Zaman Gazetesi'nin yeni hedefi
Abone olZaman Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, yeni yayın dönemine girilidği şu günlerde yapılan çalışmaları anlattarak, hedeflerini duyurdu.
Pazartesi günleri medya üzerine yazılar yazan Zaman'ın Genel
Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, bu Pazartesi'yi başında bulunduğu
gazetesine ayırdı. Zaman'ın yeni yayın döneminde neler yapacağını
anlatan Dumanlı'nın yazısı şöyle.... Her şey daha iyi bir gazete
için Meslek içi semineri her yıl tekrar etmekten umulan nedir?
Niçin bu tür konulara hep Zaman kafa yoruyor? Samimi bir inancı
paylaşıyoruz: Türk basını teknolojik üstünlüğüne rağmen dünya
standartlarını yakalayamıyor. Bilgisayara, matbaaya, modern
binalara önem verdiği kadar insan unsuruna önem vermiyor.... Siz bu
satırları okurken, gazetemizin yayın bölümünde çalışan arkadaşlar
yeni bir heyecanı yaşıyor olacak. Artık geleneksel hale geldiğini
söyleyebileceğim meslek içi seminerimiz, bugün başlıyor.
Haberciler, dört gün boyunca hummalı bir çalışmanın içinde bulacak
kendini; her yıl eylülün ilk yarısında olduğu gibi... Sabah 8
buçukta başlayacak yoğun çalışma temposu. Sonra haberciliğin teknik
detaylarına yelken açacak arkadaşlar. Sorular soracak, cevaplar
duyacak. Doğru bir iş yapmanın ciddiyetini, mesuliyetini yeniden
duyacak herkes. Teorik bilgiler, değişik yaklaşımlar, felsefi
açılımlar çok önemli gazetecilikte. Bu bilgilere ulaşılmadıkça,
hatta mesleki bilgiler yenilenmedikçe gazetecilik dosdoğru
yapılamaz. Şartlar değiştikçe yaklaşımlar değişebilir çünkü. Buna
teknolojinin zorladığı sınırları da ekleyince, gazeteci, sık sık
kendini yenileme ihtiyacı hisseder... Zaman kendisini yeniliyor;
durmak yok Zaman'ın haber seminerleri sadece teorik bilgilerin
sıralandığı bir programdan oluşmaz. Zaten teorik bilgi yüklemesi
için Anadolu'da görev yapan muhabirleri İstanbul'a çağırmanın bir
anlamı da yoktur. Ders notları nevinden kitapçıkları herkesin görev
yerine göndermek daha doğru olurdu... Mühim olan, mesleki
uygulamanın ve bu uygulama esnasında karşılaşılan problemlerin
ortaya konabilmesidir. İşte seminer düşüncesinin püf noktası: Bilgi
ve tecrübe paylaşımı. Hazır bütün haberciler bir araya gelmişken,
yazı işleri haberden beklediği tüm detayları dile getirir. Bir
haber için tastamam denebilmesi için ihtiyaç duyulan konular
sıralanır. Bazen örnek metinler seçilir ve kıyasıya eleştiriler
yapılır. Bu keskin eleştiriler aslında yazı işlerinin kendi öz
muhasebesidir. Zaman darlığı, dikkatsizlik, yanlış değerlendirme..
hepsi de bu mesleğin cilvelerinden. Ne kadar sakınırsanız sakının
bazen iş kazası sayılabilecek hatalar yapılır gazetecilikte.
Seminerlerin bir gayesi de hataları asgari düzeye çekmektir. Bu
programlarda haberlerdeki kurgu hatasından dil yanlışlığına, bilgi
eksikliğinden anlam belirsizliğine kadar pek çok konu birlikte
mütalaa ediliyor. Gazete mutfağında ter döken arkadaşlarımıza her
yıl önemli konuklar da katılır. Mesela geçen yıl Taha Akyol, Sami
Kohen, Andrew Finkel (serbest muhabir, CNN’e haber geçiyor), James
White (TIME dergisinin eski Türkiye temsilcisi), Ragıp Duran gibi
gazeteciler katılmıştı programımıza. Bu yıl Mehmet Barlas, Nail
Güreli, Haluk Şahin, Hugh Pope (Wall Street Journal’da köşe yazarı)
gibi değerli gazetecilerimizin katılması planlandı. Sadece
Anadolu'nun dört bir yanından seminere katılanlar için değil,
yıllardır İstanbul'da görev yapan arkadaşlar için de senelerini
gazeteciliğe vermiş insanları dinlemek önemli. Onların
tecrübelerini paylaşmak genç gazeteciler için yeni ufuklar
açıyor... Programın pratik bir yanı olduğunu söylemiştim. Gün
ortasına kadar haberciler, konuşmaları dinleyecek, sorular
yöneltecek... Programa katılan herkesin öğleden sonra haber
birimleriyle ortak çalışması planlanıyor. Geçen yıllarda
katılımcılardan haber merkezi, ekonomi, kültür, spor servisi gibi
birimlerde çalışma yapmaları istenirdi. Bu yıl daha değişik bir
metot seçildi. Her katılımcıya bir haber konusu veriliyor ve haber
birimlerindeki deneyimli kişilerden yararlanılması tavsiye
ediliyor. Son gün teslim edilecek haberlerin dört gün boyunca
tartışılan bilgiler ışığında olması, programın amacına yaklaşma
ölçüsünü de ortaya çıkaracak... Peki ama bunca zahmete ne gerek
var? Meslek içi semineri her yıl tekrar etmekten umulan nedir?
