Zaman'a cemaat gazetesi eleştirisi
Abone olAli Atıf Bir'in "“Zaman Gazetesi istediği kadar ağzıyla kuş tutsun ‘cemaat gazetesi’ olduğu gerçeğini değiştiremez" sözleri Nedim Hazar'ı kızdırdı...
Nedim Hazar, başlıklı yazısında Zaman Gazetesi'ne ağır
eleştiriler yönelten Ali Atıf Bir'e cevap verdi....
Geçtiğimiz hafta Zaman gazetesinin tiraj raporu yayınlandığında bu
gazeteyi severek okuyan herkes sevinirken, beni bir düşünce
almıştı.
Şüphesiz basit bir paranoyaya dayanmıyordu bu endişe, Türkiye gibi
bir ülkede yaşayıp yakın tarihimizdeki toplumsal gelişimlere
baktıktan sonra ne menem bir ‘Yengeç Sepeti’ içinde yaşadığımızın
farkında olduğum için ‘eyvah’ dedim, ‘Şimdi, yıllardır kendilerini
paralayıp, bu ülkede medyayı bir tek kendilerinin temsil ettiğine
inanmış ruhlar, bir şekilde bu gazetenin paçasına
yapışacaklar!’
Ali Atıf Bir Hoca’yı bileceksiniz. (Bir de Çevik Bir vardı,
şimdilik konumuzla çok ilgili değil.) CNN Türk’te programlar yapan,
fiziki görüntüsünün aksine hiperaktif görünmeye çalışan, eline sopa
alıp markaların, reklamların kafasına ‘dan dun’ vuran (Köşenin
adına bak: Atıf Hoca’nın Not Defteri! ‘Çıkarın kağıtları yazılı
yapacağım’ cümlesi eksik.) tipik ilk mektep hocası halet-i
ruhiyesindeki Atıf Hoca. İş bu hocamız bir süredir gazetemize
kafayı ‘takmış’ durumda. Hoş bundan önceki yazılarında hadi bir
şekilde reklamlarla ilgili filan deyip ses çıkarmıyorduk; ama dünkü
yazısı tam bir ‘merd-i kıpti’ hesabına dönüştü. Atıf Hoca bulunduğu
konuma o kadar perestiş etmiş ki, had ve hesabını bilmeden
üfledikçe üfürmüş. Bakın ne diyor: “Zaman Gazetesi istediği kadar
ağzıyla kuş tutsun ‘cemaat gazetesi’ olduğu gerçeğini değiştiremez
bir.” Sanki bir tartışmanın, gaz almanın orta yerinden girmiş gibi
cümleye, zira bu cümle tam bir had bilmezlik sorunsalı. Zaman işi
gücü bırakıp, kendini Atıf Hoca’ya beğendirecek öyle ya! Aslında
problemin temeli yazdığım ilk paragrafta yatıyor ve Atıf Hoca bir
hologram gibi, başkasına ait bir gölge gibi yazmış adeta. O kendi
didaktizminin tatlı vadisinde gezinip dururken esas mesele başka
gibi duruyor.
Bakın şu satırlar aynı zatın bir önceki günkü yazısından: ‘Sanki
sözleşmişiz gibi ağızlarımızdan aynı sözcükler çıktı: ‘Peki bizi
kim keşfetti?’. Birbirimizin yüzüne bakarak hönkürdük: ‘Ertuğrul
Özkööökkk’. Hürriyet, Türkiye’deki toplumsal değişimin en büyük
tetikleyicisi. Hürriyet’in sarsılmaz gücü burada. Peki, bu gücü
nereden alıyor? Hadi onu da siz bulun bakalım...’ Gölgelerin
sahibini bulmak mümkün; ama konumuz bu değil.
Toparlıyorum, Ali Atıf Bir’in temsil ettiği model Televole
medyasının reklam düzlemine yıkılmasından başka bir şey değil.
Popüler kültürün klişelerini yedeğine alıp, birkaç bilimsel cümleyi
akademik ‘titr’ ile destekleyince ortaya çıkan ‘ombudsman’ tripleri
sadece kendi sektöründe kalınca bir yere kadar ‘eyvallah’
diyebiliyor insan. Ama kalkıp muhatabına ‘gazetecilik’ dersi
vermeye yeltenince ‘orada bir dur bakalım’ demek gerekiyor. Hele
bir dur bakalım Hoca!
Şimdi Hoca’nın kendi jargonuyla birkaç not da biz yazalım.
Ali Atıf Hoca Bir. Bir gazeteye ‘ağzınla kuş tutsan’ filan demek
senin haddin değil, iki. Abone sistemi bırakın gelişmiş Batı
ülkelerini, artık Afrika ülkelerinde bile kullanılan bir sistem,
üç. Bayiden satın alma zorbalığı hangi modern pazarlama (Hoca’ya
özel apostrof: Marketing) tekniğidir? Dört. Elma-armut üslubu size
yakışabilir, (Erman Hoca-Atıf Hoca) Zaman gazetedir, etti mi beş?
Okunup okunmama oranı, her gazete için eşit riske sahiptir, arka
sayfa güzeli okunurluluk düzeyini değil bakılırlılık yüzdesini
artırır, altı. Reklamcılıktan bile değil, Atıf Hoca’nın
reklamcılıktan ne kadar anladığını sektörün önemli isimleri çok iyi
biliyorlar; zira bir üniversitenin amfisinden gelip tereciye tere
satma cüretini göstermeyecek, haddini bileceksin, yedi. Bir
gazetenin, gazete olup olmadığını haberi, fotoğrafı, yorumuyla
değerlendireceksin, sekiz. Birilerinin sözcülüğünü,
amplifikatörlüğünü yapmayacaksın, dokuz. Bu işler Pirelli’nin
takvim kızlarına sarılarak poz vermeye benzemez, bu da on.
Hasılı gerçek şu: Ali Atıf Bir, Zaman 495 bin.
Son söz gölge sahiplerine; Atıf Hoca yetmez, başka tıkaçlar da
bulmak lazım!
NOT: Ali Saydam gibi reklam sektöründen gelip, medyada bu işi
hakkıyla ve layıkıyla yapan ‘star’lık ve şöhret budalalığı gibi
kaygıları olmayan kişiler elbette yukarıdaki eleştirilerin
uzağındadır.
YAZI:Nedim HAZAR