Yüzyılın deneyinin dehaları
Abone olBig Bang teorisinin temelini Einstein attı, maddeye kütle kazandıran parçacığı Peter Higgs keşfetti.. İşte CERN'in tüm dehaları..
Big Bang teorisinin temelini Einstein attı, radyasyonu Penzias
ile Wilson buldu, maddeye kütle kazandıran parçacığı Peter Higgs
keşfetti ve “Yüzyılın Deneyi”ni Lyn Evans başlattı.
10 Eylül’de CERN’de başlatılan ‘Yüzyılın Deneyi’ ile maddenin
sırlarının açığa çıkarılmasında dev bir adım atılmış oldu. Bir
süredir durdurulan ve 2 ay sonra yeniden başlanacak deneyle,
evrenin yaklaşık 14 milyar yıllık hikayesininin eksik kalan
bölümünde neler olduğu anlaşılmaya çalışılacak. Aynı zamanda
evrenin ve maddenin yapısına ilişkin bulmacanın en temel parçaları
ortaya çıkacak. Bu gelişmelerin arkasında bir yüzyıl içinde çığır
açan bilimsel buluşlar ve bu buluşlara imza atan dehalar var.
ALBERT EINSTEIN: BIG BANG’İN ALTYAPISINI
OLUŞTURDU
Bugün bilim çevrelerince geniş kabul gören Big Bang teorisinin
temelinde Einstein’ın genel görelilik kuramı yatıyor. Einstein
genel görelilik kuramı temel olarak kütlenin dört boyutlu uzayı
eğip büktüğünü ortaya koydu. Zamanında inanılması güç olan ama daha
sonra farklı gözlemlerle kanıtlanmış pek çok öngörüyü beraberinde
getiren olan genel görelelik kuramı ile evrenin ortaya çıkışı ve
yapısı hakkındaki bugünkü bilgilerimizin de temeli atılmış
oluyordu. Ancak ilginçtir Big Bang teorisini altyapısını oluşturan
kurama imza atan Einstein başlangıçta evrenin genişlen değil sabit
bir yapıda olduğunu düşünüyordu. Daha sonra Einstein’da doğruladığı
Big Bang teorisini birbirinden bağımsız olarak iki biliminsanı
farklı zamanlarda ortaya attı.
ALEXANDER FRIEDMAN: BIG BANG’İN BABASI
Einstein’ın genel görelilik kuramı üzerinden uzayın sabit değil
değişken bir yapıda olduğunu ilk ortaya atan Rus kozmolog ve
matematikçi Alexander Friedman oldu.
1888’de St. Petersburg’da doğan Friedman yaşamının büyük bir
bölümünü doğduğu kentte geçirdi. Birinci Dünya Savaşı’nda savaş
pilotu olarak görev alan Friedman savaş sonrasında matematik ve
kozmoloji çalışmalarına tekrar döndü. Görelilik kuramı üzerine
yaptığı çalışmalar sonucunda evrenin sanıldığı gibi durağan değil
sürekli genişleyen bir yapıda olduğunu öne sürdü. Bu iddiayı ilk
süren kişi Friedman’dı ancak iddiası yalnızca teorik hesaplamalara
dayanıyordu ve gözlemle desteklenmiyordu. Uzmanlık alanı olan
matematik ve kozmoloji dışında meteorolojik deneylere de katılan
bilim adamı 1925’te, o yıllar için bir rekor olan, 7bin 400 metre
yükseğe balon gönderme deneyinde bulundu. Alexander Friedman aynı
yıl, 37 yaşında hayata gözlerini yumdu.
GEORGES LEMAITRE: EVRENİN GENİŞLEDİĞİNİ
KANITLADI
Birçok kişi için Big Bang teorisini ilk ortaya atan kişi olarak
görülen Georges Lemaitre 1894’de Belçika’da doğdu. 17 yaşında
Leuven Katolik Üniversitesi’nde mühendislik eğitimine başladı.
Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla eğitimine ara vererek
savaşa katıldı. Savaş sonrasında bir taraftan fizik ve matematik
almaya, bir yandan da papazlık eğitimi almaya başladı. Yaşamı
boyunca bilim insanı ve papazlık taşıyacağı iki farklı unvan
olacaktı. Bu bakımdan Lemaitre bilim tarhinde modern dönemlerin
ilginç kişiliklerinden biri kabul edildi. 1923-25 arasında
İngiltere ve Amerika’nın saygın okullarında devam eden
çalışmalarından sonra ülkesine döndü ve fizik ve matematik
çalışmalarına başladı. 1927 yılında görelelik kuramı üzerinde
yaptığı çalışmalar sonucuında, Friedman’ın 1922’de bulduğu gibi
evrenin genişlediği sonucuna vardı. Aynı yıl Solvay’da düzenlenen
fizik konferansında Einstein’la karşılaşan Lemaitre, beş yıllık
gecikmeyi ünlü fizikçiden duydu. Lemaitre’in bu gecikmesi Big bang
teorisinin geliştirilmesindeki rolünü azaltmadı. İyi bir
matematikçi olan Friedman 1922’de evrenin genişlediği sonucuna
varmıştı ancak bunu matematiksel kanıtlara dayandırmış, astronomik
gözlemlere dayandırmamıştı. Lemaitre ise teorisini oluştururken
astronomlarla çalışmış ve teorisini test edilebilir ve zamanının
gözlemlerine uygun olarak kurmuştu. 1931’de teorisi İngilizce’ye
çevrilen Lemaitre, teorisi için ‘İlkel Atom’ adını kullanıyor ve
bunun için; ‘yaradılış anında patlayan Kozmik Yumurta’ tanımını
yapıyordu. Teorinin bugün bilinen ‘Big Bang - Büyük Patlama’ adı
İngiliz astronom Fred Hoyle’a aittir.
EDWIN HUBBLE: FARKLI GALAKSİLERİN VARLIĞINI
KANITLADI
Big Bang teorisinin kanıtlanması 1964’ü bulmuştu ancak Friedman ve
Lemaitre’in gösterdikleri evrenin genişlediği teorisinin kanıtları
1929’da bulundu. Evrenin tarihinin ve yapısının anlaşılmasındaki bu
önemli kanıtı bulan kişi ABD’li fizikçi Edwin Hubble’dı. 1889’da
Missori’de doğan ünlü fizikçinin Friedman ve Lemaître ile ortak
olan yanı yalnızca Big Bang teorisine olan katkısı değildi.
Hubble’da da diğer meslektaşları gibi Birinci Dünya Savaşın’da
aktif görev almış ve savaş sonrasında astro-fizik çalışmalarına hız
verdi. Hubble’ın bilime en önemli katkısı galaksiler üzerine
yaptığı çalışmalardı. Onun zamanında evrenin büsbütün
Samanyolu’ndan ibaret olduğu düşünülüyordu. Ancak Hubble, yaşamının
büyük bölümünde Wilson Dağı’ndaki gözlemevinde yaptığı çalışmalarla
Andromeda’nın da içinde bulunduğu birçok farklı galaksinin
varlığını kanıtladı. Böylelikle evrenin büyüklüğü ile ilgili görüş
temelden değişmiş oldu. Amerikalı astronom birçok galaksinin
olduğunu kanıtlamakla kalmadı aynı zamanda bu galaksilerin
birbirinden uzaklaştığını da kanıtladı.
A. PENZIAS VE R. WILSON: RADYASYONU BULDU
Yüzyılın önemli buluşların biri olan, evrenin ilk oluşum
zamanlarına ait radyasyonun keşfinin tesadüflere dayalı ilginç bir
hikayesi var: İki bilim adamı büyük bir antenin üzerinde
çalışıyorlardı. Bir süre sonra antende tanımlayamadıkları radyo
sinyalleri almaya başladılar. Teknik bir hatanın olduğunu düşünerek
sistemleri birçok kez kontrol ettiler. Bu günleri anlatan iki bilim
adamı seslerin nedeninin, antendeki güvercin pisliklerinden
kaynaklanmış olabileceğini dahi düşündüklerini ve anteni
temizlediklerini ancak gelen seslerde bir değişiklik olmadığını
söylüyorlar. Yaptıkları tüm kontrollerden sonra bunun evrenin ilk
oluşumunda ortaya çıkan radyasyonun izleri olabileceğini düşündüler
ve yaptıkları hesaplamalardan sonra bu iddialarını kanıtladılar ve
yayınladılar. Artık Big Bang’in gözlemlenmiş fiziki kanıtlarına
ulaşılmıştı. İki bilim adamının bu büyük buluşu kendilerini 1978’de
Nobel Ödülü’nü getirdi.
