Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Türkiye'nin gözü ABD’de görülen Reza Zarrab davasında!..
Ama aslında fazla söze gerek yok!
Davanın tek kelimelik özeti;
'17/25 Aralık 2013 kumpasının ABD'deki 2017 versiyonu'
Yani ABD 17/25'de Türkiye'de başaramadığını şimdi kendi kurguladıkları mahkemede başarmak için uğraşıyor!..
Zarrab'ı da satın alarak!..
Aylardır sanık olarak cezaevinde 1.5 yıldır baskı altında tutulan Zarrab’ın bir anda yargılanmasından vazgeçilerek tanık haline getirilmesi zaten yeni kumpası anlatıyor…
Acaba Zarrab’a ne yapıldı ki sanıkken bir anda Türkiye aleyhine tanık haline getirildi?
İşin içerisinde ABD olunca her şey insanın aklına geliyor. İnsanları istedikleri gibi konuşturmak için beyin nakli bile yapsalar şaşırmam!..
Dünyada istedikleri ülkeleri hizaya getirmek için o ülkelerdeki hainleri bulup oyunu istedikleri gibi kurmakta meşhur, başarısı olununca tuttuğu hainleri kınayan ABD'yi bilmeyen var mı?
FETÖ olayı gibi!...
Zarrab olayıda bu hale getirildi!...
Bakın ABD’nin Zarrab davasında hedef aldığı isimlerden biri de tutuklama kararı verdiği 17/25 Aralık kumpası sonrası istifa etmek zorunda kalan 4 bakandan biri olan eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’dı...
Hayatı boyunca olduğu gibi bakanlık yaparken de;
Hiç eğilmedi...
Hep dik durdu...
ABD'ye karşı Türkiye'nin bağımsız bir devlet olduğunu vurgulamasının 17/25'de bedelini ödedi...
Şimdide ABD'de ödettirilmeye çalışılıyor!..
Türk sanayisine, iş dünyasına ve siyasetine ömrünü veren bir adam..
Kendisini görüşmek isteğimizi geri çevirmeyerek Ankara'da bizleri konuk eden Bakan Çağlayan tek kelime ile ‘Mütevazı bir gönül adamı’
Türkiye’deki gelişmeleri ve ABD’deki davayı konuşup sohbet ettik.
'Türk milleti ona sahip çıkmaya devam etmeli' dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi için ABD'dede tutuklanma kararı çıkarılması dahil Zarrab davası konusundada gereken açıklamaları yaptığını yapmaya devam ettiğini onun dışında şimdilik açıklama yapmak istemediğini belirtince sohbet ettik..
Tabi ki saat olayını sormadan edemedim…
Sohbet ettik ama kendisinden özür dileyerek üzerine bu kadar oyun oynandığı dönemde duyguları yansıtmamak mümkün değil;
Bakın..
Zafer Çağlayan bedeli ne olursa olsun o saate sığmaz. O saatin parasını vermeseydi TBMM’de herkesin gözü önünde kırıp atacaktı. Yüce Divan’a gitmeme olayına gelince; kumpas olduğu resmen ortaya çıkan bir girişimin neden hesabını versin..
Yani Zafer Çağlayan'ın veremeyeceği hiç bir hesap yok..
Watshap profilinde resminin yerine de koyduğu El-Müzill esması ile mesajı ise çok şey anlatıyor;
‘Zillet ,İzzet’in aksidir. Yüce Allah kullarından istediğine izzet istediğini de zillet verir. Bu isim asıl ahirette tecelli edecektir.”
Şunu belirtmek gerekir ki;
Çağlayan bakanlığı dönemlerinde bizzat kendisine hediye verilen paha biçilmez, aralarında incilerin de bulunduğu hediyeleri almayıp bakanlık kayıtlarına geçirip bırakan bir adam olduğunu da birileri iyi bilsin..
Yani değeri ne olursa olsun ‘bir saatlik adam’ değil!..
Gelelim şeref belgesine...
Zafer Bakanın makam odasında asılan İngilizce ve Türkçesi yan yana olan bir bir metre boyundaki belgedeki ifadeler...
Belgenin üzerinde ‘ŞEREF BELGEM’ yazıyordu..
Zafer Bakan'a sordum 'Nedir bu şeref belgem?'
Cevap anlamlı:
'Benim konuşmama gerek olmadığını anlatıyor.17/25 kumpasınınında bugün ABD'de başlayan davanında nedeni bu belgede yazıyor.O nedenle şeref belgem bu. Allah var,gam yok diyorum'
Sevgili okurlar belgenin tarihi 11 Nisan 2013…
Yani kendisinin de istifa etmek zorunda bırakıldığı 17/25 Aralık kumpasından 8 ay önce ABD Kongresinde dönemin Dışişleri Bakanı John Kerry’e hitaben 75 senato üyesinin altında imzasının bulunduğu bir belge bu…
Bu belgeden 8 ay sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bakan Zafer Çağlayan ve Halk Bankası üzerine FETÖ tarafından 17/25 Aralık kumpası kurulmuş!
