Zaman yazarından 'Erdoğan'a Başbakan aranıyor' çıkışı!
Abone olAbdullah Gül'ün Kütahya'daki açıklaması deşifre edilmeye devam ediyor. Gül ne demek istedi?
Zaman si yazarı Mustafa Ünal da Abdullah Gül'ün sözlerinin deşifresini yaptı. Gül'ün ilk mesajını iki hafta önce “Cumhurbaşkanlığını konuşmanın zamanı geldi.” diyerek verdiğini söyleyen Ünal, cumhurbaşkanının Kütahya'da yaptığı açıklamayı da bir "patlama" olarak değerlendirdi.
İki hafta önce, gelişmeleri gazete manşetlerinden duymak istemediğini belirten Gül'ün, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarını gazete manşetlerinden duymaya devam etmesinin bu patlamada etkili olduğunu belirten Ünal, Gül'ün de buna tepki olarak manşetten konuştuğunu söyledi.
Erdoğan ve Gül ilişkisinin sorunsuz bir gül bahçesi olmadığını söyleyen yazara göre, ortada cumhurbaşkanlığı seçimlerini aşan bir durum var. Ünla'a göre, Türkiye'ye değil Erdoğan'a Başbakan aranıyor.
İşte Mustafa Ünal'ın Abdullah Gül'ün sözlerini deşifre ettiği o yazısı...
İLK MESAJ İKİ HAFTA ÖNCEYDİ
Cumhurbaşkanı Gül’ün ilk mesajı iki hafta önceydi. “Cumhurbaşkanlığını konuşmanın zamanı geldi.” demişti. Bu kısa cümle “2014 senaryolarında ben de varım” anlamına geliyordu.
GELİŞMELERİ GAZETE MANŞETİNDEN DUYMAK İSTEMİYORDU
Ayrıca o gün, gelişmeleri gazete manşetlerinden duymak istemediğini de söylemişti. Bu mesajların tek muhatabı vardı: Başbakan Erdoğan...
GÜL DE MANŞETTEN KONUŞTU
Bu süre içinde hiç konuşmadılar değil. Bir araya geldiler. Baş başa kaldıkları o masada bir sonuca ulaşamadıkları anlaşılıyor. Cumhurbaşkanlığı konusu ya hiç gündeme gelmedi ya da uzlaşma sağlanamadı. Gül’ün istemediği şekilde mesajlar gazete manşetlerinden verildi. Dolaylı yoldan yani. Gül de aynı yolu izledi. Manşetten konuştu. Medya üzerinden yolladı haberi.
HERKESİN ANLAYABİLECEĞİ BİR CÜMLE
Ankara’da değil, gezi için gittiği Kütahya’da patladı. Tam da Başbakan’ın il başkanlarına konuştuğu saatlerde. “Bugünkü şartlarda gelecekle ilgili siyasi planım yok.” dedi. Yalın, herkesin anlayacağı bir cümle. Buna rağmen Başkent iki gündür bu cümlenin şifrelerini çözmekle meşgul. Sadece siyasi çevreler mi? Değil, bütün ülke.
PARTİDE GÜL RAHATSIZLIĞI YENİ DEĞİL
Acaba Gül ne demek istedi? ‘Mevcut şartlar’ derken Başbakan’a rest mi çekti? Yorumlar şifre çözücülerin duruşuna göre değişiyor. Partide azımsanmayacak oranda, meydanın bütünüyle Erdoğan’a bırakılmasını, Gül’ün gölge etmemesini isteyenler vardı. O damarın Gül rahatsızlığı yeni değil. Geçmişi var. Bir yıl önce cumhurbaşkanlığı kanunu yazılırken bugünler düşünülerek Gül’ün aday olmaması için özel madde konuldu. Bizzat Erdoğan mı istedi? Hayır. Ama ses çıkarmadı. Engel olmadı. CHP’nin başvurusu üzerine o maddeyi Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu, Gül’ü yaraladı.
28 NİSAN CEVABININ ASIL AKTÖRÜ GÜL'DÜR
Biraz daha geriye de gidebiliriz, 2007’ye... 27 Nisan muhtırası ve 367 kararı üzerine Meclis cumhurbaşkanını seçemeyince Türkiye erken seçime gitmek zorunda kalmıştı. Yeri gelmişken belirteyim, muhtıraya meydan okuyan 28 Nisan cevabının asıl aktörü Gül’dür. Şüphesiz herkesin etkisi var ama söylemek istediğim, aslan payının Gül’e ait olduğu...
KAMPANYALAR YAPILDI
Başbakan seçim sürecinde cumhurbaşkanının ‘uzlaşma’ ile seçilmesinden söz edince Gül’ün adaylığı tartışma konusu oldu. Yine aynı damar, Erdoğan’ın yakınında yer alan birçok isim, Gül’ün uzlaşmaya fırsat tanıması için adaylıktan çekilmesini istedi. Bu yönde kampanya yapıldı. Başbakan sessiz kaldı. Gül bundan çok rahatsız oldu. Aykırı seslere kulağını tıkadı, “Adaylığım devam ediyor, geri çekilmem söz konusu değil.” dedi. Parti yönetimi de kabullenmek durumunda kaldı.
İLİŞKİLER SORUNSUZ GÜL BAHÇESİ DEĞİL
Bugünü anlamak için dünü hatırlamak gerekiyor. İlişkiler sorunsuz, gül bahçesi değil. Hem yolun başında hem de süreç içinde kriz düzeyinde olmasa da sıkıntılar yaşandı. Gül’ün hükümetin politikalarını ve Erdoğan’ın üslubunu yüzde yüz benimsediğini söylemek zor. Durduğu yerler de farklı, bakış açıları da. Hem iç hem dış politikada. Fark hafta içinde TÜSİAD toplantısında açıkça görüldü.
ORTADA CUMHURBAŞKANLIĞI MESELESİNİ AŞAN BİR DURUM VAR
Gül’ün AK Parti için sıradan bir isim olmadığını söylemeye gerek yok herhalde. AK Parti 2002’de ‘tek adam’ politikasına tepki olarak doğdu. Önce gömlekler çıktı. Sonra arkası geldi. Köprüler dostlarla, ittifaklarla, gömleksiz geçildi. Zor zamanlar çabuk unutuldu. Bir bir köprüler atıldı. Gül de nasibini aldı. Özellikle son mesajı isyan derecesinde bir itiraz. Cumhurbaşkanlığı meselesini aşan bir durum var ortada.
TÜRKİYE'YE DEĞİL, ERDOĞAN'A BAŞBAKAN ARANIYOR
Mevcut iklimde kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı belli: Erdoğan... Cevabı aranan kimin başbakan olacağı. Ama Türkiye’ye değil, Erdoğan’a ‘başbakan’ aranıyor. Bunu Gül’ün kabullenmemesinden daha doğal ne olabilir? Düşük profille ne başbakanlık yapılıyor ne de parti yönetiliyor. Bu formülü denedi Türkiye. Netice ortada.
İBRE GÜL'SÜZ SENARYOLARDAN YANA
Gül’ün ‘yokum’ dediği ‘mevcut şartlar’ çok fazla sürdürülebilir değil. Doğru, bugün AK Parti’de ibre ‘Gül’süz senaryolardan’ yana. Peki yarın? Kim bilir belki yarından da yakın.