Zaman yazarından AK Parti kehaneti
Abone olGazeteci-Yazar Ahmet Turan Alkan, AK Parti'nin birkaç partiye bölünmesinin kaçınılmaz olduğunu iddia etti.
Dünya aktörlerinin, AK Parti’nin Ortadoğu’da kendilerine
vekaleten güç kullanmasını artık istemediğini ileri süren Zaman
gazetesi yazarı Alkan, "AK Parti’nin birkaç parçaya
bölüneceğini düşünüyorum. Bundan sonraki dönem Türkiye’nin
koalisyonlar dönemi olacaktır. Uzun sürecek bir tek parti iktidarı
hiç zannetmiyorum." iddiasında bulundu.
"Kavga partneri olarak cemaatin gösterilmesi Başbakan’ın
çok hoşuna gitti.” diyen Alkan, Başbakan Erdoğan’ın
problemlerini aksettireceği bir şeytan imajına kavuşmuş olduğunu
ifade etti.
Ahmet Turan Alkan, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından
sonra yaşananları Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) değerlendirdi. 17
Aralık’ın darbe olarak nitelendirilmesine karşı çıkan Alkan,
“Hükümetin 17 Aralık’ın anlamını çok çabuk kavradıklarını
düşünüyorum. Her şeyi sona erdirecek bir sürecin başlangıcı
olduğunu, ilk adımı olduğunu çok çabuk fark ettiklerini
düşünüyorum. Bu süreçte gösterdikleri telaş ve dağınık manzara
devlet cihazına hakim olamadıklarını bana hatırlatıyor. 25 Aralık
soruşturmasının engellenebilmesi bana bunu hatırlatıyor. Gerekli
mesajı aldıklarını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Ortada bir cemaat-hükümet kavgası olmadığını, Başbakan Erdoğan’ın
yaşadığı sıkıntıları bu imajla örtmeye çalıştığını kaydeden Alkan,
“Hükümetin cemaate yönelik bir antipatisi var. Başbakan ve yakın
çevresinin Hizmet Hareketi’ne karşı bir husumeti var. AK Parti
tabanından bu husumet henüz çok net gelmedi. Başbakan mütemadiyen
onları da doktrine etmeye çalışıyor. İşte ‘kapıyı çalarlarsa şunu
deyin, dershanelerden çocuklarınız alın’ diye. Fakat asıl kitle,
partinin asıl kitlesi bu husumete iştirak etmedi. Ben hükümetle
cemaatin kavga edemeyeceğini düşünüyorum. Çünkü bu iki kuvvet bir
birinin dengi değil. Kavga partneri olarak cemaatin gösterilmesi
Başbakan’ın çok hoşuna gitti. Problemlerini aksettirebilecek bir
şeytan imajına kavuşmuş oldu. İşsizlik yükselse paralel yapı
diyecek, Kırım karıştı deseler, paralellerde bu işin içinde
diyecek. Başbakan paralel yapıya işleri ihale ederek vaziyeti uzun
süne götüremez.” şeklinde konuştu.
‘BAŞBAKAN, SUÇ İSNADINDA BULUNULACAK BÜTÜN KANUNİ
TEDBİRLERİ ALIYOR’
17 Aralık’tan sonraki yasal düzenlemelerin amacını da anlatan
Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun cevabını bizzat Başbakan
verdi. ‘Bize karşı yönelen darbeyi engellemek için bazı mevzuat
değişiklikleri yapmak durumunda kaldık’ dediği anda, zaten bunun
bir darbe olmadığını, mevzuat çerçevesinde yürütülen bir soruşturma
olduğunu kabul etti. Başbakan, kendisine suç isnadında
bulunulmasını engelleyecek bütün kanuni tedbirleri alıyor. Şu
durumda bir hükümetin mensubu ile ilgili yolsuzluk ithamında
bulunmak için Başbakan’ın izni gerekiyor. Böyle bir şey demokratik
ülkelerde olmaz. Bu sadece otokratik ülkelerde olur.”
‘BAŞBAKAN, KENDİ KORKUSUNU SEÇMENİNE
BULAŞTIRIYOR’
Başbakan Erdoğan’ın meydanlarda dile getirdiği ‘paralel yapı’
söylemiyle kendi korkusunu halka yansıttığını belirten Alkan,
şunları söyledi:” Başbakan’ı anlamakta büyük güçlük çekiyorum.
Çünkü onun meydanlarda kullandığı temel argümanlar, kendi zaafını
ortaya koyuyor. ‘Paralel yapı’ varsa onu son zamanlarda fark etmiş
olmak vahim bir görev ihlalidir. Bunu söylememesi lazım. Olsa bile
söylememesi lazım. İki aydan beri bu yapıdan bahsetmesine, bu
yapıya lanet okumasına hatta hakaret etmesine rağmen doğru dürüst
tek bir somut delil ortaya koyamadı. Bu da ülkenin meşru seçilmiş
hükümetinin, başbakanının daha ciddi ve devlet adamlarına yaraşır
bir temkinle konuşması gerektiğini hatırlatıyor bize. Başbakan,
kendi korkusunu seçmenine bulaştırmaya çalışıyor. Korkuyu
bulaştırırsa 30 Mart badiresini atlatabilmeyi hesaplıyor. 30
Mart’ta kendi mantığına göre yeterli oy alabilirse, biraz dinlenip
önündeki yeni süreci düşünmeye başlayacak.”