4 Bakan Zafer Çağlayan,Muammer Güler,Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış kumpasın baskısı nedeni ile istifa etmek zorunda kalmıştı.
Şimdi gelelim eski Bakan Zafer Çağlayan’ın "ŞEREF BELGEM"dediği Ingilizce yazıya ve Türkçe tercümesine…
İyi okuyun;
***
Amerika Birleşik Devletleri Kongresi
Washington, DC 20515
11 Nisan 2013
Sayın: John Kerry
Amerika Birleşik Devletleri
Dışişleri Bakanı 2201 C Caddesi, N.W
Washington DC 20520
Sayın Bakan Kerry ve Sayın Bakan Lew;
İran’a yaptırımların desteklenmesinde ve terör örgütlerinin finansmanının önlenmesinde Türk tedbirlerinin etkinliği hakkında bilgi talebinde bulunmak maksadıyla bu mektubu yazmaktayız. Yönetimin, Türk hükümetini ve Türk bankalarını İran’ın nükleer silah elde etmesinin engellenmesinde işbirliğine ikna etmeye çalışılmasındaki rolünü takdir etmekteyiz.
Fakat İran yasadışı nükleer programlarına hız kesmeden devam etmekte olup, İran ile Türkiye arasında meydana gelen son gelişmelerden dolayı giderek daha fazla endişe duymaktayız.
ABD ve Türkiye uzun bir ortaklık tarihini paylaşmaktadır. Geçen yıl Türkiye’nin NATO’ya katılışının 60. yılı idrak edilmiş, Türk güçleri ABD güçlerinin yanında Kore harbinde savaştığından beri ordularımız başarılı ortak güvenlik harekatları yürütmüştür.
İran’ın yasadışı nükleer programının ve uluslararası terörizminin milletlerimizin emniyet ve güvenliğine yönelttiği tehdide karşılık verilmesinin ülkelerimizin milli menfaatlerine olduğunu bilmekteyiz.
Türkiye’nin büyüyen ekonomisi artan bir doğalgaz ve petrol tüketimi gerektirmektir ve bu açıdan Türkiye ve İran arasındaki işbirliğine dair haberlerden endişe duymaktayız.
2012 Mart ayında Türkiye İran’dan alımlarını yüzde 10-20 arasında azaltacağını duyurmuş, 11 Haziran 2012 tarihli 112-81 sayılı kanun çerçevesindeki yaptırımlardan buna binaen muafiyet almış, İran’dan petrol alımlarında ek azaltışlara bağlı olarak 7 Aralık 2012’de bu muafiyet yenilenmişti. Türkiye’nin İran petrolü ve doğal gazın alımlarını azalttığını bilmemize rağmen Türk devletine ait Halkbank yaptırımlardan kaçınmak için bir kanal olarak kullanılmıştır.
İran’ın beş denizaşırı şubesi ve Tahran’da bir temsilciliği bulunan Türkiye’ye ait Halkbank’a para yatırmak yoluyla uluslararası yaptırımları atlatmak için altın kullanmakta olduğu yolundaki endişelerinize katılıyoruz.
Türkiye Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın “Türkiye Devletine ait Halkbank İran ile mevcut ticari işlemlerine devam edecektir” şeklindeki son açıklamaları Halkbank’ın İran’ın yasadışı nükleer programına yardım edebileceği endişelerinin doğmasına sebep teşkil etmektedir.
Bu durum Halkbank’ın geçmişte uluslararası yaptırımların uygulandığı rejimlere yönelik fonlar için aracı kuruluşluk yapması nedeniyle büyük ölçüde rahatsızlık vericidir. Halkbank 1990’lar ve 2003 arasında Irak tarafından Türk şirketlerine petrol sektörü ekipmanı, endüstriyel ekipman ve hammadde, haberleşme ve malların taşınması ile yapı malzemeleri için ödeme yapılması amacıyla BM yaptırımlarını aşmak için kullanılmıştır.
Bu gelişmeler ışığında sizi Halkbank’ın İran’a altın transferindeki işlemlerini yaptırım uygulanabilir bir faaliyet olarak değerlendirmeye davet ediyoruz. 112-239 sayılı kanun bu işlemlere dair bölümü bu yılın temmuz ayında yürürlüğe gireceğinden bunun Halkbank ve Birleşik Devletler’deki hisse senedi sahiplerini nasıl etkileyebileceğine ilişkin bir izahat beklemekteyiz. Bu yeni yasal gereksinimlere ilişkin uygulama planı acaba nedir?
