Zaman yazarı yumruklu saldırıyı hipnoz etkisine bağladı!
Abone olBaşbakan'ın kullandığı dili analiz eden Mümtazer Türköne "nefret söylemi"nin Erdoğan tarafından bir pazarlama tekniği oalrak kullanıldığını yazdı...
İNTERNETHABER.COM
Başbakan Erdoğan'ın giderek sertleşen ifade tarzını kritik
eden Zaman si yazarı Mümtazer
Türköne çarpıcı yorumlarda bulundu.
Erdoğan'ın "nefret söylemi"ni bir ifade biçimi olarak sistematik şekilde kullandığını savunan Mümtazer Türköne "Başbakanımızın nefret söyleminin, bir siyasî iletişim ve pazarlama tekniği olduğunu unutmayalım." dedi. Türköne, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yumruklu saldırı düzenleyen şahsın saldırıdan önce Erdoğan'ın grup konuşmasını dinlediğini hatırlattı ve ilginç bir imada bulundu. "Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının psiko-analizine dair elimizde bir bulgu yok. Başbakan’ın grup konuşmasını dinledikten sonra yumruklayacak MHP’li veya CHP’li arayanların ruh sağlığı üzerine eğilmemiz lâzım." diyen Türköne, nefret söyleminin böyle sonuçlar doğruduğunu vurguladı.
İşte Türköne'nin yazısındaki ilgili bölüm:
NEFRET SÖYLEMİ İÇİN İBRETLİK BİR
AMERİKAN HİKAYESİ
Dünya çapında meşhur Amerikan konfeksiyon markalarından birinin,
bidayetinde pazarlama taktiği “nefret” duygusuna hitap etmek idi.
Irkçılığın yoğun olduğu günler ve şirkete adını veren patron
kalkıp, “Ürünlerimin zenciler tarafından giyilmesini istemiyorum”
diyor. Tabii fırtınalar kopuyor. Sonuç, satış patlaması. Sebep:
Beyazlar çoğunluk ve bu pahalı ürünleri alacak para sadece onlarda
mevcut.
ERDOĞAN'IN NEFRET SÖYLEMİ BİR PAZARLAMA
TEKNİĞİ!
Başbakanımızın nefret söyleminin, bir siyasî iletişim ve pazarlama
tekniği olduğunu unutmayalım. Güç arayışı meşrû sınırların dışına
çıktığı zaman nefrete yaslanmak zorundadır. Yahudi düşmanlığı
olmasaydı, Hitler bu kadar kestirmeden diktatörlük kurabilir
miydi? “Kültürlü” Almanlar, bu nefret duygusu ile kaderlerini
tek kişiye teslim ettiler. Atalarımızın “öfkede akıl olmaz” sözünü,
Erdoğan’ın “öfke bir hitabet sanatıdır” vecizesi ile
değiştirmeliyiz. Belgesellerde karşınıza çıkar: Hitler’in ayak
parmakları üzerinde yükselip, parmağını tehditle sallarken yüzüne
hakim olan öfke yüklü ifade gerçekten etkileyicidir.
KURAL OLARAK AŞK VE NEFRET GÜNDEN GÜNE
ARTIYOR
Şablon, propaganda yüklü Amerikan filmlerinin bayat repliğine
uyuyor. Başkan, ülkesine zarar vermek için kendisini hedef alan
kötü adamlarla zorlu mücadeleyi bir yığın badireyi atlatarak
kazanır. Yorgun, bitkin ve öfkelidir. Eşi, toparlanmak için biraz
dinlenmesini ister. Klişe cevap: “Olmaz, yöneteceğim koskoca bir
ülke beni bekliyor.” Ne aşk değil mi? Bulutların nefret yüklü
olmasını anlamalı ve anlayışla karşılamalısınız. Aşk ve nefret ikiz
kardeştir ve her biri yekdiğerine anlam kazandırır. Kuvvetli bir
aşk için, Kaf Dağı’nda kellesi alınacak kötü bir canavar titreyerek
beklemeli. Nefretin koyulaşması için, aşkın delice ve çok kuvvetli
olması gerekli. Nefretin kolay kolay aşka dönüşmesi mümkün değil
ama aşktan her zaman büyük bir nefret çıkabilir. Yani? Yanisi şu:
Başbakanımız ülkesini çok seviyor. Kural olarak aşk ve nefret
günden güne arttığına göre, bir çare bulmamız lazım?
YUMRUKLU SALDIRIDA ERDOĞAN'IN GRUP
KONUŞMASININ PAYI VAR MI?
Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının psiko-analizine dair
elimizde bir bulgu yok. Başbakan’ın grup konuşmasını dinledikten
sonra yumruklayacak MHP’li veya CHP’li arayanların ruh sağlığı
üzerine eğilmemiz lâzım. MHP’liler bu işe pek müsaade etmezler,
sıkıntıda olan daha çok CHP’liler. Hukuk ve adalet arayışı,
Başbakan’ın yargıyı itibarsızlaştırması ile anlamını kaybederken
nefret dili farklı meşrepteki insanların tek iletişim aracına
dönüşüyor.
Nefret bu kadar hükümferma iken, aşk kime sığınsın?