Zeki Müren'e de paşa diyorlardı!
Abone olErgenekon? davasının tutuklu sanığı Durmuş Ali Özoğlu bugün ifade verdi. Neden sana komutanım diyorlar sorusunun yanıtı ilginçti.
İkinci ?Ergenekon? davasının tutuklu sanığı Durmuş Ali Özoğlu,
telefon konuşmalarında geçtiği belirtilen ?komutanım? kelimesinin
suç olmadığını belirterek, ?Suç varsa nüfus müdürlüğüne gidip paşa
olan kim varsa toplayacağız. Günlük yaşantımda herkes
'komutanım' der. Bundan kimse zarar görmez. Kamu vicdanına
hiçbir zararı yoktur. Zeki Müren'e de 'paşa' diyorlardı?
dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam
eden Özoğlu, kendisiyle ilgili bir televizyon kuruluşu tarafından
PKK'lı olduğu şeklinde yayın yapıldığını, 1991 yılında belediye
otobüsüne molotofkokteyli atarken yakalandığı, üzerinde kimlikler
çıktığı ve hakkında işlem yapıldığına dair haber yapıldığını
söyledi.
Özoğlu, PKK'lılarla adının yan yana olmasından dolayı duyduğu
rahatsızlığı dile getirerek, bu eylemde gazeteci olarak
bulunduğunu, gözaltına alındığını, işkence gördüğünü, kendisini
öldü zannederek bıraktıklarını kaydetti.
Durmuş Ali Özoğlu, ?insanların ceplerine çeşitli kimlikler
ve evlerine CD'ler koyulduğunu, bilgisayarlarına da en edepsiz
görüntülerin çekilip yüklendiğini? ileri sürerek,
insanların onurlarıyla oynandığını iddia etti.
?BEN DE DARBE YAPACAK GÜÇ YOK?
Darbecilik suçlamasının asla kabul edeceği bir şey olmadığını,
darbelerin faşizm için yapıldığını, bu nedenle kabullenmesinin
mümkün olmadığını dile getiren Özoğlu, şöyle devam etti:
?Hayatımda hiçbir zaman faşizm değirmenine su taşıyacak bir adım
atmadım. Onun için de darbeciliği kabul etmem mümkün değil. Velev
ki Hükümete karşı darbe yapacağımızı var sayıyorsunuz. Hükümetin
elinde 750 bin asker, 250 bin polis var. Mecliste de bin asker var.
Böyle bir güce karşı darbe yapabilmem için benim daha güçlü olamam
gerekmez mi? Bende güç yok. Medya gücü dahi yok. Yazılan kitapla
devrilecek bir hükümet varsa, o hükümet devrilsin zaten. İdeolojisi
ne olursa olsun yazılan kitapla hükümet devriliyorsa o hükümet
yoktur. Demokrasilerde yazılır, çizilir, konuşulur. Demokrasi bunun
için vardır. Demokrasilerde hükümet devrilmek için kurulur.
Devrilmeyen hükümet gücünü halktan alır. Ne yaparsanız yapın
devrilir.?
Hukuki bir durumda herkesin eşit olduğunu belirten Özoğlu, ?Bu
kürsüye bizim geldiğimiz gibi başbakan, bakanlar, herkes gelebilir.
Ama ordu komutanını büyük bir şov yaparak çağırıyorsanız ki mutlaka
gelmelidir. Ama Hilmi Özkök, İzmir'de yaşıyor. Siz buradan kalkıp
evine kadar gidip 'Lütfen şunları söyler misiniz?' diyorsunuz.
Burada bir anormallik var. Acaba balyoz planının uydurma belgeleri
bunların aracılığı ile mi temin ediliyor. Ya da askeri bilgiler bu
insanlar aracılığı ile mi bunların kulaklarına fısıldanıyor. Böyle
olduğunu düşünmüyorum, ama şeytan düşündürtüyor? şeklinde
konuştu.
TELEFON KONUŞMALARI
Durmuş Ali Özoğlu, Avrupa Parlamentosunun İlerleme Raporu'nda yer
alan ?Balyoz Planı?na ilişkin de ?Sizin niye tüyünüz
ürperiyor ki. Demek ki biz darbeyi burada yapmayacağız.
Avrupa'da Amerika'da yapacağız. Çünkü en çok onların tüyü
ürperiyor? dedi.
Özoğlu, aile dostları ve arkadaşlarıyla darbecilikle yargılandığını
belirterek, ?Ben örgüte para temin etmekten yargılanıyorum. Bende
örgütün hesaplarını, makbuzunu mu buldunuz? Benim yasal kazancımı
örgüte gelir gösterecek kadar zihinler bulanmış. Çünkü benim yaşama
hakkım yok. Niye? Ben Kemalistim? diye konuştu.
Telefon konuşmalarıyla ilgili ?kesip, biçip,
yapıştırmışlar? diyen Özoğlu, ?kahraman? kod adını
kullandığı iddiasına ilişkin de ?Nereden çıkardınız bu kod adını.
Çok sevdiğim aile dostum Neriman Aydın'ın konuşma tarzıdır
bu. 'Kahraman nasılsın' der. Kod adımı değiştirdim, artık
Kılıç? şeklinde konuştu.
Bir telefon görüşmesinde şifre olarak toplantı kelimesi için
ameliyat, toplantı yerleri için de karargah kullanıldığının ifade
edildiğini dile getiren Özoğlu, ?Her iki gözümden doku
nakli yapılarak ameliyat oldum. Ameliyat sonrasında
arayanlara iyileşmek üzere olduğumu söylemişimdir. Tekirdağ F Tipi
Cezaevinde gözlüğümü vermediler, kör oluyordum. Arayanlara
karargahta olacağım demişimdir. Her çalışma yerinin bir karargahı
vardır. Şimdi burası asker yeri mi oldu. Başbakan,
bakanlar için de karargaha çekildi deniliyor? dedi.
Özoğlu, yayınevinin yazarlarının yüzde 95'inin asker olduğunu ifade
ederek, ?Yunan ordusu değil ya benim ordum. Onlar da insani
sosyal ilişkiler kuracak? diye konuştu.
Kendisiyle ilgili sahte belgeler düzenlenerek tutuklandığını
savunan Özoğlu, mahkemenin bu nedenle 2 yılı aşkın süredir
uğraştırıldığını, bunu yapanlar hakkında yasal işlem yapılmasını
istedi.
ZEKİ MÜREN'E DE PAŞA DİYORLARDI
Telefon konuşmalarında kendisine ?komutanım? şeklinde hitap
edildiği iddiasına ilişkin de Özoğlu, şöyle devam etti:
?Velev ki telefon konuşmalarında 'komutanım' denildi. Bunun neresi
suç? Suç varsa nüfus müdürlüğüne gidip paşa olan kim varsa
toplayacağız. Günlük yaşantımda herkes 'komutanım' der.
Bundan kimse zarar görmez. Kamu vicdanına hiçbir zararı
yoktur. Zeki Müren'e de 'paşa' diyorlardı. Bunu ne
yapacağız. Semra Özal'a da 'paşa' diyorlardı. Arkadaşım
bana 'komutanım' diyor, ama bir emniyet görevlisine komutanım
deniliyorsa durum çok vahim. Evimi iş yerimi
arayan polisler diğer memurlara 'komutanım' diye hitap
ettiler. Cumhuriyet savcıları derhal harekete geçip bu
işin peşini bırakmamalıdırlar.?
Bu arada, duruşmaya İsa Gök ve Şahin Mengü'nün de aralarında
bulunduğu 7 CHP milletvekili gözlemci olarak katıldı.