Zaman AK Parti'yi bu üç fetvayla vurdu!
Abone olZaman yazarı Karaman'ın üç fetvasıyla Erdoğan'ı vurdu. Biri var ki çok tartışılıyor.
Zaman gazetesi Genel Yayın Editörü
Veysel Ayhan yazısında AK Parti'nin yaptığı icraatlara Hayrettin
Karaman'ın bu fetvalarını örnek gösterdi hatta BBP lideri Muhsin
Yazıcıoğlu'nun ölümü için de Erdoğan'ı suçladı!
Muazzam bir hırsla yola çıkıyorsunuz. Niyetiniz her siyasi parti
gibi iktidara gelmek. Sizin niyetiniz daha ötesi. İktidara gelince
bir daha gitmemek. Ne yaparsınız? Bunun için neler lazım? Bir: bol
para, iki: siyasi rakipleri her türlü yolla elimine etme.
BİRİNCİ FETVA
Uzun vadeli siyasi projelerinizde, propaganda
faaliyetlerinizde ve kamuoyu oluşturmak için medya satın almanızda
sıkıntı yaşamamanız lazım. Yani bol paranız olmalı. Bunun için size
özel bir para havuzu gerekiyor. Devlet ihalelerinden, belediye
projelerinden alınacak komisyonlarla bunu oluşturmayı
düşünüyorsunuz. Vakti zamanında bunun fetvası alınmış. Zaman yazarı
ve o çevrelerin ‘cemaziyelevvelini’ iyi bilen Ali
Bulaç, o günlere şahit olmuş, şöyle diyor: “1996
yılında birer kamu kuruluşu olan belediyelerden ihale alan
işadamlarının çeşitli cemaat, vakıf ve derneklere bağış yapıp
yapmamaları konusu gündeme gelmişti. Hakim görüşe göre ihale alan
bir işadamı, gösterilen bir yere yüzde 10 bağış yapabilir, ‘zor
faktörü’ kullanılmayacaksa bunda bir sakınca yok.”
Bulaç, bunu kesinlikle onaylamamış, işin nerelere uzanacağını
görmüş ama kapıyı birileri açmış.
ŞARK KURNAZLIĞI
Hayrettin Karaman Hoca, o dönem için verdiği fetvayı geçenlerde açıkladı: “‘Devletten veya belediyelerden haklı ve meşru olarak ihale alıp istifade ve kâr eden kimseleri, yardımda bulunsunlar diye hayır kurumlarına yönlendirsek bunda bir sakınca var mıdır?’ diye sordular. Buna verdiğim cevap şudur: Hayır işlesin diye teşvik ve sevk ettiğiniz kimseler Müslüman iseler ve siz istemeseniz bu yardımı yapmayacak idiyseler ve/veya bir daha iş ve ihale alamam diye bu yardımı yaparlarsa bundan ecir (sevap) alamazlar.” (27.12.2013/Yeni Şafak) Diyor ama fetvasını veriyor. İğne deliğinden deve geçirmeyi başaracak şark kurnazlığı bu fetvayı maymuncuk gibi kullanıp her işten nemalanma yolunu böylece meşru hale getirmiş.
Fetva her partilinin elinde maymuncuğa dönüşünce ‘metazori
bağış’ bir süre sonra ‘hayırsever’ işadamları
üretiyor. Bu ‘maymuncuk anahtar’ otoyol
yaptığınızda, AVM kondurduğunuzda kolayca dünyevi bir
‘cennet anahtarına’ dönüşüyor. Parti rozeti takan
herkes aynı zamanda böyle bir ‘cennet anahtarı’ da edinmiş
oluyor.
Başbakan’ın “Alınan para devletin kasasını soymuyorsa
yolsuzluk değildir.” cümlesi, bunun bir nevi kabulü.
Sonuç: Fetvayı kapan on binlerce ‘cennet anahtarlı’ partili gönül
rahatlığıyla ayakkabı kutularını istifleyebiliyor. Yakınlarına
hayırseverlik yapıp villa hediye edebiliyor.
