Seçimlerden hemen önceydi.
Başbakan Diyarbakır'da miting yaptı, söylemi ağırlıklı olarak dini
motiflerle yüklüydü. BDP'yi Müslümanlık üzerinden vurdu, PKK'ya
"Zerdüşt" dedi.
Seçimler bitti, PKK yeniden silaha sarıldı ve BDP türban konusunda
AKP'ye pek de yenilir yutulur olmayan bir rest çekti.
Sırrı Süreyya Önder, Mecliste pantolon yasağını kaldıran içtüzük
düzenlemesi konuşulurken bir önerge ile kadın milletvekillerinin
türban takmasının önündeki engeli kaldırmak istedi.
Gerekçe her alanda özgürlük olarak açıklandı.
Ak Parti düzenlemeyi komisyona çekerek yanıt verdi bu
manevraya.
Ama gerilen ortamda BDP'nin girişimi Başbakan'ı kızdırdı.
Kızılcahamam'da "Senin böyle bir derdin yok ki, dini
Zerdüştlük olanın başörtüyle ne işi olabilir ki" dedi
çıktı işin içinden...
Başbakan BDP'lilere Zerdüşt derken Güneydoğu'da BDP'ye oy verenlere
, siz Müslümanlara değil Zerdüşt'lere oy verdiniz mesajını iletti,
ama seçimlerden önce de vermişti bu mesajı ve sonuç ortada.
Erdoğan'ın sözlerinin taşıdığı bir diğer mesaj ise içinde çok daha
fazla çelişki taşıyor. Çünkü Başbakan "Müslümanların
sorunlarından sadece Müslümanlar anlar" da demiş oldu aynı
zamanda.
Ciddi anlamda sorunlu bir mesaj. Çünkü BDP'yi "din
üzerinden siyaset yapmakla eleştirmek başka, BDP'lileri "Zerdüşt"
olmakla suçlamak başka"
Kaldı ki, "herkesin dini, diyaneti, inancı
kendisine" dediğimiz bir dünyada yaşıyor, yaşamaya
çalışıyoruz.
Bu durumda, diyelim ki önergeyi veren Sırrı Süreyya Önder'in inancı
Zerdüşt'lük.
Ne değişir?
Aynı Sırrı Süreyya Önder o önergeyi Müslüman'ların özgürlük
alanlarını genişletmek için vermiş olamaz mı?
Amaç BDP'nin ya da PKK'nın dini inancı farklı ya da BDP ya da PKK
dinsiz imajını mı yerleştirmek, terörle mücadeleyi böyle mi yapmak,
yoksa PKK'nın hedeflerine ulaşmak için kullandığı yolun
yanlışlığına mı dikkat çekmek?
Nereden bakılırsa bakılsın sorunlu bir söylem benimsemiş görünüyor
başbakan.
Hem kimin neye inandığını sorgulayarak, hem de inançlar arasındaki
farklılıkların, özgürlük talebinde rol oynayacağını kabul
ederek.
Bu durumda biz kimin neye inandığı ile mi ilgileneceğiz yoksa ne
olursa olsun evrensel haklar ve sonuna kadar demokrasi mi
diyeceğiz.
Ne diyeceğimiz belli de, bu söylemle zor...