Buna ek olarak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ocak 2013 tarihinde Türkiye’de 28 tane İran destekli yabancı şirketin kurulduğunu geçenlerde rapor etmiştir. Bu bilgi TOBB’un Eylül 2012’de yayınladığı ve 2011 yılında 2140 tane İran destekli şirketin kurulduğunu ve 2012 yılının ilk dokuz ayında ise 651 tane İran destekli şirketin açıldığını gösteren bir önceki raporu izlemektedir.
Bu 2010 yılından bu yana yüzde kırklık bir artış olup bu yönde endişe verici bir eğilimi açığa vurmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren bu şirketler İran’ın yasadışı nükleer programına devam etmesi için kurulmuş paravan şirketler midir? Türkiye söz konusu şüpheli İran şirketlerinin İran’ın yasadışı nükleer programına yardım etmemesinin sağlanması için ne gibi faaliyetler yürütmektedir?
İran’ın yasa dışı nükleer programı ülkemize yönelik en önemli ulusal güvenlik tehdidini oluştururken, uluslararası terör örgütlerine yönelik her türlü desteğin birleşik devletlerin yanısıra dünya çapındaki müttefiklerimiz ve ortaklarımızın istikrar ve güvenliğine ciddi bir tehdit oluşturduğunu düşünmekteyiz.
Özellikle Türkiye’nin Birleşik Devletler hükümeti tarafından yabancı bir terör örgütü olarak belirlenen Hamas ile ilişkisinden endişe duymaktayız. Aralık 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan haberlere göre “Maliye Bakanlığı’na Gazze’deki Hamas Hükümetine gönderilmek üzere 300 milyon $ tahsil edilmesi talimatını verdi.” Türkiye geçen yıl bu iddiaları yalanlamış olsa da son olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Hamas Lideri Halid Meşal arasında 18 Şubat 2013 tarihinde Ankara’da yapılan görüşme dahil üst düzey ziyaretlerin sağladığı siyasi desteğin yanı sıra Ankara’nın Gazze Şeridi’nde Hamas’ın sosyal kalkınma faaliyetlerine yönelik artan malzeme desteği hususunda endişelenmekteyiz.
Bu faaliyetler Milli Eylem Görev Gücü’nün (MASAK) Türkiye’nin terör finansmanının yeterince suç haline getirmemiş olduğuna ve terörist varlıkları teşhis ve durdurmak için alt yapısının yetersizliğine dair 2007 bildirimi ile bir araya geldiğinde endişe duymak için birçok sebep vermektedir.
Masak Türkiye’yi “Stratejik kara para aklama veya terör finansmanına ilişkin eksikliklerin olduğu yetki alanı” Küba ve Yemen gibi ülkelerle birlikte gri listeye koymuştur. Türkiye son zamanlarda Mali Eylem Görev Gücü standartlarıyla uyumlu olmak için yeni yasalar geçirmiştir. Bakanlıklarınız Türkiye’nin yeni yasaları hakkında herhangi bir analiz yapmış mıdır ve bu sorunların üzerine yeterince gideceklerini düşünüyor musunuz?
Biz, İran’a karşı yaptırımları yıkma veya uluslararası terör örgütlerine destek sağlama amacı taşıyan her girişimin ABD milli güvenlik çıkarlarına büyük bir zarar vereceğini ve Türkiye’ye müttefiklerimize ve dünyadaki ortaklarımıza ciddi bir tehlike oluşturacağına inanıyoruz. Bu çabalarımız da müttefiklerimizle işbirliği yapmamız hayati önemi haizdir. Cevaplarınızı ve bu önemli konularda sizinle birlikte çalışmayı bekliyoruz.
Saygılarımızla…
***
İşte 17/25 Aralık kumpasının sonuç alınamayınca bugun ABD'dede Zarrab üzerinden Türkiye aleyhine ortaya konan davanın gerçek nedeni bu belgede...
Zarrab’ı kullanarak aba altından sopa göstermek istiyorlar...
Bugün ABD’de de görülen sözde Zarrab davasında Türkiye'ye nasıl kumpas kurulduğunu 11 Nisan 2013'deki bu belgenin içeriği açıklıyor..
İyi okuyun!..
İşte Türkiye’nin çıkarlarını koruyup ABD baskısına boyun eğmediği için kumpasa kurban giden, ABD’dede hakkında tutuklama kararı çıkarılan Zafer Çağlayan’ın ‘ ŞEREF BELGEM’ diye adlandırdığı bu belge ABD’deki davada Türkiye’nin de ‘ŞEREF BELGESİ’ dir..
DEDEM!..Bakan Zafer Çağlayan'ı boş zamanlarında sık,sık torunu ile buluşarak moral buluyor. Ziyaretimizde gördük ki. torununun 'DEDEM' diye seslenişi Çağlayan'ı öyle mutlu ediyor ki dünyalar onun oluyor.Torununada 'DEDEM' diye seslenen Çağlayan'ın değmeyin keyfine ve mutluluğuna Allah dedeli torunlu uzun ömürler versin.