Zaman yazarından Fethullah Gülen'e açık mektup!
Abone olFethullah Gülen'e köşesinde bir açık mektupla seslenen Zaman yazarı Cemaatteki ruh halini ve hükümetin sert suçlamaları karşısında içerde yaşananları özetledi...
İNTERNETHABER.COM
Zaman gazetesi yazarı Ahmet Kurucan, 17 Aralık
süreciyle yaşananları yorumaldığı yazısında Fethullah
Gülen'e seslendi. Bir açık mektup niteliğindeki yazısında
Türkiye'de manzarayı gülen'le paylaşan Zaman
yazarı ilginç ifadeleriyle dikkat çekti. Cemaatteki ruh halini ve
hükümetin sert suçlamaları karşısında içerde yaşananları özetleyen
Zaman yazarı "Evet Hocam, herkes dimdik ayakta; çünkü
abdestlerinden şüpheleri yok, namazlarından da emin
haldeler." dedi.
"Bir kez daha diyorum, siz üzülmeyin Hocam!" diyerek söze başlayan Zaman yazarı Gülen'e şöyle seslendi:
CEMAATİN İŞİ BİTMİŞTİR DİYENLER BİTMİŞ MİDİR?
Gördüğüm manzarayı söyleyeyim Hocam; en üst düzeyde “Cemaat’in işi bitmiştir” söylemleri ile psikolojik harbin en acımasız ve kural tanımaz taktiklerini uygulayan insanlara rağmen, biten hiçbir şey yok Allah’a hamdolsun. Bitti diyenlerin işi bitmiş midir onu bilemem ama ben rahatlıkla söyleyebilirim herkes dimdik ayakta. Üzülmemeniz mümkün değil ama ben yine de söyleyeyim, siz üzülmeyin. Gönlünüz rahat olsun. Bediüzzaman Hazretleri’nin “Rıza-yı İlâhi’ye uygun hareket etmek, iman hizmetini yapmak, vazife-i İlâhiye’ye karışmamak, asayişi korumak, sabır ve şükür içinde olmak” unsurlarıyla belirlediği müsbet hareket çizgisinde herkes hayatına devam ediyor.
EVET HOCAM HERKES DİMDİK
AYAKTA!
Aslında bunu söylemem çok yakışıksız bir söz size karşı,
farkındayım. Zi-ra 17 Aralık sonrası Cemaat’in düşman ve şeytan
ilan edildiği günlerin başlangıcında demiştiniz ki: “Allah’ın
rızasını gaye edinen insanlar olarak bizler her şeyimizi kaybetsek,
dershanelerimizi kapatsalar, okullarımıza-yurtlarımıza el koysalar,
O’nun rızasını elde ettiysek hiçbir şey kaybetmiş sayılmayız.
Allah’ın takdiri bu kadarmış der sabreder, sineye çeker ve imtihanı
kaybetmemek için yine O’nun sinesine sığınırız.” Dolayısıyla
meseleye böyle bakan bir insana “herkes dimdik ayakta, gönlünüz
rahat olsun” demem belki yakışık almadı. Eğer öyleyse, vakanın
raporu gibi kabullenin bu tesbitimi lütfen. Evet Hocam, herkes
dimdik ayakta; çünkü abdestlerinden şüpheleri yok, namazlarından da
emin haldeler.
HİÇ KİMSE ERDOĞAN'IN TAVSİYESİNE
UYMUYOR
İşin daha ilginci Hocam, meydan meydan, ekran ekran gezip sürekli
söylenen, gazete manşetlerinde köşe yazılarında tekrarlanan ve
Kastamonu mitingi ile “terör örgütü bunlar” sözüyle zirve yapan
onca hakaret, itham ve iddialar arasında “çocuklarınızı bunların
okullarından alın” tavsiye, telkin ve emrine rağmen nedense
çocuklarını okul, dershane ve yurtlardan alan da yok. “Devlet
kurumları yeter, bedava kurslar vereceğiz, yer yoksa otel
kiralayacağız” sözlerinin sarfına rağmen yurt çapında rakamlara
döküldüğünde 3-5 rakamı ile ancak ifade edilebilecek vak’a hariç
nedense hiç kimse bu tavsiyeye uymayı düşünmüyor.
TANIYAMAMIŞ HOCAM BUNLAR HİZMET'E GÖNÜL
VERENLERİ!
Güvenmiyorlar ihtimal. Hizmet kurumlarında bulduklarını oralarda
bulabileceklerine inanmıyorlar. Çocuklarının istikballerini kendi
siyasi görüş ve emelleri nedeniyle mahvetmeyi içlerine
sindiremiyorlar. Halbuki “paralel yapı” uydurmacası ile algı
üretimi ve siyaseti yapan kurmay zekalar en üst düzeyde yapılan bu
çağrıları takip eden 3-5 gün içinde kurumların içinin boşalacağını
tahmin ediyorlardı. Ah ki ne ah! Tanıyamamışlar Hocam bunlar
Hizmet’e gönül veren Anadolu insanlarını.
