Zengin Kürt çocuğu dağa çıkmıyor
Abone olDicle Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Erkan'dan çarpıcı sosyolojik tespitler.
Dicle Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Erkan,
"Bölgede bir Kürt burjuvazisi var. Bir de çalışmayanlar.
Zengin olanların çocukları dağda değil. Yükselen orta sınıf,
burjuvazi kesimi şiddetten rahatsız" diyor. Erkan'a göre
BDP'nin oy oranı aynı. Ama aynı kitleyi gösterilere
götüremiyor.
Özelde Diyarbakır geneldeyse bölgedeki değişimin perde arkasında hem devletin hem de teşviklerle desteklenen özel sektörün ekonomik hamleleri var. Terör örgütü PKK da son dönemde made ocaklarını, mal taşıyan TIR'ları hedef alarak bu gelişmenin önüne geçmek istiyor.
Prof. Dr. Rüstem Erkan, yıllardır Diyarbakır'da yaşıyor. Dicle
Üniversitesi'nde Sosyoloji bölüm başkanlığı yapan Erkan, bölgenin
kodlarını, yeni neslin tepkilerini çok iyi takip ediyor. Erkan, son
10 yılda Türkiye'de yaşanan değişimin bir benzerinin bölgede
yaşandığına tanıklık etmiş bir isim. "Diyarbakır artık eski
Diyarbakır değil" diyen Erkan, kentte bir normalleşme
sürecine girildiğini söylüyor. Türkiye gazetesinden Salih Bilici ve
Melik Duvaklı Erkan ile Kürt meselesi üzerine konuştu.
Bölgedeki ekonomik canlanma Kürt sorununu nasıl
etkiliyor?
Bölge siyasi talep aynı yerde duruyordur ama şiddete bakış, eylem
oranına baktığımız zaman Diyarbakır'da normalleşme çok hızlı
gelişiyor. Diyarbakır'daki otomobil sayısı Samsun'dan çok daha
fazladır. Diyarbakır'ın nüfusu 1.5 milyon. Bunun 200 bini üst gelir
grubudur. 200 bin de yoksul var. Bir Kürt burjuvazisi var. Bir de
çalışmayan, gelecekte de iş bulamayacak olan fakir kesim var. Bu
iki kitlenin ideolojik bakış açısı çok farklılaşmıyor. Yani hepsi
Kürt sorununda belli bir yerde birleşiyor. Oysa sosyolojik olarak
sınıfsal duruma göre bir tavır sergilemesi gerekiyordu.
Bunların şiddet karşısında tepkileri farklı olmuyor
mu?
Siyasal davranışları birbirine benzer. Bağlar ve Karapınar. Biri
orta üst gelire sahip diğeri fakir kesimin olduğu yer. Seçim
sonuçlarına baktığımızda aralarında yüzde 1'lik bir fark var.
Birinde BDP'ye yüzde 59 oy oranı çıkmış diğerinde yüzde 60. Onun
için çok böyle yoksullukla ilişkilendirerek açıklamak çok doğru
değil. Orta sınıf artarsa şiddette bir düşüş olabilir ama siyasal
tercihlerde bir düşüş yaşanmaz. Hatta Kürt siyasal hareketini
taşıyanlar eskiden beri Kürt elitleridir. Zengin olanların
çocukları dağda değildir. Yükselen orta sınıf, burjuvazi kesimi var
ve bu kesim şiddetten rahatsız. Ama siyasal olarak bir BDP'linin
tavrıyla zengin iş adamının tavrı arasında çok da bir fark yoktur.
Yani zengin iş adamının da ana dil talebi vardır. Hatta siyasi
partiler arasında bile böyle bir fark yoktur. Hepsinin eş dost
ilişkileri çok iyidir. Batı'daki AKP-CHP-MHP karşıtlığı gibi bir
şey burada yoktur. Yoksulla konuştuğunuz zaman o da şiddet
taraftarı değildir. Sorunun çözümüne baktığımız zaman aslında
herkes şiddetsiz çözümden yana.
Örgüte katılımlarda bir düşüş var sanki?
Mobilize edilecek insan sayısı azalıyor gibi görünüyor. BDP'nin oy
oranı aynı. Ama aynı kitleyi mobilize edip mitinglere, gösterilere
götüremiyor. BDP'nin militan kadrosu azaldı. Militanı her anlamda
partiyi destekleyen anlamında söylüyorum. Ben bunu Türkiye için
sağlıklı bir gelişme olarak görüyorum. Bir partinin bir kitleyi
istediği gibi kullanması doğru değil.
Halk, PKK'nın şiddet eylemlerini niçin protesto etmiyor?
Çünkü geniş Kürt kitlesinin hâlâ almak istediği talepleri var. Yani
halkın örgüte yeter artık demesi için çok tatmin olması gerekiyor.
