Zencilere yapılan Kürtlere de yapılsın
Abone olKürt aydını ve yazar Orhan Miroğlu, normalleşme için 'Kürtlere, zenciler gibi pozitif ayrımcılık yapalım' önerisinde bulundu.
Orhan Miroğlu, BDP'nin 'Öcalan'ı muhatap alın' demekten
başka kayda değer bir sözünün olmamasını bir sorun olarak görüyor.
'Öcalan'ın sesi oldular. Kendilerine ait bir politikaları olsaydı
bugün farklı bir yerde olurlardı' diyor.
Kürt aydını ve yazar Orhan Miroğlu Kürt sorununda geldiğimiz noktayı oldukça kritik görüyor. 'PKK her zaman çok eleştirdiği modelin-Kuzey Irak- bir benzerini hayata geçirmeyi arzu ediyor. Siyasi olarak ve etnik olarak saf bir toplum ve onu yönetme arzusu bu' diyor.
PKK ve Öcalan ile görüş farkı nedeniyle
zaman zaman aldığı tehditlerle gündeme gelen Taraf gazetesi yazarı
Orhan Miroğlu, Akşam gazetesinden Burcu Bulut'a konuştu.
- Sizce demokratik özerklik nedir?
Özerkliğin
demokratik olanı, olmayanı olur mu, sanmıyorum. Ama kastedilen şey
bir çeşit otonomi olsa gerek. Bir bölgede yerel yönetimin
güçlenmesi, merkezin gücünün daha az hissedilmesi ve kültürel
birtakım düzenlemelerin -eğitim, sağlık - yerel yönetimlere
devredilmesi gibi konularda Avrupa standartlarının Türkiye için çok
uygun olduğunu düşünüyorum. Bunu düşündüğüm zaman da Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı'nın Türkiye için ideal bir sözleşme
olduğu kanısındayım.
- PKK'nın istediği de bu mu?
Zannediyorum o
çok daha farklı bir şey istiyor. Bir kere istediği şey her neyse,
şiddetle elde edebileceğine inanıyor. En büyük problem bu. Burada
asıl tartışılması gereken, Türk ve Kürt siyasal ilişkilerine dair
yeni bir statünün, şiddet temelinde talep edilip
edilmeyeceğidir.
- Kürtler bağımsızlıklarını mı istiyorlar?
Evet, yarın birtakım Kürtler 'Türkiye'de yaşamak bize mutluluk
vermiyor aslında biz bağımsız olsak daha mutlu oluruz'
diyebilirler, buna diğer Kürtleri de inandırabiliyorlarsa bence
sorun kalmaz. Ama böyle bir talebin şiddeti öngörmesi, çok kadim
travmaların yeniden harekete geçmesine yol açar.
2. ÜTOPYA DÖNEMİ
- Bu tartışmalar sizce bizi nereye götürecek?
Spekülasyonlardan, başkalarını haksız yere suçlamaktan kurtarır,
gerçekle yüzleşiriz. Ben burada biraz ütopik bir tavır da
sezinliyorum. PKK, bağımsız, sosyalist ve birleşik bir Kürdistan
kurmak amacıyla yola çıkmıştı. Bu ütopya olarak kaldı. Ama siyasal
bir Kürt hareketi de bu ütopya için verilen mücadeleden çıktı.
Geriye dönüp bakıldığında bu ütopyanın maliyetinin çok büyük
olduğunu söylemek mümkün. Bu tek seçenek, tek yol değildi. Şimdiki
hale bakıldığında, '2. bir ütopya dönemi mi başlıyor' acaba diye
sorulabilir. Demokratik özerklik, PKK açısından başarılamamış
birinci ütopyanın yerine ikame edilen 2. bir ütopya
olabilir.
- 2. ütopyayla neyi kastediyorsunuz?
PKK her zaman çok
eleştirdiği modelin -Kuzey Irak- bir benzerini hayata geçirmeyi
arzu ediyor. Siyasi ve etnik olarak saf bir toplum ve onu yönetme
arzusu. Ama tabii Kuzey Irak'ta koşullar çok farklıydı. Burada
hiçbir zaman 'Arap-merkez siyaseti' diyebileceğimiz bir siyaset
olmadı. Kürtler, KDP, KYP üzerinden mücadeleyi sürdürdü. Burada
herhangi bir Arap partisi, AKP'nin Güneydoğu'da aldığı oylar gibi
yüzde 40-50 civarında bir oy alsaydı herhalde Kürtlerin federasyonu
bugün o bölgede bu kadar rahat olmayacaktı. Özellikle Duran
Kalkan'ın konuşmaları ilginç. Bu yüzden 'ikinci bir ütopya
dönemi başlayabilir' diyorum. Diyalog olmaz böyle bir
durumda.
