Zam istemenin 6 güvenli yolu...
Abone ol"Bir emekçi ücretinin artırılmasını patronundan nasıl istemelidir" Mehmet Barlas bugünkü yazısında açıkladı...
Mehmet Barlas bugün Sabah'taki yazısında diye soruyor ve zam
isteminin yollarını açıklıyor.
Patronlar da, emekçiler de insan. Herkesin vücut yapısı et, kemik
ve sinirden oluşuyor. Ama "Yabancılaşma" denilen olgu, her insanın
vücut kimyasını ve dolayısıyla dünyaya bakışını
farklılaştırıyor.
Patron bir yandan "Rekabet dünyasında nasıl ayakta kalırım"
sorusuna uykusuz gecelerde cevap ararken, bir yandan da,
"Çalışanlarımla ilişkimi nasıl sağlıklı tutabilirim" meselesine her
gün çözüm üretmeye çalışıyor.
Patron olmanın en ağır yükü "Risk taşımak"tır.
Bir hatalı davranış, bir yanlış karar, sahip olunan markanın
değerini sıfırlayabilir. Bir yanlış yatırım, patronu altından
kalkılması zor borçların altına sürükleyebilir. Bir tedbirsizlik,
itibarı da, malı mülkü de götürebilir.
Emekçi olmak, bu tür riskleri içermiyor. Neticede emekçinin (Buna
yöneticiler de dahil) hatalarının riskini patronlar taşımak
durumundadır.
Emekçi için en büyük risk, işini ve dolayısıyla geçimini sağlayan
ücretini kaybetmektir.
Patronlar iflas eder, emekçiler işsiz kalır nihai
değerlendirmede.
Ancak emek olmadan, sermaye de bir anlam taşımaz. Şimdi "Bilgi" nin
emek içinde çok ağırlıklı bir yer tuttuğu çağda, sermayeemek
ilişkileri de eskisinden farklı düzeylerde gelişiyor. Sanayi
toplumunda, patron akşam işini kapatıp eve gittiğinde, işi de tatil
olurdu. Bugün ise, bilgiyi taşıyan emekçilerle birlikte, her akşam
patronla birlikte şirketin tümü evlerine gidiyor.
"Bilgi Çağı" nın emekçisi, şirketi beyninde taşımakta. Emekçinin
psikolojisi, iç ve dış ilişkileri, aile yaşamı, doğrudan şirketin
performansına yansıyor.
Yani modern patronun eskisinden farklı bir riski daha var. O da
"Emekçilerinin mutsuz olması" riskidir.
Bu nedenle yeni şirketlerde "Halkla İlişkiler" eskisinden çok
farklı boyutlarda önem kazanmıştır. Şirketin dış dünyaya dönük
imajı kadar, şirketin çalışanlarına dönük görüntüsü artık ağırlıklı
önceliktedir.
Yeşilçam filmlerindeki "Baba Patron" Hulusi Kentmen modeli, ancak
çok küçük imalathaneler için geçerlidir. Emekçiler için artık,
işsiz kalmak ve ücret alamamak riskinin yanında "Şirkete sadık
kalmak" sorumluluğu da gündeme gelmiştir.
Ama yine de patronun başarısı "Kar" ı, emekçinin başarısı da
"Ücret" i ile ölçülmektedir.
Forbes dergisinde, "Bir emekçi ücretinin artırılmasını patronundan
nasıl istemelidir" içerikli bir makale vardı. Bunun ana
başlıklarını, herkese yararlı olur ümidiyle aktarayım:
* Asla kişisel mali durumunuzu gerekçe göstererek patrondan zam
istemeyin. Örneğin "Kumarda kaybedip borçlandım" cümlesi asla bir
zam talebinin gerekçesi olmamalı.
* Zam talep etmek hakkına sahip olanlar şirketin başarısını
sağlayan yıldızlardır. Siz de bu elitin arasında bulunmak için
çalışın.
* Zam istemeden önce şirketin mali yapısı hakkında bilgi sahibi
olun. Şirketin zam talebinizi olumlu karşılayacak durumda olup
olmadığını mutlaka bilin.
* Zam talebinizi haklı gösterecek somut başarılarınızı, rakamlarla
kanıtlayabilin.
* Zam talebinize "Hayır" cevabı aldığınız zaman, gelecekte de bu
cevabın hep hayır olabileceğini hesap edin.
* "Zam yapmazsanız istifa ederim" demeyin. Patronlar bu tür
blöflere genellikle "İstifanızı kabul ediyorum" cevabı vermeye
yatkındır.
Görüldüğü gibi patron olmak kadar zor bir konumdur emekçi olmak.
Ancak emekçinin tek müşterisi (Transfer imkanı yoksa) patronudur.
Bu arada Baba Siemens'in "Ben çok kazandığım için çalışanlarıma çok
veriyor değilim. Çalışanlarıma çok verdiğim için çok kazanmıyorum"
dediğini de unutmayın.