Zaman'dan ANKA'ya şok suçlama
Abone olZaman'ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, 'Fethullah Gülen hasta, Türkiye'ye getirilecek' haberi ile gündeme oturan ANKA Haber Ajansı'nı 'Ajan' olmakla suçladı.
Ekrem Dumanlı, 'Fethullah Gülen ağır hasta, Türkiye'ye
getirilecek' haberi ile gündeme oturan ANKA Haber Ajansı ve ajansın
genel müdürü İsmet Solak'a ağır yüklendi: İşte Dumanlı'nın
yazısı.... ANKA’yı ya istifa kurtarır ya da özür Ajan kelimesi ile
ajans arasında çok büyük bir fark vardır; tıpkı muhabir ile muhbir
arasındaki fark gibi. Nedense bizde bu hayati ayrım kimi zaman
birbirine karışır. Sisli puslu hava dağılınca karşınıza hangi haber
kaynağı ile ne tür bir ilişki içinde olduğu bir türlü anlaşılamayan
birileri çıkar. Mesela 28 Şubat sürecinde önemli roller üstlenen
Ulusal Basın Ajansı’ndan haberi olan var mı? Misyonunu tamamlayınca
sessiz sedasız medya dünyasından çekildi. Oysa Sincan’daki tankları
harekete geçiren Filistin Gecesi görüntülerini onlar servis
etmişti. Şimdi ajans sahibi Ali Haydar Veziroğlu da yok medyada,
UBA da… ANKA (Ankara Haber Ajansı) geçen hafta “bomba haber”iyle
gündeme geldi. Güya Fethullah Gülen şeker komasına girmiş, ölüm
riski nedeniyle alelacele Türkiye’ye getiriliyormuş. Bu da
yetmemiş, kuyruklu bir yalan daha ortaya koymuş ajans: Başbakan
Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Gülen’in
durumunu konuşmuş. Hocaefendi’nin dönüşü sırasında sevenlerinin
göstereceği ilgiden doğacak rahatsızlık dile getirilmiş. İşte ‘s’
harfinin önemi burada. Ajans kelimesinin son harfine sadık kalan
bir yayın yöneticisi şöyle yapmalıydı: Ölüm haberi yapılan kişinin
yakınlarına, en azından avukatlarına başvurmalıydı. Havayollarından
da dönüş haberi doğrulatılabilirdi. Ayrıca Başbakan ile Genelkurmay
Başkanı arasında geçtiği iddia edilen konuşmanın bir ajans
tarafından bilinmesi için bahsi geçen iki kişiden birinin buraya
bilgi sızdırması gerekiyordu. Bu bilginin bir manipüle olabileceği
de hesaplanmalıydı. Sonuçta ne oldu? Sayın Gülen Samanyolu
Televizyonu’ndan bağlandı ve sağlığıyla ilgili gerçekleri dile
getirdi. Merak ettim, ajans çalışanları STV’yi seyrederken çok
utandı mı? Bu tür işlerde sorumluluk en üst düzeydedir. Ajansın
başında İsmet Solak var. Solak da şeker hastası. ‘Şeker koması’nı
ondan daha iyi kim bilebilir? Zaten mazisinde darbecilik suçlaması
var Solak’ın. Keşke 28 Şubat’tan alnının akıyla çıkabilseydi. En
azından empati yoluyla bir insanın sağlığını haberleştirmede
duyarlı davranabilirdi. Şimdi Solak, gizemli verilen ikili
görüşmenin kendi bilgisi dışında olduğunu, diğer bir kaynaktan
habere eklendiğini söylüyormuş. Olmaz! Eminim yatsıya bile kalmadan
sönen bu mum, en çok ANKA’da işini dürüstçe yapmak için çırpınan
meslektaşlarımızı üzmüştür. Gerçi bazı aklı evveller “Hoca gelecek,
haberimizin doğruluğu anlaşılacak” kehanetinde bulunuyormuş.
Hocaefendi elbette gelecek; yalnız onun gelmesi ANKA’yı haklı
çıkarmayacak. Aksine, yalanları bir kez daha belgelenecek. Gülen’in
Türkiye’ye dönmesine engel bir durum yok ki! O halde bir ajansta
alnının teriyle çalışan gazetecilerin yalancı durumuna düşmesine ne
gerek var? Bu hatayı yapan yöneticinin ya istifa ya da özür borcu
var. İşi pişkinliğe vurma en çok ajans çalışanlarını ve oradan
hizmet alan basın kuruluşlarını yaralayacaktır…