- BDP dengeleri gözetebiliyor mu?
BDP'nin barış ve
demokrasi için çabalarını hiç kimse göz ardı edemez. Ama BDP 4
yıllık yasama döneminin muhasebesini yapmalı. BDP, Öcalan'la
muhataplık meselesini çok önemsedi ve bu çok doğal. Ama sorun,
'Öcalan'ı muhatap alın' demekten başka kayda değer bir söz
söylenmemiş olması. Öcalan'ın sesi oldular. Kendilerine ait bir
politikaları olsaydı bugün farklı bir yerde olurlardı.
ZENCİLER ÖRNEK OLABİLİR
- Bir de vergi meselesi var...
Amerika'da 1960'lı
yıllarda zenci toplumunun durumunu iyileştirmek için pozitif
ayrımcılık yapıldı. Affirmativ action dedikleri politika... Şimdi
eğer istenilen bunun gibi bir şey ise hiç kimsenin itirazı
olmaz. Ama bunu talep ederken 'ben vergi vermeyeceğim' demek de
doğru değil! Türkiye'nin neredeyse bütün vergileri (yüzde 80) zaten
Kocaeli, İzmir, Adapazarı İstanbul'da toplanıyor. Dolayısıyla
geriye kalan illerden hiç vergi almasak da bu büyük bir açık olmaz.
Kürt şehirlerinin hali ortada. Yani böylesi bir pozitif ayrımcılık,
belli bir dönem için bence yapılabilir. Normalleşme için karşılıklı
travmaların iyileşmesi gerekir. Kürtler, zenciler gibi pozitif
ayrımcılık bekliyor. Bir dönem için neden olmasın...
ÖCALAN AYDINLARLA GÖRÜŞMELİ
Öcalan'ın bir hayli öfkeli olduğu görülüyor. 'Siyasi ve sosyal'
anlamda bir tecrit içinde hissediyor kendini. Bu ruh halinin devam
etmemesi için, konuyla ilgili geniş siyasi çevrelerle,
akademisyenlerle, aydınlarla görüşmesi sağlanırsa faydalı olur. Ama
bu, İmralı koşullarında olmaz! Son yaptığı açıklamalar, çok zor
durumda olan bir siyasi liderin kuşatılmışlık duygusu içinde sarf
ettiği sözler gibi. Öcalan'sız barış olmaz.
PKK HATASINI ANLADI
- Peki Öcalan Kandil'e nasıl bir mesaj
veriyor?
Öcalan, ben burada hükümet-devletle
görüşmeler yaparken siz savaş konseptiyle hareket ediyorsunuz,
'böyle gerilla savaşı olmaz' diyor. Öcalan'ın çok büyük rahatsızlık
duyduğunu PKK anlamış olacak ki, Silvan konusunda bir rapor sunmak
zorunda kaldılar, ama öyle görülüyor ki bu rapor da Öcalan'ı tatmin
etmiş değil.
- Kandil'de yeni bir lider, yeni bir oluşum olabilir
mi?
Hayır ama 1999'da Öcalan'ın, PKK'nın silahlı
güçlerine 'Türkiye'yi terk edin' çağrısı yaptığı dönemle, bu dönem
arasında çok büyük farklar var. O dönemde Öcalan'ın yaptığı
çağrılar, Kandil tarafından tartışmasız kabul ediliyordu. Ama
aradan geçen 12 yıl içinde KCK çatısı altında toplanan kurumların
kendi iç dinamikleri oluştu. O zaman PKK'yı barışa ikna etmek daha
kolaydı. Şimdi ikna meselesi ciddi bir problem.
ERDOĞAN'IN GERİ ADIMI FELAKET OLUR
BAŞBAKAN Erdoğan, Meclis'te açıkladığı hükümet programında, 'Kürt
meselesi' dedi, anayasa konusunda herkesin tartışmaya ortak
edilmesi gerektiğini söyledi, 'yeni anayasanın referansı BM İnsan
Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olacak,
dedi. Bu iki sözleşmenin prensipleri hayata geçerse, Kürt meselesi
çözülür. Erdoğan ve hükümet eğer geri adım atarsa, yaklaşımı
değişirse, bu felaket olur.