Zaman'dan cemaat ve çözüm süreci açılımı!
Abone olCemaatin çözüm sürecine karşı olduğu yönündeki yaygın kanaati red eden Zaman yazarı Bülent Korucu "Hizmet Camiası, açılım sürecinin neresinde?" sorusuna yanıt verdi...
İNTERNETHABER.COM
Gülen Cemaati'nin çözüm süreci Kürt sorununda
geleneksel devlet siyasetinin sınırları içinde kaldığı, barışa
karşı olduğu yönündeki iddiaları köşesinde yorumlayan
Zaman si yazarı Bülent Korucu
Cemaatin çözüm süreci konusunda aldığı pozisyonu tarif etti.
CEMAATTEN "ÇÖZÜME KARŞI DEĞİLİZ" YAZISI
Hükümete yakın medyada cemaatin çözüm ve barış karşıtı olduğu yönünde bir propaganda yapıldığını savunan Korucu bunun gerçeği ifade etmediğini yazdı. Cemaatin, Kürt sorununda barışçıl bir çözüm için net bir irade gösterdiğini ve Fethullah Gülen'in bu yönde çok sayıda açıklaması olduğunu savunan Bülent Korucu "En başta Hizmet Camiası’nın dayandığı ilkeler barıştan yana tavır almayı zorunlu kılıyor." dedi.
İşte Korucu'nun "Hizmet Camiası, açılım sürecinin neresinde?" başlıklı yazısındaki ilgili bölüm:
CEMAATİN İLKELERİ BARIŞTAN YANA
OLMASINI ZORUNLU KILIYOR
En başta Hizmet Camiası’nın dayandığı ilkeler barıştan yana tavır almayı zorunlu kılıyor. Onun için daha ilk günden Fethullah Gülen Hocaefendi, bir adım öne çıkarak “Hayır sulhtadır.” demişti. Kur’an’ın her zaman barış yolunu tavsiye ettiğini hatırlatan Gülen, “Milli onur, milli gurur ayaklar altına alınmama kaydıyla, o mefkûreye saygı devam ettiği müddetçe -bence- el de öpülebilir, etek de öpülebilir. Heyet-i İslamiye, heyet-i milliye arasında huzurun temini adına katlanılabilecek her şeye katlanmak lazım. Hayır sulhtadır, sulh her zaman hayırlıdır.” cümleleriyle barıştan yana tavrını ortaya koymuştu. Süreç boyunca karşılaşılabilecek olumsuzluklara karşı ise ‘kan kusulsa bile kızılcık şerbeti içtim’ diyebilmeyi tavsiye ediyordu.
GÜLEN ANADİLDE EĞİTİM KONUSUNDA NET BİR
TUTUM ALDI
Hocaefendi’nin bu tavrı, başlayan sürecin yanında konumlanma da
değildi. Zira daha önce söyledikleriyle de siyasi iradenin önünü
açıyor; hatta bazen ağır eleştiri getiriyordu. 2011 Ekim ayındaki
şu sözleri önemliydi: “Neden okullarda Kürtçenin de öğretilmesine
fırsat verilmedi? Yurtdışındaki okullarımızda, hatta Amerika’da
bile Türkçe seçmeli ders olarak okutuluyor ve kimse buna mani
olmuyor.” Bu cümlelerin PKK’nın Silvan saldırısı sonrasında öfke ve
intikam sloganlarının kabardığı günlerde söylendiği düşünülürse
kıymeti daha iyi anlaşılır. Kürtçe üzerindeki yasaklar sürerken
“Anadilde eğitimin ilke planında kabul edilmesi devletin
vatandaşlarına karşı adil olmasının gereğidir. Kürtçe ana sütü gibi
helaldir.” demişti.
GÜLEN'İN ZAMAN RÖPORTAJINDA KOYDUĞU
YENİ ÇITA
Hocaefendi, bir ay önce Zaman’da yayımlanan mülakatta duruşunu bir
kez daha özetlemişti: “Bir mümin sulhun yanında olur. Sulhun
gerektirdiği tavırları takınır. Orada teraküm etmiş, birikmiş
problemler var. Bunlar her defasında silahla çözülmeye kalkıldı.
Böyle olunca da katlanarak büyüdü. Şimdi bir sulh ve sükûn süreci
var. Bozmamak lazım. Devlet, vatandaşlarına karşı her şeyden önce
adil olmalı. Temel hak ve hürriyetleri başka değerler karşısında
pazarlık unsuru olarak görmemeli, kullanmamalı. Çözüm süreci daha
başlamadan, anadilde eğitim hakkında kanaatimi ifade etmiştim. Bir
türlü adım atılmadı. Hâlâ sürüncemede. ‘Yeter ki kan akmasın...’
diyelim tamam. Bu bile belli bir pragmatizm ihtiva ediyor. Ötesi
hedeflenmeli.”
ABANT TOPLANTILARI BARIŞA KATKI
SUNMUŞTUR
Hizmet Camiası’nın konuyla ilgili müspet tavrı Hocaefendi’nin
açıklamalarıyla sınırlı değil. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı iki
Abant toplantısıyla aydınların barışa katkısına zemin hazırlamıştı.
2008 yılındaki ‘Kürt sorunu: Geleceği ve barışı birlikte aramak’
konulu toplantının sonuç bildirgesi devrim niteliğinde ifadeler
taşıyordu. “Kürtlere ve diğer unsurlara yönelik asimilasyon
politikalarını reddediyoruz. Türk ve Kürt ayrımının karşılıklı
olarak homojenleştirmek, ötekileştirmek ve yabancılaştırmak
amacıyla kullanılmasına karşı çıkıyoruz.” cümlelerinin 2008
ortamında kurulmasının hiç kolay olmadığını hepimiz biliyoruz.
ŞINRAK'TA HAKKARİ'DE BARIŞ EN ÇOK
CEMAATE YARAR
İlkesel duruşun Camia’yı barışın yanında durmaya zorunlu kıldığını
örnekleriyle anlatmaya çalıştım. Bunları bir kenara bırakıp faydacı
bir yaklaşıma yönelsek karşımıza farklı bir tablo çıkmaz.
Ankara’nın ötesine geçemeyenler, şahince slogan atabilir. İç savaş
ve Saddam zulmü sırasında bile Irak Kürt Bölgesi’nde eğitim hizmeti
vermeye çalışanların; onlarca eğitim kurumu ile Güneydoğu’nun her
karışında bulunmaya gayret edenlerin böyle bir lüksü olamaz. Barış
en fazla Şırnak’ta, Hakkâri’de, Kızıltepe’de, Cizre’de, Silopi’de
var olmaya çabalayan Hizmet Camiası’nın işine yarar. Barışı bölge
halkıyla birlikte en çok onlar
ister.
GÜLEN'İN ULUSALCILARIN ELEŞTİRDİĞİ
DUASI
Camia çözüm sürecine karşı değildir, aksini iddia etmek gerçekleri
ters yüz etmektir. Sözü, Hocaefendi’nin ulusalcı medyada eleştiri
konusu olan şu duasıyla bağlayalım: “Kimsenin burnu kanatılmasaydı
bu ölçüde bu problemler altından kalkılmaz, üstesinden gelinmez hal
almazdı. Allah bu işe sebebiyet verenlerin taksiratını affetsin.
Günümüzde de bu problemi çözmeye çalışan insanlara imkân
bahşeylesin.”
BÜLENT KORUCU YAZILARI