Bir vakıa anlatayım size; “sizin tabanınız iyi ama idareci kadroda
yer alan abileriniz, ablalarınız kötü” diyen bir arkadaşına esnaf
bir ağabeyimiz; “Ben senin kötü dediğin abi ve ablalarımın aldığı
her türlü kararın altına imzamı atıyorum; sen de sizin
idarecilerinizin kararlarına imza atar mısın?” diye sormuş.
Şaşırmış kalmış muhatabı. Ne diyeceğini bilememiş. Çünkü montaj,
dublaj dense de kabul edilmiş ses kayıtları, ortaya saçılan
ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, yolsuzluk iddiaları
karşısında kaçacak yer bulamamış. Hâlâ amin bekleyen duanız aklıma
geldi birdenbire şu satırları yazarken nedense.
HOCAM! KUTUPLAŞMA KONUSUNDA İYİMSER
OLMAK ZOR!
Hocam! Yalnız toplumdaki kutuplaşmalar için aynı iyimser tavrı
sergilemem zor. Hak ve hakikatin bütün çıplaklığı ile ortaya
çıkacağı ya da yalanlar, iftiralar, çarpıtmalar, delilsiz ithamlar,
topluma kin, nefret ve düşmanlık aşılayan söylemler, muhatabını
ötekileştiren ve şeytanlaştıran beyanlar son bulmadığı müddetçe de
kutuplaşmaların önü alınamaz kanaatindeyim. Yarın seçim var
Türkiye’de. Seçim sonuçları ne olur bilemem. Ama bu söylem
sahiplerinin, galibiyet ya da mağlubiyet fark etmez, her iki halde
de söz konusu hırçın tavrı eğer devam ederse sözünü ettiğim
kutuplaşma katmerli bir şekilde büyür diye düşünüyorum. Mevcud
hasarı tamir için zaten uzun zamana ihtiyaç olduğu aklıselim
herkesin kabul ettiği gerçek. Bir de bu gergin atmosferin, nefret
dilinin seçim sonrası devamını tahayyül edecek olursak, ülkemizin
hali nice ola demekten başka çare bulamıyorum. Hak’tan inayet
ola!
HOCAM SİZ ÜZÜLMEYİN! DUANIZDAN DUR
OLMAYIN
Fakat Hocam, seçim sonuçları ne olursa olsun, onlar ne yaparlarsa
yapsın 75 yıllık hayatınızdaki yaptığınız rehberliğe, bu çerçevede
ortaya koyduğunuz değişmez sabitelere dayanarak diyebilirim ki,
Allah muhafaza bu hırçın ve anlamsız tavır devam etse bile ben sizi
dinleyen Hizmet insanının aynı mehip, vakur, ciddi ve sorumlu
tavrını devam ettireceğinden eminim. Sahih bilgi, tecrübe ve
müşahede ve güvene dayalı bir kanaat bu. “Dövene elsiz, sövene
dilsiz ve derviş gönülsüz gerek” yaklaşımının ateşten bir zeminde
dahi olsa devam edeceğine şahsen ben eminim. Son 3 ayda yapılan
onca zulme “dosttan gelen cefa” deyip katlanan sulh ve sükunun
temsilcileri, asayiş ve güvenin bekçileri olan Hizmet erleri yine
katlanacaktır. Siz üzülmeyin. Duanızdan dur olmayın.
Şununla bitirmek istiyorum Hocam. Tarihe kara bir leke olarak geçen
şu karalama dönemine en az iki ayrı isim verilmesi gerekiyor.
Birincisi iktidar kanadının demokratik-hukuk devletinin içini
boşaltan uygulamaları ve devlet imkânlarını kullanarak bütün
dünyanın gözünün içine baka baka yürüttüğü Hizmet’i yok etme
kampanyası için. İkincisi; düşmanlaştırılan öteki olarak Hizmet’in
bütün bunlara karşı hak ve hakikatin hatırını hiçbir şeye feda
etmeyen dik duruşu ve mukabele tarzı için.
Bir önceki yazımı “Allah böylesi ifritten günleri bir daha
yaşatmasın ve bu muhtevada bir yazı yazdırmasın. Amin…” diye
bitirmiştim. Ama çok daha çetin şartların olduğu süreçte benzer bir
yazı daha kaleme almak varmış. Vardır elbet Allah’ın bir bildiği.
Sizin ifadenizle “Kaderin tecellisini kendi keyfimize göre
bekleyemeyiz.” Öyleyse sabır ve şükür içinde asayişi koruyarak,
vazife-yi İlahiye’ye karışmadan, Allah’ın rızasına muvafık biçimde
iman hizmeti yapmaya devam edeceğiz.
Siz üzülmeyin Hocam. Allah her şeyi görüyor ve biliyor.
AHMET KURUCAN YAZILARI