Bir de çok ileri adımlar da atsanız halkla görüşmeden, halkı adam
yerine koymadan bu adımları attığınız zaman bu çok tatminkâr
olmuyor.
Açılım sürecinde atılan adımların toplumda bir karşılığı
var mı?
İster istemez saldırı ortamlarında Türkiye'de herkesin dili
değişiyor. Siyasetçinin de vatandaşın da tavrı değişiyor. Sorun
sadece Kürt halkının hakları problemi değil. Dağda 5 bin PKK'lı
var. Bu da çözüm bekliyor. Devlet bunun farkında. Oslo görüşmeleri
örgütün silah bırakmasıyla ilgiliydi. Şu anda bütün Kürtlerin
talebi ana dilde eğitimdir. Bu komplike bir problemdir. Çözüm
istemeyenler var ama çözüm isteyenler için de kolay bir şey
değil.
Mesele nasıl çözülecek?
Toplumsal olayların dönüşümü çok hızlı olmuyor. Toplumsal olaylarda
diğer doğa olayları gibi kesin bilimsel sonuçlara alamıyorsunuz. Bu
süreç 30-40 yıl içinde nasıl şu anki aşamaya gelmişse tam
normalleşmesi bir 20-30 seneyi bulur. Çünkü insanın davranışının,
olaylara bakışının, o kuşağın değişmesi çok kolay değil. Değişim
süreci içerisindeyiz ama sorunun tamamen çözülmesi için daha uzun
bir zamana ihtiyacımız var. Normalleşme sürecinin işlediğini
düşünüyorum. Devlete, topluma ve sivil toplum kuruluşlarına düşen
bunu hızlandırabilmektir.
Legal siyasete 'sertlik' yanlış
BDP'ye ılımlı davranılmış olsaydı Kürt toplumu, 'Bak siyaset
yapan el üstünde tutuluyor, o zaman bu kanal açık' derdi
BDP Sürece katkı sağlayabiliyor mu?
Ne BDP iç süreci iyi yürütebiliyor ne de diğer kesimler bu sürece
bir katkı sağlayabiliyor. Son zamanlarda sanki PKK'dan çok BDP'ye
karşı mücadeleyi daha çok öne çıkarıyorlar. Oysa 'Diyarbakır
belediyesini alacağım' diye bir mücadele çok anlamlı bir mücadele
değil. 'Ben Diyarbakır Belediyesini alırsam sorunun çözülmesine
katkı sağlarım' düşüncesi çok doğru bir düşünce değil. Kürt
hareketinin siyasal çizgisi olsun, önemli olan bunun silahlı
kanadını ortadan kaldırmaktır. Bu biraz eksik kalıyor. Türkiye bu
süreci çok sağlıklı yürütemiyor. Bölgede yüzde 50 oranında bir BDP
var. Bu yüzde 50'nin BDP'den vazgeçip AK Parti veya CHP'ye
kayacağını düşünmek çok doğru bir yaklaşım değil. Önemli olan Kürt
siyasetini şiddetten arındırmaktır.
Siyaset çok mu sert yürütülüyor?
Türkiye legal siyaseti çok sert yürütüyor. Bu yumuşak ilişkiler
üzerinde yürütülseydi sonuçları farklı olurdu. Örgüte karşı
gösterilen sertlik BDP'ye karşı da gösterildiği zaman bölge halkı,
'Legal siyasete karşı da aynı sertlik gösteriliyor' diyor. BDP'ye
daha ılımlı davranılmış olsaydı o zaman Kürt toplumunda da şöyle
bir algı oluşur: 'Bak siyaset yapan el üstünde tutuluyor, o zaman
bu kanal açık.' Legal siyaset yolları çok açık tutulmuş olsaydı bu
geniş kitle siyasete kayabilirdi. Dürüst olmak lazım. 8 askerin
şehit olduğu olayda bölgedeki insanın tepkisiyle Batı'daki insanın
tepkisi birbirinden farklıdır. Burada hiç kimse iyi olmuş demez.
Ama Batı'daki insanın gösterdiği tepkiyi de göstermez. Böyle bir
fark var. Ama burada da tedirginlik var. Çatışmalar arttığı zaman
oğlu PKK'da olan da, askerde olan da endişeleniyor.
KÜRT HALKI HUZUR İSTİYOR
Terörden bıkan bölge halkı, gelen yatırımlarla birlikte işine
gücüne bakmaya başlamış. Yıllarca göç veren Diyarbakır'da son
zamanlarda gözle görünür bir canlılık var. Öyle ki Diyarbakır'da
bulunan lüks oto sayısı Samsun gibi gelişmiş bir Batı ilinde
yok…