Zaman yazarı: Bu olur mu ey Müslüman?
Abone olSiyasal İslam'ın bir canavara dönüştüğü yönündeki analizilerine devam eden Ali Bulaç bugün de çarpıcı çarpıcı eleştiriler kaleme aldı...
İNTERNETHABER.COM
Siyasi İslam'a yönelttiği eleştirilerle dikkat çeken
Zaman si yazarı Ali Bulaç
analizlerine bugün de devam etti. Liberal kapitalizm ve sosyalizmin
"devlet, toplum ve iktidar" ile kurduğu ilişkiyi masaya yatıran
Bulaç, İslamcıların liberallerin ve sosyalistlerin yapamadığını
yapma şansını heba ettiğini vurguladı. "Pekiyi, hem
Tanrı’yı ve dini ritüellere ve sembollere hapsedeceksin, hem
sekülerleşip her şeyi mübah göreceksin! Bu olur mu ey
Müslüman?" diye soran Bulaç, siyasal İslam'ın nasıl bir
canvara dönüştüğünü tarihi süreci içinde köşesinde özetledi.
İşte Bulaç'ın yazısındaki ilgili bölüm:
MÜSLÜMAN'IN CANAVARI DİNİN SEMBOLLERİNE
VURGU YAPAR
Üçüncü nesil İslamcılar, 21. yüzyılın başlangıcından itibaren İlk Neslin “devleti kurtarma”, İkinci Neslin “devlet kurma” iddia ve davasını bırakıp, “devleti ve iktidarı yeniden tanımlama” çabasına girişselerdi, sadece kendilerine değil, modern zamanların siyaset düşüncesine de büyük katkılar sağlayabilirlerdi. Böyle yapmadılar, özünde Leviathan olan devleti sahiplenerek iktidar oldular. Müslüman’ın canavarı, dinin sembollerine ve ritüellerine aşırı vurgu yaparken hayatın pratiğinin tamamını modern iktidarın emredici politikalarına ve taşıyıcı araçlarına göre yürütmeye başlarken ortaya çıkar.
ESKİ İSLAMCILARIN "İSLAMCILIKTAN
İSTİFA" ETMESİ GEREK
Eski İslamcılar “İslamcılıktan istifa edip” yollarına devam
edeceklerine; “dinin somut hükümlerini bir kenara bırakıp diyanetle
yetinebilecekleri”ne hükmettiler. Tabii ki buna da zayıf da olsa
bir “dini/fıkhi meşruiyet” buldular. Buna göre “laik düzende İslami
hükümler uygulanmaz; iç ve dış güçler, mevcut hukuki mevzuat buna
izin vermez. Ama güçlenmek de lazım, bu da ancak iktidar olmakla
mümkün. Modern iktidar tek yanlı olarak güç ve zenginlik
kazandırır. Bu durumda güç toplayıncaya kadar iktidar olur ve
iktidarı kullanırken İslami hükümleri askıya alabilir, dini
ritüellerle yetinebiliriz.” Semboller ve ritüeller hem dinle bağı
koruyor, hem laik hasımlara karşı avantaj sağlıyor.
BU OLUR MU EY
MÜSLÜMAN?
Avrupa’da Leviathan’ı ortaya çıkaran faktör, iktidarın veya
devletin Kilise ve Kilise’nin şahsında dine, anı zamanda Tanrı’ya
karşı sekülerleşerek otonom varlık, sınırsız güç kazanmasıdır.
Sosyalizm “ezilenler” adına bu canavara karşı koymaya çalıştı, ama
daha büyük canavar doğurdu; liberalizm “hukuk” adına devletin
gücünü sınırlandırmak istedi, referansı “zenginler” olduğu için
toplumu ve yoksulları canavarın ağzına verdi. İslami siyasi akımlar
bir açılım getirebilirlerdi. “İktidar için iktidar” hırsıyla yanıp
tutuşan eski İslamcılar ve muhafazakâr dindarlar, dinin hükümlerine
karşı bağımsızlaşarak modern Leviathan’ı kendi iktidarlarında
yaşattılar; bu arada sekülerleştiler. Dostoyevski “Tanrı yoksa her
şey mübahtır” demişti. Pekiyi, hem Tanrı’yı ve dini ritüellere ve
sembollere hapsedeceksin, hem sekülerleşip her şeyi mübah
göreceksin! Bu olur mu ey Müslüman?