‘AK PARTİ’NİN BİRKAÇ PARÇAYA BÖLÜNECEĞİNİ
DÜŞÜNÜYORUM’
İleriye dönük öngörülerini de paylaşan Alkan, sözlerini şöyle
sürdürdü: “Asıl bu söyleyeceklerim önemli olabilir. Partner olarak
hükümete CHP’yi, MHP’ye değil de Hizmet Hareketi’ni yazanlar, çok
iyi planlanmış bir şey yaptılar. O da şu; AK Parti tabanı ile
Hizmet Hareketi’nin beşeri kadrosu Türkiye’de demokrasiye inanmış
kitlenin ana eksenini teşkil ediyorlar. Bu kitleyi
itibarsızlaştırırsanız Türkiye’de Müslüman kitlenin legal siyaset
yapma imkanını da törpülemiş olursunuz. Bana göre şunu yapmak
istiyorlar; AK Parti’yi sildiler, cemaati bir kuvvet olarak kavgaya
koydular. Bu karakterlendirme iç basında büyük bir karşılık buldu.
Hükümet de ‘orduya kumpas kuruldu, Ergenekoncular da çok mağdur
edildi, hepsi bunlar yüzünden’ demek suretiyle önüne çok kullanışlı
ama ne kadar tehlikeli olup olmadığı belli olmayan bir hazır reçete
ile karşılaştı ve buna sarıldı. AK Parti’nin altın yılları olarak
tarihe geçecek bir 10 yıl daha hiç olmayacak. Muhafazakar
demokratlar Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olmayacaklar.
Kitleler de söz sahibi olmayacaklar. AK Parti’nin birkaç parçaya
bölüneceğini düşünüyorum. Hizmet Hareketi parti haline gelmez,
gelirse intihar etmiş olur. AK Parti’nin birkaç partiye ufalanması
kaçınılmazdır. Dünyanın aktörleri, AK Parti’nin Ortadoğu’da
kendilerine vekaleten güç kullanmasını artık istemiyorlar, bunu
açık açık söylüyorlar da. Bundan sonraki dönem Türkiye’nin
koalisyonlar dönemi olacaktır. Uzun sürecek bir tek parti iktidarı
hiç zannetmiyorum. İktidarın dindar bir çizgide değil de hürriyetçi
laik bir çizgide yürüyen insanlar tarafından kullanılacağını
düşünüyorum. Bütün antidemokratik tedbirlerin de buhar gibi
kaybolacağını düşünüyorum. Bu böyle olmazsa tabi ki Türkiye
otoriter bir rejime sürüklenir.”
‘DİNLEMELERİN HESABINI HÜKÜMET VERMELİDİR’
Başbakan’ın dahi dinlendiğinin ortaya çıkmasının güvenlik zafiyeti
olduğunu kaydeden Alkan, “Son kayıtlarda Başbakanı’n da
dinlendiğini şaşkınlıkla görüyoruz. Başbakan’ın herhangi bir bakanı
ile, bakanlar kurulu üyeleri ile veya önemli bürokratları ile
görüşmelerinin güvenliğini sağlayamayan bir hükümet benim temel
haklarımı nasıl sağlayacak? Ben böyle bir kabineye anayasal düzeni
sürdürebileceği konusunda ne kadar güvenebilirim? Bunun için
hükümetin kimseyi suçlaması gerekmiyor. Hükümet itham mevkii
değildir, hükümet icra yeridir. Ülkenin Başbakan’ının dinlenmesi
çok ağır bir hizmet kusurudur. Bu zaafını başkalarına yansıtacağı
yere, hükümet bunun hesabını vermelidir. Bürokratik kuruluşlar
bunun hesabını vermelidir. 17 Aralık soruşturması başlamasaydı,
hükümetin veya hükümete bağlı istihbarat bürokrasisinin bunlardan
haberi olmayacak mıydı? Yani, bu kayıtları tutanlar
sızdırmasalardı, güvenlik bürokrasisinin bu kayıtlardan haberi
olmayacak mıydı? Ben bu tabloda büyük bir görev ihmali görüyorum.”
şeklinde konuştu.
'CUMHURBAŞKANI SİYASİ KAYGI TAŞIYOR'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, internet ve HSYK ile ilgili yasal
düzenlemeleri onaylamasını eleştiren Alkan, Cumhurbaşkanı’nın
tavrının büyük bir kitlede şaşkınlığa sebep olduğunu kaydetti.
Alkan, “Cumhurbaşkanı önüne gelen her metni imzalamaya memur bir
noter değil. Yasamanın bir parçası değil, yürütmenin bir parçası.
Buna rağmen Sayın Gül’ün internet haberleşmesi konusundaki,
gençlerin çok hoşuna giden, onların tansiyonlarına çok yaklaşan
tarzını göz önüne aldığımızda daha hürriyetçi bir yaklaşım
bekliyorduk, bizi şaşırttı. Ben bunu siyasi gündeme bağlıyorum. Ben
bunu cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşmasına bağlıyorum.
Cumhurbaşkanı siyasi kaygı taşıyor. Kendisine oy veren ana kitleyi
karşısına almak istemiyor.” değerlendirmesinde bulundu.