İKİNCİ FETVA
Siyasi rakipleriniz var. İyi konuşuyorlar. Hitabetiyle sizi
sarsıyor, moralinizi bozuyor. Siz böyle kara kara düşünürken
rakibinizin özel hayatında titiz olmadığını öğreniyorsunuz. Diğer
rakip partinin durumu daha kötü. Hemen hemen önde gelenlerin hepsi
dikkatsiz. Size bağlı her emrinize amade istihbaratçılarınız da
varsa ve ufukta bir seçim de görünüyorsa küçük bir el hareketiyle
yapılacakları onaylıyorsunuz. Ama ‘titiz!’ olduğunuz için yine bir
fetvaya ihtiyacınız var. Onu da ödül verdiğiniz din âliminden almış
oluyorsunuz. Fetva şu: “Eğer ayıp ve günahını
gizleyerek işleyen bir mümin kamu görevlisi veya kamu görevine
talip biri ise bu takdirde ‘halkı onun zararından koruma’ vazifesi,
ayıbı örtme vazifesinin önüne geçer ve ilgililere durum açıklanır;
yani bu durumda ayıp ve günah gizlenemez... Ama gizlenen kusur ve
günah kamuyu ilgilendiriyor ve bilinmemesi kamuya zarar veriyorsa
devreye ‘zaruret’ girer ve zaruri olarak tespit ve gerektiği kadar
teşhir edilir. (12.05.2011/Yeni Şafak/Hayrettin
Karaman) Bu da tamam olunca geriye taşeron birilerini bulmak,
yayınlatmak kalıyor. Muhal farzla ifade edeceğimiz varsayım ve
isnadı aklımıza getiren kişi CHP lideri. Kılıçdaroğlu, bu
olaylardan Erdoğan’ı sorumlu tutuyor: “Şaibeli bir kişidir. Onun
bilgisi dahilinde gerçekleşen bir olaydır. Bu kadar net söylüyorum.
Kendisi talimat verdi.” diyerek, olayın failinden emin olduğunu
açıkladı. Başbakan, seçimler öncesi ortaya çıkan bu rezaletleri
meydanlarda “Bu özel değil, bu genel genel…”
diyerek siyaseten istismar etmişti. Baykal, özel hayatına ait
ortaya çıkan bu skandalla istifa etmiş, Başbakan zorlu bir rakibini
diskalifiye etmiş, konuyu meydanlarda seçim malzemesi yapmıştı.
Olayın failleri tabii ki aranıp bulunamadı. Kılıçdaroğlu, net
olduğunu ifade ettiği delillerini henüz açıklamadı. Meydan,
delilsiz iftira atmayı bir itiyad haline getiren Erdoğan’a kaldı.
Bugünlerde diğer her skandalda olduğu gibi yapılan bu fecaati
cemaate mal ediyor. Sonuç öncelikler ve AK Parti trolleri kaynaklı
çakma Numan Kurtulmuş vakası.
ÜÇÜNCÜ FETVA
Eğer uzun vadeli olarak rakipsiz ve alternatifsiz olmak
istiyorsanız aynı cephede bulunduğunuz refiklerinizi yanınıza
çekmelisiniz. Numan Kurtulmuş veya Süleyman Soylu gibi isimler
yarın bir gün alternatif olacaksa siz onları bir şekilde ikna edip
yanınıza çekerseniz akıllılık etmiş oluyorsunuz. Peki ikna olmayan
olursa ne olacak? Bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Sadece
‘Acaba o da mı?’ diyerek bir soruyu
seslendirebiliriz. Geçenlerde Karaman Hoca, yazısının son
paragrafında ilginç bir ipucu verdi. “Kamuya (ve bu
arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba
ait zarar göze alınır, sineye çekilir. Siyasette olan selim akıl ve
kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum
şehid Muhsin Yazıcıoğlu’nu dua ile anıyorum.” (Yeni
Şafak/19.12.2013)
Normalde böyle bir yazıda siyak sibak bütünlüğü içinde bu son
cümleye ihtiyaç yok. Hoca bunu niye kullandı? Merhum Yazıcıoğlu’nun
vefat tarihi değil, doğum tarihi de değil. Peki Hayrettin Hoca bu
cümleyi niye kullandı? ‘Fail, olay mahalline mutlaka geri döner.’
gibi bir şey miydi bilmiyoruz? Acaba yazısında ifade ettiği
argümanlar AK Parti alternatiflerini elimine etmek, ‘etkisiz hale
getirmek’ fetvasını içeriyor olabilir mi? “Devlet
geleneğimizin kendini korumak için geliştirdiği reflekslerin bir
kısmı epeyce ürpertici, benden hatırlatması” diyebilen bir
şahıs Başbakanlık müşavirliği yapıyorsa bazı kuşkular haklılık
kazanmaz mı? AK Partililerden bu tezi destekleyici başka sözler de
geldi ama işin gerçeğini Allah bilir.