Niçin bu tür konulara hep Zaman kafa yoruyor? Samimi bir inancı
paylaşıyoruz: Türk basını teknolojik üstünlüğüne rağmen dünya
standartlarını yakalayamıyor. Bilgisayara, matbaaya, modern
binalara önem verdiği kadar insan unsuruna önem vermiyor. Tipik bir
doğulu modernite refleksiyle işin dış görüntüsü, artistik yanı, şov
kısmıyla ilgileniyor. Oysa bir mesleğin doğru yapılabilmesi için
meslek erbabının doğru bir süreçten geçmesi gerekiyor. Eskiden
gazetecilik usta-çırak ilişkisine daha bağlıydı. Üstadlar tutarmış
çırakların ellerinden. Kimi zaman tatlı nasihatlerde bulunur, kimi
zaman ders olsun diye acı tecrübeler tatmalarını sağlarmış. Böyle
bir gelenek yok artık; zaten Bab-ı Ali gazeteciliği de kalmadı
ortada. Kalamazdıda. Yeni medya düzeni, beraberinde yeni arayışlar
getiriyordu. Artık yazı işlerinin çoğunda muhabirlik çoluk çocuk
işi sayılıyor. Muhabirlik ile yazarlık arasında uçurumlar oluştu.
Az biraz kendini ispatlayan muhabir, kendini ya bir köşenin ağında
buluyor; ya da ekranın bir köşesinde. Habercilik "stajyer
çocuklar"la birkaç yıllık muhabirlere devrediliyor. Belki bu
şekilde habercilik daha ucuza getirilmiş oluyor... Oysa bilginin
zati değeri kadar kıymetli bir nesne yoktur gazeteciler için.
Bilginin dolu dolu sunulabilmesi için, bilgiye ilk ulaşan elden onu
sayfaya taşıyan beyne kadar haber kadrosunun tastamam olması
gerekir. Yeni okurlara yelken açarken... Seminerlerin bir de Zaman
okurlarına yönelik gerekçesi var. Bu gazetenin okuru, ayakta
alkışlanmayı hak ediyor; hem de tarih huzurunda. Herkesin "Bu
ülkede kaliteli gazete tutmaz" diye bangır bangır haykırdığı bir
dönemde o, gazetesine sahip çıktı. "Gazetenin kalitesi arttıkça
tirajı düşer" diyenleri mahcup etti. Türkiye gerçeklerinden
kopmadan dünya standartlarının zorlanabileceğini ispat etmek için
yola çıkan genç bir kadroya, o hep cesaret verdi. Onun verdiği
cesaret, Zaman'ı Türkiye'nin en önemli, en kaliteli, en güvenilir,
en etkin gazetesi olmaya ayrıca teşvik etti. Bu uzun yolda okurun
bu kadar açık desteği olmasaydı bir adım bile atılamazdı... Yaz
bitiyor, okullar açılıyor. Bu dönem gazetelerin yeniden derlenip
toparlandıkları, yeni okur kazandıkları zaman dilimi.
İstatistiklere göre her yılın eylül-ekiminde Zaman, okur kitlesini
genişletiyor. Yeni aboneler ve onların kattığı yeni heyecan... Okur
kitlesinin genişleme sürecine girmesi, en çok yayıncıları
heyecanlandırıyor. İşte Zaman'ın Meslek İçi Semineri, bu heyecanın
doğurduğu bir vefa borcudur. Her dönemde gazetesine yürekten sahip
çıkan okur kitlesine daha iyi bir ürün sunmanın gayretidir...
Aslında yeryüzünde eşi zor bulunur bu okur kitlesi için ne kadar
gayret gösterilse azdır. Ne dersiniz? Yazı: Ekrem Dumanlı Kaynak:
www.zaman.com.tr