PETER HIGGS: MADDEYE KÜTLE KAZANDIRAN HIGGS PARÇACAĞI’NI
KEŞFETTİ
Evrenin yaklaşık yüzde 96’ını kapladığı varsayılan
karanlık madde ile bilinenler çok az. Maddenin yapısı ile de ilgili
bilinmeyen çok şey var. Bugün kuantum fiziği sayesinde atomaltı
parçacıklar hakkında bir çok bilgi bulunuyor fakat maddeye kütle
kazandıran parçacıklar yalnızca teorik olarak ortaya konulmuş ve
henüz gözlemlenememiş durumda. Maddeyle ilgili tüm bu sorular
araştırmacıları yeniden Big Bang’e götürüyor. Çünkü Büyük
Patlama’nın saniyenin çok küçük bir bölümünde oluşan ortam bu
soruların cevabını içeriyor. CERN’deki deneyde de asıl yapılmaya
çalışılan bu ortamın inceleme yapılacak bir şekile yeniden
yaratılmaya çalışılması. Böylelikle aranan cevapların
gözlemlenebilmesi dolayısıyla da kanıtlanması sözkonusu olacak. Bu
teorilerden en önemlisi Higgs Bozonu olarak bilinen ve maddenin
kütle kazanmasını açıklayan teori.
LYN EVANS: YÜZYILIN DENEYİNİ BAŞLATTI
Şüphesiz ki evrenin oluşumu ve yapısıyla ilgili bilinenlerin
arkasındaki büyük bilimsel buluşlara katkı yapan başka birçok büyük
bilim adamı daha var. Birçokları bu sırların peşinden koşmaya devam
ediyor. Bugün CERN’de devam eden deneyde binlercesi görev alıyor.
Binlerce bilim adamının oluşturduğu takımın başında ise Galler’de
doğan bir bilim adamı bulunuyor.
LHC deneyinin başındaki isim olan Dr. Lyn Evans, 1945’de Galler’de
yer alan küçük bir kent olan Aberdare’de madencinin oğlu olarak
dünyaya geldi. Kendisiyle yapılan röportajlarda, çocukluğunun
kendince deneyler yaparak ya da bir şeyleri havaya uçurmaya
çalışarak geçtiğini söylüyor. Eğitimini doğduğu ülkede Swansea
Üniversite’sinde tamamladı. CERN’de görev alamadan önce bir süre
Fransa’da kaldı. BBC’ye verdiği demeçte bu yıllara hayatının en
kötü yılları olduğunu söyledi: “Kariyerimin en kötü zamanlarında
bir üniversitede aldım görev nedeniyle geldiğim Fransa’da yaşadım.
Benim için gerçek bir kabustu. Ancak ironik bir biçimde CERN’e
katıldıktan sonra da zamanımın yarısını Fransa’da geçiriyorum.”
Başında bulunduğu ekiple yaptığı çalışmalar ise Evans için güç
olmasına rağmen bugüne kadar yakaladığı en büyük fırsat ve şu anda
yer aldığı projenin büyüklüğü karşısında hâlâ şaşırıyor. Projedeki
rolünü Evans şöyle tanımlıyor: “Milyarlarca dolarlık bu projenin
tasarımından ve inşasından sorumluyum. Bu dünyanın en büyük
parçacık hızlandırıcıdı LHC (Large Hadron Collider-Büyük Hadron
Çarpıştrıcısı). Yaşamım boyunca büyük projelerde yer aldım ama
aşağıya tünelin içine girdiğimde adeta donup kaldım. Her gün
binlerce kişinin çalıştığı dev bir laboratuarda koşturup duruyorum.
Ayrıca hızlandırıcıyla ilgili yapılan diğer işlemlerin de kontrol
edilmesi gerekiyor. Bunun için dünyanın dört bir yanından gelen
yüzlerce bilim adamı ve mühendisin aralarındaki koordinasyonun
sağlanmasına bağlı. İşim bir başka bölümü de bol bol seyahat etmemi
gerektiriyor. Geçenlerde Çin Başkanı’yla tanıştım. Bu da
Aberdare’den çıkan bir Galli için hiç de fena olmayan bir şey.”