Zaman yazarından Erdoğan'a cehennem uyarısı
Abone olSoma maden faciasını AK Parti'ye oy vermeye bağlayarak şimşekleri üzerine çeken Zaman yazarı Ali Ünal'dan bir tartışılacak yazı daha.
Emniyet içindeki paralel yapılanmaya yönelik
soruşturmaya tepki gösteren Zaman si yazarı Ali Ünal, Başbakan
Erdoğan'ı cehennem ile uyardı.
Yazar, Erdoğan'ı kötülük işlememeye devam etmesi halinde
cehennemde yanacağını ima etti. Yazar ayrıca Erdoğan'ın peşinden
gidenleri de aynı sona maruz kalacağını yazdı.
Erdoğan'ı günahlarından dönmeye çağırdığı "Başbakan’ın psikolojisi" başlıklı yazısında yazar, Erdoğan'ın ruh halini kendi penceresinden anlattı. İşte o olay yazı:
KÖTÜLÜK ANITI
"Fakat insan, vicdanının sesini dinlemez, günahlarını ve
kötülüklerini itiraf edemeyip yolundan dönmez ve istiğfarla
temizlenemezse, bu defa bir yandan kendisini sefahate salar, diğer
yandan vicdanında kendisini aklamak, güya haklılığına, doğru yolda
olduğuna kendisini inandırmak için daha çok günah, daha fazla
kötülük işlemeye devam eder ve dibe doğru gittikçe uzayan tam bir
kötülük anıtı haline gelir.
CEHENNEM EHLİ CENNET'E KOYULACAK OLSA ONLAR BUNU REDDEDER ÇÜNKÜ...
Vicdan azabı, Cehennem azabına delil, bundan da öte, Cehennem azabından daha ağırdır. Kur’ân-ı Kerim, Rahmân Sûresi’nde Cehennem’i Allah’ın Rahmâniyet tecellisi nimetlerinden olarak anar. Çünkü, Cennet mağfiret ve hususî rahmet (Rahîmiyet) tecellisi olmasına mukabil, Cehennem, Rahmâniyet’e dayalı mutlak adaletin tecellisidir; dolayısıyla adalet ne kadar büyük nimet ve rahmetse, Cehennem de o ölçüde nimet ve rahmettir. Zalimler için yaşasın Cehennem! İkinci olarak, Cehennem ehli Cennet’e koyulacak olsa, onlar bunu reddederler. Çünkü, kendi vicdanlarında kendilerini mahkûm etmişlerdir ve Cehennem’i hak etmelerine sebep günahları ve kötülükleri vicdanlarını öyle yakar ki, Cennet’e koyulacak olsalar, vicdanlarındaki yangın Cehennem ateşinden çok daha yakıcı olacağı için, onlar Cehennem’i tercih ederler. İnsan, dünyada iken de, Âhiret’te vicdanını ancak Cehennem ateşiyle susturabilecek ölçüde işlediği kötülüklerin, günahların ve cinayetlerin yakıcı azabını ve ağırlığını vicdanında duyar. Bu öyle dehşetli bir haldir ki, yukarıda arz edildiği üzere, insan ya girdiği yoldan çıkıp, içten bir istiğfarla ve kötülük ve cinayetlerinin cezasına razı olmakla vicdanının baskısından kurtulur veya vicdanını susturmak, güya vicdanında haklı çıkmak için daha fazla kötülük, zulüm üstüne zulüm, cinayet üstüne cinayet işler.
YA VİCDANININ SESİNİ DİNLEYECEK YA DA DAHA FAZLA KÖTÜLÜK YAPACAK
Türkiye’de 17 Aralık’tan bu yana yaşadıklarımıza, Hocaefendi ve Cemaat’e atılan onca iftiraya, Cemaat’i bitirme, müesseselerini kapatma teşebbüslerine, ağızlardan kan fışkırır gibi çıkan bazı sözlere, söylenen, yazılan yalanlara, işlenen hukuk cinayetlerine, vazifelerini en iyi şekilde yapma dışında hiçbir suçları olmayan kahraman Emniyet ve Yargı mensuplarına reva görülenlere ve bütün bu olanlar karşısında sözde kanaat önderleri, ulemâ ve Diyanet erbabının büyük çoğunluğu itibarıyla sükûtu tercih etmesine, hattâ bazıları itibarıyla sevinmesine bu vicdan aynasından baktığımızda, her şeyi çok daha iyi anlayabiliriz. O bakımdan, girilen bu yolda ya Başbakan vicdanının sesini dinleyip, tevbe ile yolundan dönecek ve kendisiyle birlikte sürüklediği veya sürüklenen kişiler hakkında hukukun vereceği hükme razı olacak ya da vicdanı üzerindeki tonlarca ağırlık altında güya haklılığını ispat için daha fazla kötülük yapacak, daha çok intikam peşinde koşacak, daha çok zulmedecek ve sonunda bir “racfe ve sayha” ile kendisi mukadder âkıbetine yuvarlanırken, arkasındakilere ve daha acısı, bu ülkeye de çok büyük bir bedel yaşatacak.
-Bütün Müslümanların bayramını kutlarım.