesinde uçakla organik ilaçların atımı gündeme geldi. Madem
Tarım Bakanlığı uçakla yapılan ilaçlamada, çevreye ve insanlara
verilen zarara dikkat ediyorsa, bu bölgede zeytin sineği
popülasyonu çok olmasından dolayı yine topluca, uçakla organik
ilaçların atımı gündeme gelebilir. Yine bakanlığın teşvikleriyle
yapılması muhakkak şarttır. Aksi takdirde önümüzdeki zeytinin var
yılında zeytin sineğinden dolayı verimin az olması vahim sonuçlar
doğurur. Bakanlığın bu istekleri dikkate alarak önlem alacağına da
inanıyoruz” dedi.
“MİLLİ PARK ALANLARI VE 2-B KAPSAMINDA KALAN ZEYTİNLİKLER
KURTARILMALI”
2-B kapsamında ve Milli Park alanları içerisinde kalan zeytinlik
alanlarından dolayı bazı üreticilerin haksızlığa uğradığını
savunarak, konuyla iligili TBMM’de bir an önce yeni kararlar
alınması gerektiğini söyleyen Ali Yılmaz Diker, “1981 yılında Orman
Tahdit Komisyonu bu bölgeden geçtikten sonra 2-B ile ilgili olan
sınırlar çizilmiş oldu 2-B arazilerinin oluşumu sağlandı.
Komisyonun belirlediği sınırların içinde kalan yerler maliyeye
devredildi. Özellikle Altınoluk, Avcılar, Arıtaşı gibi bölgelerde
Milli Park orman sahası ilanı yapıldı. 1990-95 yılları arasında bu
sınırlar da yeniden çizildi. Milli Park sınırları orman alanlarıyla
sınırlı kalması gerekirken, yanlış çizilerek bazı zeytinlik alanlar
da Milli Park sahası içerisine girdi. O zamandan beri üretici bu
sahalarda kalan zeytin ağaçlarında ürünlerini topluyordu. Ancak son
çıkan 2-B arazilerinin satışı ile ilgili olan bölümünde Mal
Müdürlükleriyle, Milli Parklar içinde arazileri kalanlar arasında
bir takım sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Milli Park sınırları
içinde kalan yerlere Milli Emlak Müdürlükleri, arazi sahiplerine,
‘Siz artık bu arazilerin sahipleri değilsiniz. Sizin yerleriniz
Milli Park sınırları içinde kaldığından, bu yerleri alamazsınız’
gibi sözlerle vatandaşlar mağdur duruma getirildi. Hatta, Milli
Emlak Müdürlüğü’nde, Milli Park alanında yerleri kalan vatandaşa,
‘Gel bu yeri bırak, biz sana üst tarafta değeri yüksek, kendi
arazisini alamayan kişilerin yerini verelim’ gibi, komşuyu komşuya
düşman edercesine bir takım itilaflara düşürmeye kalkışıldı.
Bölgede, bu şekildeki bir uygulama sıkıntı oluşturur. Bu işin
acilen kanunen düzeltilmesi gerekiyor. İktidar milletvekilleri,
2013 yılı meclisi açıldığında sorunu çözecekleri sözünü verdi.
Milletvekilleri, Milli Park sınırlarının, 2-B arazisi olan yerlerin
dışına çıkarılarak, tekrar düzenleneceğine dair üreticilerimize
sözler verdiler. Muhalefet milletvekillerimizin de Çevre
Bakanlığı’na soru önergeleri verdiğini biliyoruz. Sorunun bir an
önce mecliste dikkate alınmasını ve çözülmesini istiyoruz. İlgili
yerlerin hak sahiplerine, rayiç bedelleriyle geri verilmesini
bekliyoruz” deyi konuştu.
(İHA)